14 Aralık günü,
sorgulamalarının ardından anti-terörizm mahkemesinde aklanan
iki Hizb-ut Tahrir üyesi Dr. İftihar Ahmed ve İmran Raşid’in
duruşmasında, hükümetin delillerinin ve şahitliğinin
yalandan ve aldatmadan ibaret olduğu ortaya çıktı. Gençler;
Pakistan hükümetinin, Amerika’nın başlattığı geniş
çaplı yeni Haçlı Seferine verdiği desteği ve yetkililer
tarafından kendilerine karşı uydurma ithamlarla yapılan suçlamalar
sonrasında tutuklanmaları hakkında açıklamalarda bulunmak için
bir konuşma yaptılar. Bu konu açık bir biçimde, hükümetin
anti-terörizm perdesi arkasından yürüttüğü siyasal
gündemi ortaya çıkarttı. Pakistan Hükümeti, İslam’ı ve
müslümanları korumak yerine; Amerika, İngiltere, İsrail,
Hindistan, Rusya ve diğer azgın kafirlerin “Terörizme Karşı
Savaş” adı altında yürüttükleri İslam’a Karşı
Savaş’a katılmakta aceleci davranmaktadır. Bunu yapmakla
Pakistan Hükümeti, ülke içindeki İslami grupları en sert
yollarla ezmeyi ummaktadır. Çok iyi bilinmektedir ki; Hizb-ut
Tahrir, benimsediği fikirlere de bakıldığında görülecektir
ki, kesinlikle şiddet yanlısı olmayan bir kitledir. Hizb-ut
Tahrir herhangi bir maddi veya şiddete dayalı hareket
olmaksızın sadece İslami Hilafet’in yeniden kurulmasına
davet etmektedir. Hizb çalışmasının Hakk Söz’den
kaynaklanan ve adaletsizliğe karşı duran bir çalışma
olduğunu düşünmektedir. Bunun için Hizb, hiç kimseye
zulmetmez.
Afganistan’daki
mevcut savaş, net olarak göstermiştir ki; yönetime gerçek
muhalefet, hükümetin politikalarına genellikle sürekli
destek veren laik siyasi partilere davet edenlerden gelmez.
Gerçek muhalefet İslami gruplardan gelir. Hükümet bu gerçeği
idrak etmiş ve 15 Ağustos 2001 günü, samimi müslümanların
gözünü korkutmak ve baskı altında tutmak amacıyla, onları
dayanaksız gerekçelerle tutuklamak için Anti-terörizm kapsamına
giren suçların kapsamını değiştirmiştir. Bu
değişikliklerden önce, sadece anti sektariyanizm olarak algılanabilecek
dini ifadeler, yasadışı olarak kabul ediliyordu. Yapılan
değişikliklerden sonra ise, şimdi ister sektariyan düşmanlığı
uyandırsın isterse uyandırması, dini ifadelerin genel
şekillerinin çoğu suç sayılmaktadır. Bu tavrıyla hükümet,
tüm İslami muhalefeti terörizmle mücadele kapsamına dahil
etmeye çalışıyor.
Yetkililer
bilmelidirler ki, çevirdikleri dolaplar boşunadır. Müslümanlar,
İslam’dan başka hiçbir şeye razı değildir. Onlar Amerika’ya
köleliğin bitmesini istiyor. Yeryüzündeki hiçbir hapishane,
İslam’ın kafirlere karşı muzaffer olmasını ve hayata
tatbik edilmesini isteyen insanların tamamını içine alacak
büyüklüğe sahip değildir. Onlar bu yüzkarası gidişatın
daha ne kadar devam edeceğini zannediyorlar? Yoksa onlar,
İslam topraklarını ele geçiren işgalcilere karşı Cihadı
ve İslam’ın tastamam tatbik edilmesini emreden, Kur’an
ayetlerini mi yasaklayacaklar? Onlar için Ümmetin arzuladığı
ve sapasağlam kalmasını istediği değişim ve dönüşüme
sarılmalarının zamanı gelmedi mi? Muhakkak ki buna
sarılmak; bu dünya hayatında müminleri küçük gören ve
kafirlere gösterdikleri sadakatle onlara ihanet eden ve
Ahirette Allah (c.c)’ın
azabına çarptırılacak olan kimsenin gayreti gibi faydasız
bir gayret içinde olmaktan çok daha iyidir
|