Cihad mefhumu toplumları yıkıp yerle bir
etmek değildir. Ancak ve ancak Allah’ın kelimesini en yükseklere
yükseltmektir. Cihad, İslam ideolojisinin İslam
akidesinden çıkan davet metodudur.
Cihad, Allah’ın rahmeti ve hidayeti
olan İslam’ın pratik olarak tatbikinin önündeki tüm
maddi engelleri kaldırmak için savaşmaktır. Bu mübarek ve
mukaddes davet, kesinlikle insanlara haksızca zarar vermek ve
onların servetlerini çalmak gibi amaçlar taşımaz. Sadece
insanlara fıtratlarının gereği olan bir hayat kurmak
amacını taşır.
Cihadın işleyişini düzenleyen kurallar
ancak İslam’dandır. İslam’ın hükümleri herhangi bir
suçu olmayan masum sivillere karşı saldırılmasına izin
vermez. O hükümler çocukların, yaşlıların ve hatta
savaş alanında savaşmayan kadınların bile
öldürülmesini yasaklar. Yine sivilleri taşıyan ve
savaşla ilgisi olmayan uçakların kaçırılmasını haram
kıldığı gibi, evlerin ve sivillerin çalıştığı
işyerlerinin harap edilmesini de haram kılar. Tüm bu
hareketler İslam’ın haram kıldığı saldırı türleridir
ve müslümanlar böylesi hareketlerden kaçınmalıdırlar.
Aynen Hz. Ömer (r.a)’ın Kadisiye’de İranlılara karşı
cihad eden komutanı Hz. Sa’d ibn Vakkas (r.a)’a dediği
gibi. O şöyle demişti: “Ey Sa’d! Sen Allah’ın
Rasulü’nün amcası ve O’nun sahabelerindensin. Allah’tan
sana gelenden başkasının olmasına izin verme! Allah şerri
şer ile defetmez. Şerri ancak güzellikle defeder.”
Müslüman mücahidler silahlı bile olsalar kadınlara ve
keşişlere, kendilerine saldırmadıkları sürece dokunmadılar.
Onlar, yemek amacı olmaksızın hayvanları dahi
öldürmediler. Yakarak ısınma düşüncesi olmaksızın
ağaçları bile kesmediler.
Sömürgecilik terörizmi anlatıyor.
Cihad, Amerika ve İngiltere gibi dünya
her tarafında sivillere saldıran sömürgecilerin güçlerin
yaptıklarından çok çok uzaktır. Amerika ve İngiltere
tarafından tatbik edilen dış siyaset, Kapitalist siyasettir
ki; onun en önemli yönü laik ideolojiden kaynaklanan mülk
edinme özgürlüğüdür. Gerçekte bunun anlamı her yoldan
mülk edinme, alabildiğince tüketme ve sömürme
hürriyetidir. Bu nedenle sömürgecilik, zayıf milletler
üzerinde onların servetlerini çalmak için siyasi,
kültürel ve ekonomik bir kontrol mekanizması kurmaktır ki;
işte Amerikan ve İngiliz dış siyasetinin tatbikinde
izlenen metod budur. Kafirler bunu çok iyi biliyor. 1941 yılında
Dış İlişkiler Konseyi’nin ABD Dışişleri Bakanlığı’na
gönderdiği özel bir kısa notta bu gerçek şöyle ifade
ediliyor: “Eğer savaş amaçlarının Anglo-Amerikan sömürgeciliği
ile doğrudan bağlantılı göründüğü belirtilirse, onlar
diğer dünya insanlarına bunu anlatacaklardır. Bu durumda
diğer insanların menfaatleri vurgulanmalıdır. Bu daha iyi
bir propaganda etkisi yapacaktır.
”
Bununla beraber, dünya insanlarının bu
propagandanın içyüzünü anlamaları uzun sürmeyecektir.
Daha sonra sömürgecilerin iğrenç yüzü kendilerini
maskeleyen “medeniyet” perdesi arkasından görünecektir.
Bunun için Batılı politikalara yön veren kurallar,
sömürgeci savaşın kurallarıdır. Bu kural da Makyavelist
bir ilke olan “Gaye vasıtayı meşru kılar” sözüdür.
Merhametsizlik diğer insanların kontrol altına alınmaları
ile meşru olmaktadır. Aynen eski ABD Dışişleri
Bakanlığı, Siyasi Planlar Hazırlama Bölümü başkanı
George Keenan’ın dediği gibi: “Dünya servetlerinin
yaklaşık %60’ına sahibiz. Fakat dünya nüfusunun sadece
%6.3’üne sahibiz. Bu durumda kıskanmaları ve içerlemeleri
engellemekte başarılı olamayız. Önümüzdeki dönemde
bizim gerçek görevimiz, bu eşitsizlik pozisyonunu sürdürmemize
izin veren ilişkiler tasarlamaktır. Kendimizi kandırmaya
gerek yok. Çünkü bugün dünyaya yardım etme lüksüne
sahip olduğumuz herkes tarafından bilinmektedir. Artık
demokratikleşme, hayat standartlarını yükseltme ve insan
hakları gibi gerçek dışı ve bulanık amaçlar hakkındaki
konuşmaları durdurmalıyız. Sağlam kuvvet unsurlarının
ticaretini yapacağımız vakit çok uzak değildir. En
azından sonrası için idealist sloganlara engel olmak bile
daha iyidir.” [Kaynak: PPS23 no’lu belge, 24 Şubat
1948]
İngiltere bu geleneğin en başta
gelenlerindendir. Mesela İkinci Dünya Savaşı sırasında
İngiltere başbakanı olan Winston Churchill, Birinci Dünya
Savaşı sonrasında Havacılık ve Silahlar Dairesi sekreteri
olarak görevlendirildiğinde, sadece vergi borçlarını
ödemeyi reddettikleri için Kuzey Irak’taki Kürt
müslümanların üzerine kimyasal bombalar yardırdı.
Amerika da bu tip bir himayecilikten faydalandı. Bu eski
İngiliz sömürgesi, İngiltere’nin de içinde bulunduğu
rakipler arası bir terör kampanyasına sürüklendi. Bunun
üzerine başkan Lyndon Jhonson dönemindeki eski ABD Başsavcısı
Ramsey Clark şöyle dedi: “İkinci Dünya Savaşı’ndaki
en büyük cürüm, ABD dış politikasıydı.
”
Amerika Sivilleri Katlediyor.
“
Bu gerçekten
bir blöf değil. Bundan korkunç zevk alıyorum.”
[Şimdiki ABD Dışişleri Bakanı General Colin Powell’ın,
1991’deki “Çöl Fırtınası Operasyonu” isimli terörist
saldırıda, birçok Iraklı sivilin Amerikalılar tarafından
katledilmesi hakkında kendisine sorulan bir soruya verdiği
cevap. O zaman yüzbinlerce müslüman şehid edilmişti.]
“
Eğer onlar
radarlara yakalanırlarsa, üzerlerinde kahrolası (yerden
havaya atılan) SAM füzelerini patlatacağım. Onlar biliyor
ki, biz onların ülkelerinin ve hava sahalarının sahibiyiz.
Onlara bizimle yaşamanın ve konuşmanın adabını göstereceğiz
ve onlar Amerika’nın ne kadar büyük olduğunu
anlayacaklar. Bu çok güzel bir şey. Özellikle burada
ihtiyacımız olan petrolün bol olduğu bilmek daha da güzel...”
[ABD Deniz generali William Looney’in, 30 Ağustos 1999’da
Washington Post gazetesine verdiği demeci] 1999 yılının
ilk sekiz ayında Amerikan/İngiliz kuvvetleri tarafından
yapılan 10.000 sorti sırasında katledilen binlerce Iraklı
sivil erkek, kadın ve çocuklar üzerine üşüşülen vahşi
saldırıdan bahsediyor.
“
Geçen akşam
RAMBO’ların görülmesinden sonra, önümüzdeki süreçte
yaşayacağımız mutlulukları biliyorum.”
[Eski ABD başkanı Ronald Reagan’ın
Daily Express gazetesinde, 2 Temmuz 1985 tarihinde yayınlanan
sözleri]
Amerika, sivilleri büyük bir zevkle
bombalamak suretiyle katletmeye 1945 yılında Hiroşima ve
Nagazaki’ye attığı iki atom bombası ile başladı. Bu
saldırı Japonların onlara teslim olduklarını bildirdikten
sonra oldu. Bunun yanında Amerika, İkinci Dünya Savaşından
bu yana 23 ülkeyi bombaladı. Bunlar: Çin 1945-46, Kore
1950-53, Çin 1950-53, Guatemala 1954, Endonezya 1958, Küba
1959-60, Guatemala 1960, Kongo 1964,
Peru
1965, Laos 1964-73, Vietnam 1961-73, Kamboçya 1969-70,
Guatemala 1967-69, Grenada 1983, Lübnan 1984, Libya 1986, El
Salvador 1980ler, Nikaragua 1980ler, Panama 1989 (2.000 sivil
katledildi.), Irak 1991-99, Sudan 1998, Afganistan 1998 ve
Yugoslavya 1999.
Amerika Sivilleri Aç Bırakıyor.
“Kilitlerin ve engellerin yok edilmesi,
bununla birlikte eğer doğruysa ele geçirilmesi teklif
edilmelidir. Bunun için çalışılmalıdır. Böyle bir yıkım,
insanları öldürmek veya boğmak demek değildir. ‘Konferans
masası’nda ortaya attığımız yüzeysellik ile, mesela
pirincin sel sularıyla telef edilmesi gibi yiyecek
üretilmediği sürece (bir milyondan fazla) insanın aç
kalmasının zamanı gelecektir.” [John McNaughton, ABD
Dışişleri Bakanlığı’nın Vietnam politikası. Noam
Chomsky’nin ‘Arka Oda Gençlerinin Zihniyeti’ isimli
1973 tarihli makalesinden alıntı.]
Bugüne kadar Amerika hep; Afganistan, Irak
ve Libya üzerinde yaptırımlar uygulanması ve 1998’de
Sudan’daki eş-Şifa ilaç fabrikasının bombalanması gibi
sivillere pek çok eziyetlerin verilmesine neden olan işlerin
yüklenicisi oldu.
Amerika Sivilleri Zehirliyor.
“Savaş meydanlarında potansiyel
radyolojik ve zehirleyici etkileri bulunan Aerosol DU (Sprey
tipi indirgenmiş Uranyum)’un askerler üzerine atılması
oldukça önemlidir. Yüksek dozun kısa vadedeki etkileri
ölümle sonuçlanabilir. Düşük dozun uzun vadedeki
etkileri ise, kanserojen olacaktır. Savaş koşulları DU’nun
kontrol edilemez yayılımını kolaylaştıracaktır. Savaş
şartları, uzun vadedeki sağlık riskleri ve askerler
üzerindeki zararları göz önünde bulundurulduğunda askeri
uygulamalar için DU’nun kinetik etkisinin kullanımının
devamlı olmasının kabulü ile ilgili sorunlar ortaya çıkabilir.”
[Uluslararası Bilim ve Uygulamaları Şirketi’nin Temmuz
1990’daki ‘Kinetik Enerji Nüfuz Alanları ve Tıbbi
Etkileri’ adlı raporundan alıntı. Ek D - ABD Ordusunun
Silahları, Savaş Gereçleri ve Kimyasal Gücü adlı raporu:
‘Kinetik Enerjinin Uzun Vadeli Etkilerine Yönelik Stratejik
Çalışmalar, Temmuz 1990’] Bu belgeler, belirgin ancak
üstü kapalı olarak gösteriyor ki; ABD ordusu savaşın ilk
ateşinin açılmasından önce tehlikeli radyoaktif ve
zehirli etkileri bulunan İndirgenmiş Uranyumu zararlarının
farkında olduğu halde kullanıyordu.
Savaş Devam Ediyor.
Birleşik Devletler ordusunun 1890’da 300
Lakotalıyı katletmesinden bu yana, Amerikan kuvvetleri, dünya
üzerinde birçok yere yüzlerce defa müdahale etti.
Bilinmektedir ki; Amerika İngiltere’den
bağımsızlığını kazandıktan sonra 216 defa diğer ülke
topraklarına ya asker gönderdi ya da askeri saldırıda
bulundu. 1945’ten bugüne kadar tüm dünyada 20’den fazla
ülkede açtığı savaşlarda sivilleri katletti. Bugün yine
Amerika müttefiki İngiltere ile birlikte, açtığı zulüm
savaşında Afganistan müslümanları üzerine saldırmaya ve
bu defa da onları katletmeye hazırlanıyor