KEŞMİR İHANETİ
14-16 Temmuz 2001 tarihleri arasında
Başkan Müşerref, Hindistan’da “Agra” zirvesinde
Hindistan Başbakanı Vajayabee ile görüşecektir. Bu
zirvedeki maksat; Keşmir meselesi ile ilgili bir plan
çizmek, iki devlet arasındaki ilişkileri geliştirmek, yani
normalleştirmektir. Başkan müşerref, bir kaç münasebette
yapacağı bu ziyaretle ilgili; “bu meseleyi görüşürken
kendisinin yumuşak olacağını” açıklamıştır.
Uzun zamandır halledilemeyen Keşmir sorununu çözmesiyle,
tarih yazan bir Pakistan Başkanı olmak isteğinde olduğunu
yer yer ifade etmiştir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor
ki; General Müşerref Müslümanların maslahatlarından
kafirler lehine vazgeçmek üzere onlara yumuşaklık göstererek,
tarih yazmak isteyen geçmişteki başkanlardan farklı
olmayacağını göstermektedir. Geçmişteki Pakistan
liderleri, her sefer kafirler hesabına topraktan vazgeçerek
Müslümanlara ihanet yapmışlardı. General Eyyub Han üç
nehri Hindistan’a teslim etmişti, General Yahya Han ve Zülfikar
Ali Butto 1971’de Doğu Pakistan’ı (Bangladeş’i)
kaybettiler. General Ziya-ül Hak döneminde ise Hindistan,
Siyonş tepelerini işgal etmişti.
İki sene önce ordu mücahitlerle beraber,
Keşmir’i kurtarmak için Karcil’de kafir Hintlilere karşı
savaşı sürdürüyordu. Neredeyse Hintlilere karşı zaferi
elde edeceklerdi. Fakat, Amerika kendi ajanı olan Navaz
Şerif’e orduyu çekmekle ilgili emir verdi. Böylece, bu
ajan hükümet yoluyla orduya ağır zillet darbesini
indirmiş oldu. Akabinde askeri liderlik, bir darbe yaparak
Navaz Şerif’i yönetimden düşürdü. Fakat, yönetim
sistemini değiştirmedi. Bu sistem yoluyla Amerika, Pakistan
siyasetinde tam mânasıyla tahakküm etmektedir. Keşmir’i
kurtarmak için askeri yönetim cihadı ilan etmesi
gerekirken, tam tersine bölgedeki Amerikan siyasetini
izlemeye başladı. Ki bu siyaset, samimi mücahitlerin kafir
Hinduları yenilgiye uğratmak üzere iken kendilerine ihanet
yapan Navaz Şerif’e kabul ettirilen siyasetin ta
kendisidir.
Bu bölgeyle ilgili Amerikan siyaseti, Keşmir
meselesinden daha kapsamlıdır. Asya’daki tırmanan etkili
güçleri kontrol altına almak üzere Pakistan ve Hindistan’ı
kullanmaya çalışmaktadır. Bunun için Amerika, bu iki
devleti birbirine yaklaştırarak kendilerini aldatmaya çalışmaktadır.
Pakistan yönetimi ise; Amerika’dan direktif alarak cihad
cemaatlarının silahlarını almak, kamuoyu nezdinde cihadı
değersiz hale getirmek, barışa (teslim olmaya) insanları yöneltmek,
Hindu kültürünü desteklemek ve bu iki devlet arasında
ekonomik yardımlaşmayı teşvik etmek için çalışmaktadır.
Buna rağmen Keşmir sorunu, ilişkiyi
normalleştirme hususunda en büyük engel olarak kalacaktır.
Bu normalleştirme işinde ilerleme isteniyorsa, bu sorun
(Keşmir sorunu) görmezlikten gelinemez. Pakistan hükümeti
Amerikan siyaseti yerine getirmek için şimdiye kadar
yorulmadan hırsla çalışmaktadır. Hâla bu bölgedeki
Amerikan tamahkârları kendilerine hizmet edecek en önemli
konuyu gerçekleştirmek için gayret sarfetmektedir.
Keşmir meselesi hakkındaki Amerikan
planının gerçeği, olayları yakından izleyenler
tarafından açıkça görülmektedir. Bu plan Jamo ve Keşmir’i
bölmek, Jamo ve Ladeh bölgelerindeki Pakistan kendi haklarından
vazgeçtikten sonra oralara bağımsızlık veya özerklik
vermek üzere çizilmiştir. Ayrıca, Çin’i kontrol altına
almak için Güney Asya’da Amerika’nın askeri üsler
kuracağına dair kuvvetli işaretler vardır. Ve bunun için
en iyi yer Keşmir gözükmektedir. Çünkü, Keşmir
stratejik mevkie sahiptir. İşte bu plan Keşmir sorunu
çözmek için en hızlı yol olacaktır. Fakat, bu çözüm
Keşmir Müslümanları aleyhine tam bir hainlikten başka bir
şey olmayacaktır. Oysa, işgalci kafir ve vahşi Hindu güçleri
tarafından bu Müslümanlardan on binlerce kişi
öldürüldü. Ayrıca, 1948’de ve 1965’te kanlarıyla
fedakarlık gösteren binlerce mücahitlere ve zalim ve kafir
yöneticilerden Keşmir’i kurtarmak için 1999’da Karçil’de
alevlenen ve hâla sönmeyen Keşmir devriminde fedakarlık gösteren
mücahitlere de tam hainlik sayılır.
Acaba Müşerref yönetimi, yaptıkları
bunca ihanetlere rağmen, hâla Müslümanların desteğini
kazanacağını mı zannetmektedirler? Yönetim Keşmir’in bölünmesinden
ekonomik ve siyasi çıkarlar elde edileceğini iddia
edecektir. Bu yönetim ekonomik çıkarları şöyle
gösterecektir; kredi veren devletlerden, IMF ve Dünya Bankası
gibi devletlerarası mali kuruluşlardan Pakistan’a daha
fazla kredi gelecek, Hindistan’la ticari işlemler hacmi büyüyecek,
yatırımcıların Pakistan’a güveni artacak ve Pakistan’a
kâr temin edecek olan Pakistan üzeri İran’dan Hindistan’a
gaz boruları döşenecektir. Siyasi çıkarlara gelince; bu yönetim
şöyle diyecektir: Pakistan terörizmi destekleyen ülke diye
çizilen suret yok olacak ve böylece Pakistan güzel bir
makama sahip, dünya devletleri tarafından kabul edilen bir
devlet olacaktır. Kısaca bunun manası; Pakistan Müslümanları
bir kısım ekonomik ve siyasi çıkarlar karşısında
Keşmir’deki kardeşlerini satıyorlar. Ayrıca, bu iddialar
birer açık yalan vaatlerdir. Bosna ve Filistin Müslümanlarına
memleketleri bölününce bu vaatler, onlara da verilmişti.
Aynı vaatler geçen iki yüzyılda İslâm ümmetine de
verildi. Böylece, İslâm memleketleri Batının sömürgeciliğin
lehine çiğnenen birer lokmalar oldu. Müslümanlar
birbirlerinden koparılınca daha fazla ekonomik çıkarlar
elde edeceklerine ve siyasi alanda daha güçlü olacaklarına
dair iddiaya hangi akıllı insan inanacaktır? İslâm
ümmeti birleşme durumundan uzaklaşıp, parçalanma durumuna
düşünce daha güçlü olacağı mümkün müdür?
ABD şunu iyi biliyor ki; buna benzer
bahaneler, Pakistan’daki değerli Müslümanların Keşmir’deki
kardeşlerinden vazgeçmeleri için yeterli gelmeyecektir. Bu
nedenle Başkan Müşerref, memlekette fikir üreten
kimselerle planlı olarak görüşmeler yapmakta, özellikle
siyasi liderle enformasyon araçlarının sahipleri ve
alimlerle bir araya gelmektedir. Vajayabee ile yapacağı görüşmeler
hakkında desteği ve güveni almak maksadıyla 27 Haziran’da
bir toplantı düzenleyip, var olan siyasi liderlerin çoğuyla
görüşmeler yaparak işi zirveye ulaştırdı. Bu
toplantıya büyük İslâmî partilerin ve laik partilerin
liderleri de katıldı. Böylece, Müşerref Agra’ya gitmeye
hazırlarken siyasi ortamdan tam destek almış oldu.
Ey Pakistan’daki Müslümanlar!
Sizin lideriniz kardeşlerinize ve İslâm
nimeti olan sizin gerçek çıkarlarınıza ihanet etmek
üzere büyük bir plan gerçekleştirmek için toplanmıştılar.
Ellerinizi bağlayıp onların faaliyetlerine rıza gösterecek,
yenilgiyi ve düşüklüğü yutacak mısınız? Şüphesiz
ki, İslâm topraklarından kafirler için vazgeçmenizi İslâm’ın
haram kıldığını biliyorsunuz. Ayrıca kafirlerin Müslümanları
yönetmelerini de kabul etmenizi haram kıldığını
biliyorsunuz. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır:
“Allah müminler üzerine kafirler için
herhangi bir yol (otorite) kabul etmez.” (Nisa-141)
Keşmir sorunu için doğru çözüm;
Hindistan’a ondan bir parça vermek değil, bilakis bütün
Keşmir’i kafir Hinduların yönetimden kurtarmaktır.
Ayrıca bu çözüm bölünmeyi ve kafirlerin otoritesini
kabul etmek değil, tek bir yönetici (Müslümanların
halifesi)’in liderliğinde bütün Müslüman memleketleri
birleştirmek ve Müslümanlarla savaşan kafirlerle
savaşmaktır. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Size en yakın
kafirlerle savaşın, sizde şiddet görsünler ve iyi bilin
ki Allah takvalılarla beraber olmaktadır.” (Tevbe-123)
Korkak Hindularla savaşmak için güçlü
olmadığınızı mı zannediyorsunuz? Oysa, Keşmir vadisinde
yüz binlerce Hindu, birkaç bin mücahide galip gelemediler.
Yoksa Amerika’nın gücünden mi korkuyorsunuz? Oysa
Afganistan’da onun benzeri olan Sovyetler Birliğini
yenilgiye uğratmıştınız. Yoksa Yahudilerden mi
korkuyorsunuz? Oysa, onların orduları tankların arkasında,
yalnız taşlarla kendilerine karşı çıkan Müslüman
çocuklardan saklanmaktadır. Nasıl ki, aslanın zayıf bir
mahlûka karşı acziyeti düşünülmeyeceği gibi,
sizlerinde korkak kafir zümresi karşısında acziyetiniz
asla düşünülemez. Sizden tek bir vuruş sadır olsa, bütün
dünya milletleri üzerinde İslâm ümmetinin gücünü ve
üstünlüğünü göstereceksiniz.
Ey Pakistan’daki Müslümanlar!
Pakistan kuvvetli askeriyeye ve Nükleer
silaha sahiptir. Allah (cc) verimli ziraat toprakları, kömür
ve gaz gibi bir hayli tabiat nimetleri vermiştir. Kuvvetli
insan gücüne sahiptir. Bundan daha üstün olan Pakistan
Müslümanlarına yerleşen İslâm akidesine sahiptir. Bu
akide eskide Rumlar ve Persler gibi en kuvvetli güçleri
yenilgiye uğratmıştır. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler Allah’a (dinine)
yardım ederseniz, Allah’ta size yardım eder ve
ayaklarınızı sabit kılar” (Muhammed-7)
Batılı kafir sömürgeciler, İslâm
yönetimini yıktığından beri ümmete isabet eden
musibetlerden biride Keşmir sorunudur. Bu kafir sömürgeciler
bütün İslâm memleketlere İslâm yönetimi yerine Batı
fikirlerine dayalı rejimler tesis ettiler. Bu rejimler ve
sistemleri Batı fikirlerine ve çıkarlarına bağlılığı
gösteren bir takım liderler yetiştirdi. Bu nedenle, ümmet
maslahatlarına karşı olup, Amerikan planının yanında
duran yöneticileri görmemiz normal oldu. Buna binaen
Müslümanlar, değişim yapmak istedikleri zaman
batılılaşmış eski yönetici yerine başka
batılılaşmış yeni bir yönetici getirmeye çalışmasınlar.
Müslümanlar şu an yalnız İslâm’a ve İslâm ümmetine
bağlılığı gösteren samimi liderleri yetiştirecek İslâm
nizamı ve Raşidi Hilafete muhtaçtırlar.
Ey Pakistan’daki Müslümanlar!
Bu yenilgi durumundan kurtulup, İslâm
Hilafetini kurmak için çalışmaya sizi davet ediyoruz.
İnşallah bunu gerçekleştirince Ebu Hureyre’nin rivayet
ettiği şu Resulullah (sav)’in müjdesine mazhar olursunuz:
“ Resulullah
(sav) Hindistan’a saldıracağımızı bize müjdeledi. Buna
yetişirsem canımı ve malımı bu gazveye harcayacağım.
Eğer öldürülürsem en iyi şehit olacağım. Eğer sağ
selim dönersem kurtuluşa kavuşan Ebu Hureyre olurum”
(Nisai). Resulullah (sav)’in mevlesi (azadı) Sevban,
Resulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet etti: “Ümmetimden
şu iki gurup vardır ki Allah onları cehennemden korudu: Bir
gurup Hindistan’a saldıracak, diğeri Meryem oğlu İsa
(as) ile beraber olacaktır.” (Nisai ve İbni Hanbel)
Hizb-ut
Tahrir
H. 22 R.Ahir 1422
Pakistan
M. 13 Temmuz 2001
|