Galiba, Türkiye Cumhuriyeti şaşırmış, düşmanını
ve dostunu tanıyamıyor. Batıyı, Batı taklitçilerini ve
Batılı olanları memnun etmeye, Müslüman halkını da
ezmeye ve onu dininden uzaklaştırmaya çalışıyor. Bu
cumhuriyetin dostu kafirler, düşmanı ise Müslümanlardır.
Böyle olmasına rağmen kafirler Türkleri düşman sayar ve
onlardan nefret ederler. Türkiye Cumhuriyeti bunu hissediyor
ve Türklerin Müslüman olmalarından dolayı Batının Türkiye’yi
reddettiğini çok iyi kavrıyorlar. Bundan dolayı da
cumhuriyeti yönetenler, Türkleri bu dinden uzaklaştırmaya
ve batılılaştırmaya çalışıyorlar. Başörtüsünü,
sakalı, Kur’an’ı, Kur’an kurslarını ve İslam’la
ilgili her şeyi yasaklıyor, İslama davet edenleri hapse
atıyorlar. Zinaya, homoseksüelliğe, içkiye, faize, kumara
ve her türlü küfrün çeşidine müsaade ediyorlar. Bunları
yapmalarının tek nedeni Batıyı memnun etmek içindir.
Küfür olan laikliğe dayalı olarak devleti yönetiyorlar ve
ardından batılılara diyorlar ki: “Bizi neden Müslümanlıkla
itham ediyorsunuz? Bizim devletimiz laiktir. Din sadece
camilerde, devlette yoktur. Halkı laik, yani kafir yapmaya
çalışıyoruz.” Buna nazaran Batı yinede memnun olmuyor!
Fransızlar bu girişimleriyle neyi kastediyor? Bu politika
kendilerine ne kazandırabilir?
Fransızlar bu hareketle, Türkiye’nin AB’ye girmesini
engelleyecek, Türkiye ve Türklerin dünya çapında kötülenmesini
sağlayacaktır. Nereye giderlerse gitsinler Türklerin bu
suçla itham edilmesi gerçekleştirilecektir. Böylece
Türkiye’nin diğer halklarla ilişkisi zor duruma girecek
ve diğer halklar ona ve halkına itibar etmeyerek saygı göstermeyeceklerdir.
Bu, dünya siyasetinde çok etkili bir yöntemdir. Böylece
Türkiye’nin ticari, kültürel, diplomatik ve diğer
ilişkilerde tercih edilen bir devlet olma özelliği
sarsılmış olur. Başka devletlere de böyle bir tasarı çıkartma
imkanı ve cesareti verir. Türkler Nazi gibi sayılacak ve
onlara böyle bakılacaktır. Belki, Almanya’dan Yahudiler için
tazminat koparttıkları gibi Türkiye’den de Ermeniler
için tazminat kopartmanın yolları açılmış olacaktır.
Misal olarak; Almanya Nazi damgasından ve Yahudi
katliamlarını gerçekleştirdiği iddiasından dolayı, 1948’den
1998’e kadar Yahudilere 121 milyar dolar ödemiştir.
Bu girişim etkili olduğu taktirde Türkiye’den taviz ve
tazminat vermesi istenebilir. Dolayısıyla Amerika ve diğer
Avrupa ülkeleri de Fransa gibi bu teşebbüste
bulunabilirler.
Türkiye kendisini Batının kucağına atmasına rağmen
Batı dünyası onu dışlıyor ve ondan nefret ediyor. Bu
durum ortada iken Türkiye Avrupalıların ellerini ve
ayaklarını öpmeye, kendini zorla kabul ettirmeye ve onların
çocuğu olmaya çalışıyor. Bunun ispatı için de; İslam’ı
terk ettiğini, İslam’la ve Müslümanlarla savaştığını
gösteriyor. Böyle olmasına rağmen Batı dünyası Türkiye’nin
bu halinden memnun değildir ve de böylesi bir çocuğu da
istememektedir. Çünkü, Türkiye devleti ve cumhuriyeti
sisteminin halkı ile kaynaşmadığını göstermektedir.
Türkiye devleti kapitalist bir devlet, yönetim ise
Cumhuriyettir. Halkı ise, bu sistemden tama-men uzaktır.
Asker ve polis gücüyle cumhuriyeti zorla halka kabul
ettirmek istiyor. Türkiye cumhuriyeti öldürülen yüz
binlerce Müslümanın kanları ve vücutları üzerine
kuruludur.
Bu halk, dini sebebiyle ezilmiştir. Buna rağmen dinine
bağlıdır ve dinini yaşamak ve yaşatmak istemektedir.
Bundan dolayı, Şeriat devletini kurmak için, bir çok genç
Hilafete davet eden siyasi Hizbe katılıyor. Fransızlar ve
diğer Batılılar bu durumu ve Türkiye Cumhuriyeti ile halkın
ayrı çizgide olduğunu biliyorlar. Laikliğe dayalı bu
devletin ve onun şekli olan cumhuriyetin zayıf olduğunun
farkındadırlar. Müslüman halkın er-geç Şeriatı
uygulayacağının, İslamiyeti dünyaya taşıyacak Hilafet
devleti kuracağının veya başka bir yerde bu devlet
kurulursa ona bağlanacaklarının idraki içerisindedirler.
Bu bilinçle gündeme taşınan katliam, iddia ettiklerine göre
Osmanlı devleti döneminde gerçekleşmiştir!!!
Türkiye devletinin Fransa’ya karşı tutumu ve tepkisi
gevşek ve ürkektir. Oysa, Türkiye Fransa aleyhine büyük
hamle yapabilir. Misal olarak; Fransa Cezayir’de en az 1,5
milyon Müslüman katletmişti. Türkiye meclisi bu meseleyi
gündeme taşıyarak, onunla ilgili bir kanun çıkartabilir.
Fakat Türkiye böylesi bir girişime cesaret edemez. Zaten
1950’lilerde Fransa Cezayir’de katliamları gerçekleştirirken
ona karşı tepki dahi göstermemiştir. Bugün bu işi
yapacak güçte değildir. İsrail Filistin’de Müslümanlara
karşı katliam gerçekleştirirken, Türkiye Cumhuriyetinin
tutumu nedir ki? Tepki göstereceğine pekiştirmiyor mu?
İsrail’le dostluğunu ve müttefikliliğini devam etmiyor
mu? Seneler sonra İsrail, Ermeni soykırımı için Fransa
gibi bir tutum takınırsa Türkiye Cumhuriyeti yine çekingen
bir tepki gösterecektir. Nitekim, İsrail Ermenilerin
dostudur ve onları destekliyor. Hatta, Kudüs’le ilgili
İsrail’in kabul ettiği hain nihai çözümde; doğu Kudüs’teki
Ermeni mahallesi İsrail’e katılacaktır.
Ermeniler Azerbaycan’ın %20’sini işgal edince Türkiye
devleti bu olayı seyretti. Bu işgal neticesi Ermeniler bir
milyon Azeriyi evlerinden kovdular. Bu işgâl halen devam
ederken, bir kaç sene önce Ermenistan elektriksiz ve gıda
maddelerine muhtaç hâle gelince Türkiye onlara yardım
etmedi mi?. Yoksa, katledilen bu insanlar Türklerin kardeşi
ve Müslüman değiller miydi?!
Hâla, “Avrupalıyız, Batılıyız, laikiz ve Avrupa’ya
mensup olacağız” diyorlar. Türkiye devletinin
yöneticileri akıllarını kullansalar! Batıya bağlanma
konusunu terk ettikleri taktirde asıl kimliklerini
bulacaklardır. Yöneticiler akıllı olsalar, Fransa’dan
ithal ettikleri laiklik ve cumhuriyet sisteminden vazgeçerler,
İslam’a dönerler, Şeriatı uygularlar. Ve işte o zaman
arkalarına Müslümanları çekecekler ve Fransa’yı
korkutacaktır. Fransa böylesi girişimlere bir daha cesaret
edemeyecektir.
Osmanlıların döneminde meşhur bir hadise vardır:
Fransa’da bir grup İslam aleyhine tiyatro sahnelemek
isteyince Osmanlı halifesi Fransa’yı tehdit etti. Fransa
bu tiyatro sahnesini geri çekti.
Türkiye yöneticileri şeri ahkâma döndükleri taktirde
bu gerçekleri görecekler ve izzetli olacaklardır.
İzzet ancak Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir.