Ayın Konusu İnceleme Soru-Cevap Kitap Tanıtım Hakkımızda
Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

GERÇEK TERÖRİSTLER KİMLERDİR?

Cihad terörizm değildir!

Cihad mefhumu toplumları yıkıp yerle bir etmek değildir. Ancak ve ancak Allah’ın kelimesini en yükseklere yükseltmektir. Cihad, İslam ideolojisinin İslam akidesinden çıkan davet metodudur. Cihad, Allah’ın rahmeti ve hidayeti olan İslam’ın pratik olarak tatbikinin önündeki tüm maddi engelleri kaldırmak için savaşmaktır. Bu mübarek ve mukaddes davet, kesinlikle insanlara haksızca zarar vermek ve onların servetlerini çalmak gibi amaçlar taşımaz. Sadece insanlara fıtratlarının gereği olan bir hayat kurmak amacını taşır.

Cihadın işleyişini düzenleyen kurallar ancak İslam’dandır. İslam’ın hükümleri herhangi bir suçu olmayan masum sivillere karşı saldırılmasına izin vermez. O hükümler çocukların, yaşlıların ve hatta savaş alanında savaşmayan kadınların bile öldürülmesini yasaklar. Yine sivilleri taşıyan ve savaşla ilgisi olmayan uçakların kaçırılmasını haram kıldığı gibi, evlerin ve sivillerin çalıştığı işyerlerinin harap edilmesini de haram kılar. Tüm bu hareketler İslam’ın haram kıldığı saldırı türleridir ve müslümanlar böylesi hareketlerden kaçınmalıdırlar. Aynen Hz. Ömer (r.a)’ın Kadisiye’de İranlılara karşı cihad eden komutanı Hz. Sa’d ibn Vakkas (r.a)’a dediği gibi. O şöyle demişti: “Ey Sa’d! Sen Allah’ın Rasulü’nün amcası ve O’nun sahabelerindensin. Allah’tan sana gelenden başkasının olmasına izin verme! Allah şerri şer ile defetmez. Şerri ancak güzellikle defeder.” Müslüman mücahidler silahlı bile olsalar kadınlara ve keşişlere, kendilerine saldırmadıkları sürece dokunmadılar. Onlar, yemek amacı olmaksızın hayvanları dahi öldürmediler. Yakarak ısınma düşüncesi olmaksızın ağaçları bile kesmediler.

Sömürgecilik terörizmi anlatıyor.

Cihad, Amerika ve İngiltere gibi dünya her tarafında sivillere saldıran sömürgecilerin güçlerin yaptıklarından çok çok uzaktır. Amerika ve İngiltere tarafından tatbik edilen dış siyaset, Kapitalist siyasettir ki; onun en önemli yönü laik ideolojiden kaynaklanan mülk edinme özgürlüğüdür. Gerçekte bunun anlamı her yoldan mülk edinme, alabildiğince tüketme ve sömürme hürriyetidir. Bu nedenle sömürgecilik, zayıf milletler üzerinde onların servetlerini çalmak için siyasi, kültürel ve ekonomik bir kontrol mekanizması kurmaktır ki; işte Amerikan ve İngiliz dış siyasetinin tatbikinde izlenen metod budur. Kafirler bunu çok iyi biliyor. 1941 yılında Dış İlişkiler Konseyi’nin ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği özel bir kısa notta bu gerçek şöyle ifade ediliyor: “Eğer savaş amaçlarının Anglo-Amerikan sömürgeciliği ile doğrudan bağlantılı göründüğü belirtilirse, onlar diğer dünya insanlarına bunu anlatacaklardır. Bu durumda diğer insanların menfaatleri vurgulanmalıdır. Bu daha iyi bir propaganda etkisi yapacaktır.

Bununla beraber, dünya insanlarının bu propagandanın içyüzünü anlamaları uzun sürmeyecektir. Daha sonra sömürgecilerin iğrenç yüzü kendilerini maskeleyen “medeniyet” perdesi arkasından görünecektir. Bunun için Batılı politikalara yön veren kurallar, sömürgeci savaşın kurallarıdır. Bu kural da Makyavelist bir ilke olan “Gaye vasıtayı meşru kılar” sözüdür. Merhametsizlik diğer insanların kontrol altına alınmaları ile meşru olmaktadır. Aynen eski ABD Dışişleri Bakanlığı, Siyasi Planlar Hazırlama Bölümü başkanı George Keenan’ın dediği gibi: “Dünya servetlerinin yaklaşık %60’ına sahibiz. Fakat dünya nüfusunun sadece %6.3’üne sahibiz. Bu durumda kıskanmaları ve içerlemeleri engellemekte başarılı olamayız. Önümüzdeki dönemde bizim gerçek görevimiz, bu eşitsizlik pozisyonunu sürdürmemize izin veren ilişkiler tasarlamaktır. Kendimizi kandırmaya gerek yok. Çünkü bugün dünyaya yardım etme lüksüne sahip olduğumuz herkes tarafından bilinmektedir. Artık demokratikleşme, hayat standartlarını yükseltme ve insan hakları gibi gerçek dışı ve bulanık amaçlar hakkındaki konuşmaları durdurmalıyız. Sağlam kuvvet unsurlarının ticaretini yapacağımız vakit çok uzak değildir. En azından sonrası için idealist sloganlara engel olmak bile daha iyidir.” [Kaynak: PPS23 no’lu belge, 24 Şubat 1948]

İngiltere bu geleneğin en başta gelenlerindendir. Mesela İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere başbakanı olan Winston Churchill, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Havacılık ve Silahlar Dairesi sekreteri olarak görevlendirildiğinde, sadece vergi borçlarını ödemeyi reddettikleri için Kuzey Irak’taki Kürt müslümanların üzerine kimyasal bombalar yardırdı. Amerika da bu tip bir himayecilikten faydalandı. Bu eski İngiliz sömürgesi, İngiltere’nin de içinde bulunduğu rakipler arası bir terör kampanyasına sürüklendi. Bunun üzerine başkan Lyndon Jhonson dönemindeki eski ABD Başsavcısı Ramsey Clark şöyle dedi: “İkinci Dünya Savaşı’ndaki en büyük cürüm, ABD dış politikasıydı.

 Amerika Sivilleri Katlediyor.

Bu gerçekten bir blöf değil. Bundan korkunç zevk alıyorum.” [Şimdiki ABD Dışişleri Bakanı General Colin Powell’ın, 1991’deki “Çöl Fırtınası Operasyonu” isimli terörist saldırıda, birçok Iraklı sivilin Amerikalılar tarafından katledilmesi hakkında kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap. O zaman yüzbinlerce müslüman şehid edilmişti.]

Eğer onlar radarlara yakalanırlarsa, üzerlerinde kahrolası (yerden havaya atılan) SAM füzelerini patlatacağım. Onlar biliyor ki, biz onların ülkelerinin ve hava sahalarının sahibiyiz. Onlara bizimle yaşamanın ve konuşmanın adabını göstereceğiz ve onlar Amerika’nın ne kadar büyük olduğunu anlayacaklar. Bu çok güzel bir şey. Özellikle burada ihtiyacımız olan petrolün bol olduğu bilmek daha da güzel...” [ABD Deniz generali William Looney’in, 30 Ağustos 1999’da Washington Post gazetesine verdiği demeci] 1999 yılının ilk sekiz ayında Amerikan/İngiliz kuvvetleri tarafından yapılan 10.000 sorti sırasında katledilen binlerce Iraklı sivil erkek, kadın ve çocuklar üzerine üşüşülen vahşi saldırıdan bahsediyor.

Geçen akşam RAMBO’ların görülmesinden sonra, önümüzdeki süreçte yaşayacağımız mutlulukları biliyorum.” [Eski ABD başkanı Ronald Reagan’ın Daily Express gazetesinde, 2 Temmuz 1985 tarihinde yayınlanan sözleri]

Amerika, sivilleri büyük bir zevkle bombalamak suretiyle katletmeye 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı iki atom bombası ile başladı. Bu saldırı Japonların onlara teslim olduklarını bildirdikten sonra oldu. Bunun yanında Amerika, İkinci Dünya Savaşından bu yana 23 ülkeyi bombaladı. Bunlar: Çin 1945-46, Kore 1950-53, Çin 1950-53, Guatemala 1954, Endonezya 1958, Küba 1959-60, Guatemala 1960, Kongo 1964, Peru 1965, Laos 1964-73, Vietnam 1961-73, Kamboçya 1969-70, Guatemala 1967-69, Grenada 1983, Lübnan 1984, Libya 1986, El Salvador 1980ler, Nikaragua 1980ler, Panama 1989 (2.000 sivil katledildi.), Irak 1991-99, Sudan 1998, Afganistan 1998 ve Yugoslavya 1999.

Amerika Sivilleri Aç Bırakıyor.

“Kilitlerin ve engellerin yok edilmesi, bununla birlikte eğer doğruysa ele geçirilmesi teklif edilmelidir. Bunun için çalışılmalıdır. Böyle bir yıkım, insanları öldürmek veya boğmak demek değildir. ‘Konferans masası’nda ortaya attığımız yüzeysellik ile, mesela pirincin sel sularıyla telef edilmesi gibi yiyecek üretilmediği sürece (bir milyondan fazla) insanın aç kalmasının zamanı gelecektir.” [John McNaughton, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Vietnam politikası. Noam Chomsky’nin ‘Arka Oda Gençlerinin Zihniyeti’ isimli 1973 tarihli makalesinden alıntı.]

Bugüne kadar Amerika hep; Afganistan, Irak ve Libya üzerinde yaptırımlar uygulanması ve 1998’de Sudan’daki eş-Şifa ilaç fabrikasının bombalanması gibi sivillere pek çok eziyetlerin verilmesine neden olan işlerin yüklenicisi oldu.

Amerika Sivilleri Zehirliyor.

“Savaş meydanlarında potansiyel radyolojik ve zehirleyici etkileri bulunan Aerosol DU (Sprey tipi indirgenmiş Uranyum)’un askerler üzerine atılması oldukça önemlidir. Yüksek dozun kısa vadedeki etkileri ölümle sonuçlanabilir. Düşük dozun uzun vadedeki etkileri ise, kanserojen olacaktır. Savaş koşulları DU’nun kontrol edilemez yayılımını kolaylaştıracaktır. Savaş şartları, uzun vadedeki sağlık riskleri ve askerler üzerindeki zararları göz önünde bulundurulduğunda askeri uygulamalar için DU’nun kinetik etkisinin kullanımının devamlı olmasının kabulü ile ilgili sorunlar ortaya çıkabilir.” [Uluslararası Bilim ve Uygulamaları Şirketi’nin Temmuz 1990’daki ‘Kinetik Enerji Nüfuz Alanları ve Tıbbi Etkileri’ adlı raporundan alıntı. Ek D - ABD Ordusunun Silahları, Savaş Gereçleri ve Kimyasal Gücü adlı raporu: ‘Kinetik Enerjinin Uzun Vadeli Etkilerine Yönelik Stratejik Çalışmalar, Temmuz 1990’] Bu belgeler, belirgin ancak üstü kapalı olarak gösteriyor ki; ABD ordusu savaşın ilk ateşinin açılmasından önce tehlikeli radyoaktif ve zehirli etkileri bulunan İndirgenmiş Uranyumu zararlarının farkında olduğu halde kullanıyordu.

Savaş Devam Ediyor.

Birleşik Devletler ordusunun 1890’da 300 Lakotalıyı katletmesinden bu yana, Amerikan kuvvetleri, dünya üzerinde birçok yere yüzlerce defa müdahale etti. Bilinmektedir ki; Amerika İngiltere’den bağımsızlığını kazandıktan sonra 216 defa diğer ülke topraklarına ya asker gönderdi ya da askeri saldırıda bulundu. 1945’ten bugüne kadar tüm dünyada 20’den fazla ülkede açtığı savaşlarda sivilleri katletti. Bugün yine Amerika müttefiki İngiltere ile birlikte, açtığı zulüm savaşında Afganistan müslümanları üzerine saldırmaya ve bu defa da onları katletmeye hazırlanıyor.

www.khilafah.com.pk

Hizb-ut Tahrir

M. 27 Ekim 2001

Pakistan

 

Yukarı