1 Kasım günü Başkan Bush, 1972’de
imzalanan Biyolojik ve Zehirli Konvansiyonel Silahlar
Anlaşmasında, Kimyasal ve Biyolojik Silahların (Biological
and Chemical weapons - BCW) kullanımının denetlenmesinin
sağlamlaştırılmasına yönelik tedbirleri bildirdi. Bu anlaşma
biyolojik silahlara sahip olmayı yasaklıyor. Konudan habersiz
olan bir okuyucu ilk bakışta, Amerika’nın kimyasal ve
biyolojik silahların kullanımının karşısında duran öncü
bir devlet olduğunu zanneder. Oysa gerçek bundan çok uzaktır.
ABD 50 yıldan fazla bir süredir, birçok
defa ordulara ve masum sivillere karşı kimyasal ve biyolojik
silahları kullanmaktan çekinmedi. Şu anda Amerika yaklaşık
3.000 ton kimyasal silah ve dünyanın en çok miktardaki
çiçek hastalığı virüsü, şarbon ve diğer biyolojik silah
stoklarına sahip olan bir ülkedir.
Detaylara gelince;
İndirgenmiş Uranyum (Depleted Uranium - DU)
-> Yüksek bir radyoaktivitesi olan ve bombaların,
roketlerin ve füzelerin üretiminde kullanılan zehirli bir
kimyasal maddedir. İndirgenmiş Uranyumun küçük bir parçasına
bile temas edilmesi halinde, yol açacağı hastalıklar;
akciğer, kemik, kan ve böbrek kanserleridir.
1953: Amerikan Ordusu, geniş bir alan
üzerinde derin etkileri bulunan testlerin bir parçası olarak,
Kanada kentlerinden birinin üzerine Çinko Kadmiyum Sülfid attı.
1950-1953 Kore Savaşı: Savaş
sırasında Amerikan Ordusu önemli ölçüde bakteri, böcek,
kuş tüyleri, çürümüş hayvan ve balık parçaları ile
diğer çok miktarda hastalık taşıyan nesneler döktü. Tek
bir noktaya günde 70bin galon napalm(bomba yapımında
kullanılan yanıcı madde) boşalttı.
Vietnam 1967-1969: 23bin 607 dönüm alan
üzerine Agent Orange püskürtüldü. Agent Orange ağaçları
ve bitki örtüsünü yok etmek amacıyla askerlere karşı
kullanıldı. Bununla 500bin pound (1 pound 453 gramdır)
dioksin yayılmış bulunan Vietnam, dünyanın en zehirli bölgesi
olarak görülmeye başlandı. Dioksinin yayılmasının sonuçları;
metabolik bozukluklar, anormal doğumlar ve nöro-psikiyatrik
düzensizlikler şeklinde kendisini gösterdi. Bu durumdan 2
milyondan fazla Vietnamlı etkilendi. Bunun yanında ABD Ordusu,
siyanür ve arsenik bileşiklerini kullandığı gibi, CS gazı
da kullandı.
Laos: Sarin adlı sinir gazı, nefes alma
veya cilde temas etme yoluyla bulaşması halinde birkaç dakika
içerisinde kişinin ölümüne yol açar. Sarin kas hareketleri
için gereken bir enzimi durdurmak suretiyle işlev görür. Ayrıca
şiddetli kusmaya ve felce neden olur.
Panama: ABD Ordusu; hardal gazı,
hidrojen siyanür ve diğer sinir gazlarını kullandı. 1989’daki
Amerikan saldırıları sırasında, siviller şiddetli deri
yanıklarından, cilt yanmalarından ve ishalden şikayet etmeye
başladı.
Küba: Hindilere, ölümcül olan ‘Newcastle’
hastalığına yol açan bir virüs bulaştırıldı. Sürgündeki
Kübalılara da diğer çiftlik hayvanları yoluyla bu virüs
bulaştırıldı. Denge Kanama Ateşi (Denge hemorrhagic fever -
DHF) Küba’ya hastalık taşıyan böcekler ve sivrisinekler
yoluyla sokuldu. Bu Kübalı insanlar üzerinde, şiddetli grip
benzeri semptomlar ve dayanılmaz kemik ağrıları şeklinde görüldü.
1996’dan sonra Küba’da, ilk defa bitki yiyen bir böcek
bulundu ki; bu, tüm ekinlerin şiddetli zarar görmesine neden
oldu. Çünkü bu böcek, mevcut böcek ilaçlarına karşı
dirençliydi.
Bir sürü biyolojik madde özel Amerikan
şirketleri tarafından, ABD Ticaret Bakanlığı’nın
aşağıdaki lisansları altında ihraç edilmektedir:
Basil Şarbon - Şarbon Virüsü
Klostridyum Botulinum - Botulinyum Toksini
Histoplazma Kapsülatam - kalp, omurilik,
beyin ve böbreklere etki eden bir hastalık virüsü
Brusella Melitensis - hayati organlara zarar
veren bir bakteri
Klostridyum Perfringens - sistematik hastalıklara
neden olan yüksek derecede zehirli bir bakteri
Klostridyum Tetani - Yüksek derecede zehirli
E-coli
Çok ilginçtir ki; Amerikan Senato Komitesi
1990larda, görevlendirdiği Biyolojik Silahları Denetleme
Takımı tarafından yapılan bir araştırmada, Irak’ta
aslında ABD tarafından ihraç edilen mikroorganizmalar bulduğunu
açıkladı. 1997’de kimyasal silahların stoklanmasını,
üretilmesini, geliştirilmesini ve kullanılmasını yasaklayan
bir anlaşma, bu silahların zararlarını kabul eden birçok
devlet tarafından imzalandı. Anlaşmanın onaylanmasından
önce Amerikan hükümeti, ulusal güvenliğe ilişkin çıkarların
korunması ilkesine dayanarak, güvenilir binaların
denetlenmesini muaf tutan bir maddenin eklenmesinde ısrar etti.
Bununla birlikte 1992-1998 yıllarındaki silahları denetleme
programı sırasında Irak’a böyle bir muafiyet verilmedi.
Irak’ın güvenilir binaların denetlemeden muaf tutulması
isteği, ABD tarafından kesin bir dille reddedildi ve 1990larda
Irak üzerine ABD-İngiltere bombardımanları başlatıldı.
Herkes buradaki Amerika’nın çifte
standardını ve ikiyüzlülüğünü rahatlıkla görebilir.
Geçen yıl yaklaşık 140 devletin imzaladığı BCW (Biyolojik
ve Kimyasal Silahlar) Anlaşmasını onaylamayı reddetti. Bu
Amerika’nın küstahça kibrinin başka bir delilidir ki; O
kendisi asla onaylamadığı veya tamamen kabul etmediği halde,
diğer devletleri ‘Uluslararası Kriminal Mahkemesi’ ve ‘Kapsamlı
Test Yasakları Anlaşması’ (CTBT) gibi anlaşmaları ve
birliktelikleri onaylamaya davet edebiliyor.
Bu yüzden, Başkan Bush’un bu ayki
kimyasal ve biyolojik silahların kullanımına karşı
tedbirlerin güçlendirilmesine ilişkin bildirisi; muhtemelen büyük
miktarda yapılan şarbon saldırılarına karşı Amerikan
kamuoyunu yumuşatmak ve yatıştırmak amacıyla yapıldı. Son
50 yılın kanıtları, kimyasal ve biyolojik silahların
kullanımında, geliştirilmesinde, üretilmesinde ve ihraç
edilmesinde en başta gelen suçlu ülkenin Amerika olduğunu göstermektedir.
|