Bugünlerde Mısır’da informasyon araçları
ve medyada “organı nakli” konusu tartışılmaktadır. Bu
tartışmaların boyutu Millet Meclisinde kanun çıkartmaya
kadar uzamış ve bu noktada cereyan etmektedir. İnsan
hayatta iken veya öldükten sonra vasiyetine veyahut ölenin
akrabalarının veya mirasçılarının onaylamasına binaen
organ bağışı üzerinde durulmaktadır. Devletin araçları
ve kuruluşları bu konuyu menfaatçılık ve maslahat açısından
ele alırken insani mesele olarak da gösterip, insanların
duygularını etkilemeye ve hislerini okşamaya çalışmaktadır.
Ayrıca, organ nakli ile ilgili kanunu çıkartabilmek için,
bu meselenin yürürlüğü açısından İslâm ve şer-i hükmü
bu yönde istismar ederek, konuyla ilgili çıkacak olan kanun
meşru gösterilmek istenmektedir. Bu sebeple, bu mesele hakkında
şer-i hükmü beyan etmek kaçınılmaz oldu.
Konuya girmeden önce şunu idrak etmek
gerekir: İslâm esasına göre meseleleri bahsetmeye kalkışırken
İslâm bakışı açısından hareket etmek lazımdır. Bu
ise, insanın bütün işlerini Allah’ın emir ve
nehiylerine binaen yürütmesinin gerekliliğidir. İslâmî
ölçü yalnız helal ve haramdır. Helal ise Allah’ın
helal kıldığı, haram ise Allah’ın haram kıldığı
hususlardır. Helal ve haram hükümleri ise Kitap, Sünnet ve
bu iki kaynağın gösterdiği Kıyas ve İcma-ı sahabeden
alınır. Maslahata, menfaat ve zarara bakılmaksızın
yalnızca şer-i delillere binaen, yani helal ve harama göre
hareket edilir.
İslâm’ın sorunlara bakışı; bu, bir
sorun hakkında Allah’ın hükmüne göre hareket eden insanın
bakışıdır ki; insanî veya içtimai veyahut iktisadi yön
olsun fark etmez. Tabii olarak bunlar beraberinde gerçekleşecektir.
Allah-u Teala ;
(Taha 124).
Buyurmaktadır.
Fakat, Allah’ın hükmüne göre değil
de insani veya içtimai veyahut iktisadi açıdan sorunlara
bakmak, aklı hakem kılmak veya şeriatı akılla yönlendirmek
demektir ki, bu ise batıldır.
İslâm’ın akla dayanmasının manası
ise; yaratıcının var olduğunu, Kur'an’ın Allah (cc)
tarafından indirildiğini ve Muhammed (sav)’in Allah’ın
elçisi olduğunu akılla ispatlanmasıdır. Bundan sonra
aklın rolü delilleri çıkartmak değil, kavramaktır.
İnsana ne yarar ne yaramaz diye aklın kusurlu olması ise
fazla açıklamaya muhtaç değildir. Buna en vazıh delil
ise; yere ve zamana göre insanların maslahat hususunda
ihtilaflı olmalarıdır. Bu nedenle, tek doğru olan kaide,
şer-i kaidedir: “şeriat hükmü neredeyse maslahat
oradadır.” Bundan başkası doğru değildir.
Bundan dolayı, Müslümanların alimleri
şer-i hükmü çıkartmak için usûlî kuralları gösterdiler.
Şöyle ki; önce hükmün men’atını tespit etmek, yani
sorunun vakıasını incelemek gerekir, ondan sonra bununla
ilgili şer-i deliller incelenir. Neticesinde bu sorunu tedavi
eden şer-i hüküm çıkartılır.
Menfaat ve maslahat temeline binaen
insanların duygularını kışkırtmak ve bakışlarını yönlendirmek
ise; Allah’ın şeriatını değil, aklı hakem kılmaktır.
Bundan dolayı organ nakli konusu iki
kısımda incelenerek, konuyla ilgili şer-i hüküm tespit
edilir.
a) Kişi hayatta iken organının nakli. b) Kişinin
ölümünden sonra organının nakli.
a)Kişi hayatta iken organının nakli:
Bundan maksat ise, bağışlayan kimse
hayatta iken organa muhtaç olanlara organını
bağışlamasıdır. Bu ise şartına binaen caizdir.
Çünkü Allah-u Teala kısas ve diyet hallerinde insanın
başkalarını affetmesine cevaz verdi. Şöyle buyurmaktadır:
“Kim kardeşi tarafından bir şey
hakkında af edilirse marufa uysun ve iyi şekilde ona
hakkını eda etsin bu ise, Rabbinizden bir hafifletme ve bir
rahmettir.” (Bakara 178)
Fakat bu bağış şartlıdır ki;
bağışlayan kimsenin ölmesine yol açmayacak şekildedir.
Eğer kalbi veya ciğeri veyahut akciğeri gibi organları
bağışlayacaksa caiz değildir. Çünkü başkası için bağışlayan
kimse, kendi canına kıymış olan kimse olur. Oysa, insanın
kendi canına kıyması veya kendi rızasıyla kendini bu
şekilde öldürmesi hiç caiz değildir. Allah-u Teala;
“Kendi canlarınıza kıymayın” (Nisa
29)
“Allah’ın haram
kıldığı canı öldürmek ancak hakla öldürülür.”
(İsra 33) Buyurmaktadır.
Ayrıca, neseplerin karışmasına neden
olacak organı bağışlamak caiz değildir. Misal olarak;
erkeğin yumurtasını veya kadının yumurta veren organını
bağışlamaları caiz değildir. Ayrıca, İslâm kişinin
kendi anne ve babası olmayan kişileri anne ve baba
saymasını veya onlara mensup olmasını yasaklamıştır.
Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:
“Anneleri ancak kendilerini doğuran
kadınlardır.” (Mücadele 2)
Resulullah (sav) ise şöyle buyurdu: “Kim
babası olmayan kimseyi nesep edinirse onun üzerine Allah’ın,
meleklerin ve bütün insanların laneti olsun.” Yine
şöyle buyurdu: “Hangi kadın kendi ailesine mensup
olmayan birini ailesine mensup ederse o kadının Allah ile hiç
ilişkisi yoktur. Cennete de giremeyecektir. Hangi adam kendi
çocuğuna bakarken çocuğu inkâr ederse Allah bu adamdan
uzaklaşacak ilk ve son insanlar karşısında onu teşhir
edecektir” Ayrıca; “Kim babası olmayan
kimseyi baba edinirse ona cennet haram olur (cennete girmez)”
buyurmuştur.
İki yumurtasını bağışlayan erkek veya
iki yumurtalık organları bağışlayan kadın kısır olur.
Bu da İslâm’a aykırıdır. Zira İslâm nesli korumayı
emretti.
b)Kişinin ölümünden sonra organın
nakli:
Ölümden sonra organı bağışlamak
hayattayken bağışlamaktan farklıdır. Öncelikle ölümden
sonra insan cesedinin mülkiyeti hükmünün incelenmesi
gerekir; insan öldükten sonra artık kendi vücuduna, malına
ve karısına malik olamayacağına dair hüküm kesindir. Bu
nedenle bir organı bağışlaması veya tavsiye etmesi caiz
değildir. Eğer bağışlamakla ilgili tavsiye yaparsa bu
tavsiye kabul edilemez.
İnsan ölmeden önce malının bir
kısmını vasiyet olarak bırakmasıyla ilgili hüküm
şeriatın özel müsaadesidir. Bu yalnız malla ilgili bir hükümdür,
diğer konuları kapsamaz. Buna binaen, kişi vefatından
sonra herhangi bir organını bağışlamaya dair vasiyet gösteremez.
Mirasçılara gelince, şeriat onların
ölen kimsenin malını miras olarak almalarına hak vermiş
ise de, cesedini miras olarak almalarına dair bir hak
vermedi. Bu nedenle mirasçılar, ölen kimsenin organlarını
bağışlama hakkına sahip değillerdir. Doktor veya yöneticilerin
bu hakka sahip olmamaları elbette daha evladır. Bunlar ölen
kimsenin organları hakkında herhangi bir şekilde tasarruf
edemezler. Bu organlara muhtaç olanlara veremezler. Buna
binaen, ölen kimsenin hürmeti canlı olan kimse gibi olup,
ona eziyet getirilmemesinin hürmeti vardır. Resulullah (sav)
şöyle buyurdu: “ölen kimsenin kemiğini kırmak canlı
olan kimseninkini kırmak gibidir.” Ayrıca, Resulullah
(sav) ölen kimselerde temsil yapmayı haram kıldı. Şu var
ki; bir kişi ölen kimseyi yaralamışsa veya bir organını
kırarsa veya keserse canlıya verilen diyet gibi ölen
kimsenin mirasçılara bir tazminat ödemez. Ancak, ölünün
organları almak için ölüye dokunmak, saldırmak, parçalamak
veya temsil yapmak kesinlikle haramdır.
Mısır Devletinin kuruluşları,
enformasyon araçları ve müftülerinin aradıkları
bahaneler olan zaruret veya mecburiyet meselesine gelelim;
Allah-u Teala, yiyeceği ve içeceğini bulamayıp da hayatı
ölümle tehdit altına giren kimsenin hayatını sürdürecek
haram olan yiyeceklerden bir miktar almasına cevaz verdi.
Şeriatça haram şeyi yemenin illeti insan hayatını
korumaktır. Öyleyse, zannı galip ile insan hayatını
kurtaracak kalp, ciğer ve iki böbrek gibi organ nakli hakkında
hüküm nedir? Ayrıca kornea veya göz ve bir böbrek gibi
organları ölen kimseden hayatı kurtarmayla ilgili başka
bir kişiye nakletmek hakkında hüküm nedir?
Zannı galip ile insan hayatını
kurtarabilecek organlar ise, illet kapsamında delil
değildir. Çünkü kesin olarak insan hayatını kurtarmaz.
Fakat ölü eti gibi haram yemek insan hayatını kesin olarak
kurtarır. Ek olarak, illetin şartlarından biri, bu kıyasa
aykırı bir delilin geçmemesidir. Oysa ölüye dokunmak veya
temsil yapmayı da yasaklayan deliller geçmiştir. O zaman o
illete binaen kıyas yapılamaz. Çünkü bu kıyas nassla
gelen delillere aykırıdır. Buna göre ölüden alınan
organı muhtaç olan kimseye nakil yapmak haramdır.
Hayatı ölüm tehdidi altında bulunmayan
ve kaybı insanın ölümüne yol açmayan organlar ise hayatı
kurtarma illetine hiç uymaz. Öyleyse zaruret ve mecburiyet
hükmü burada söz konusu değildir.
Buna binaen, Müslüman, zımmi veya ahitli
veyahut emniyet talep eden kimse ölürse hayatı kurtulacak
kimseye organ nakli hiç caiz değildir.
Ey Müslümanlar!
Organ nakli hakkında şer-i hüküm budur.
Öyle ise; bu mesele üzerinde neden fazlaca durulup değişik
kanun veya yasalar çıkartmak için ısrarlılık gösterilir?!
Devletin istatistik rakamlarına göre senelik olarak Mısır’da
organ nakliyle kurtulabilecek veya tedavi edilecek
vakıaların sayısı yaklaşık olarak 50 bindir. Fakat, bu
sayı trafik kazalarında vefat edenlerin yaralananların ve
sakat kalanların sayısına göre pek azdır. Ayrıca
devletin ve sağlık kuruluşlarının sağlık hizmetlerinin
kötü olmasından dolayı bir çok insanın sağlık durumu
daha kötüye gitmektedir. Ek olarak iyi tedavi ve ilacı
yalnız zenginlerin ve nüfuz sahipleri elde edebilirler.
Organa muhtaç olan herhangi bir kimse kendisine organ sağlansa
bile bunun naklî ve yerleştirilebilmesi için lâzım olan
paraya zaten sahip değildir.
Organ nakliyle ilgili bu tür kanunlar çıkartma
işi, yalnız zenginler ve nufüz sahiplerine hizmet içindir.
Şunu da görmekteyiz ki; kafir Batılılar, hain yöneticiler
vasıtasıyla sizin servetlerinizi ve malik olduğunuz güzel
şeyleri çaldıktan sonra hayatta iken ve öldükten sonra
sizin organlarınızdan istifade edip bunlarla ticaret yapmak
istiyorlar. Büyük Amerikan ve Avrupa sağlık şirketlerini,
Mısır’da organ ticaretini yapmaktan ve bunun için özel
bankaları tesis etmekten kim engelleyebilir?!
Ey Müslümanlar!
Hayatın her alanında Allah’ın
şeriatını hakim kılmak, onun dinine yardım etmek ve İslâm
sancağını yükseltmeye yönelik sizi mücadele etmeye davet
ediyoruz. Bu ise; İslâm Hilâfet Devletini kurmak ve bütün
Müslümanlar için onun başına bir Halife seçmektir.
Halife, insanların işlerini İslâm ile siyaset yaparak,
kafir batı dünyası ve ajanları tarafından memleketin
servetlerini ve zenginliklerini çalmalarına imkan
vermeyecektir. Bu ona Allah’ın kıldığı bir farzdır.
“Ey iman edenler! Allah ve Resulü
sizi, size hayat verene davet edince onlara icabet edin.” (Enfal
24)
Hizb-ut
Tahrir
H 6 R. Ahir 1422
Mısır
Vilayeti
M 27 Haziran 2001