Küfrün başı ve İslam Ümmeti’nin önde
gelen düşmanı Amerika, dünya çapındaki İslami uyanışın
önünü kesmekte öncekinden çok daha hırslıdır. Özellikle
dünyanın farklı bölgelerindeki İslam ülkeleri, onun
nüfuzunu sinsice yayma kapasitesine sahiptir. O şeytani amaçlarını
başarmak için; şu anda Pakistan’ın ulusal menfaatlerini
zayıf düşürme pahasına, Hindistan’ın güvenliğini güçlendirmeye
çalışmaktadır. İşgal altında bulunan Keşmir’deki
Cihadı, terörizmle bir tutarak, hem Amerika hem de Hindistan;
Pakistan hükümetinin, başta radikal dincileri susturmak ve
cihad yapan grupların faaliyetlerini durdurmak yoluyla, İslam’a
karşı savaşta mızrak başı olmasını ummaktadır. 26
Aralık günü ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell şöyle
dedi: “ABD, hem Pakistan hem de Hindistan hükümetlerinin,
bu grupları bitirmesini sabırsızlıkla beklemektedir.”
Amerika’nın taleplerini yerini getirmeye can atan
Dışişleri Bakanı Abdul Settar; yakın bir zamanda PTV’de
yaptığı açıklamasında, cihad yapan grupların
yasaklanacağını doğruladı ve şöyle dedi: “Anayasa ve
Pakistan kanunları herhangi bir sipahi, gerilla veya diğer
militan grupların faaliyetlerine ve şekillenmelerine izin
vermemektedir.”
Pakistan üzerindeki Amerikan baskısı,
Pakistan’a; işgal altındaki Keşmir’in Hindu kafirlere
bırakılması gibi tehlikeli bir noktaya sürükleyecek
imtiyazlar verdirmektedir. Hindistan, Amerika’nın desteği ve
Pakistan’ın kapitülasyonlarını hissetmesi sayesinde,
imtiyazların küçük düşürülmesini talep etmek ve
LOC(kontrol çizgisi)ni kalıcı sınırlar içerisinde değiştirmek
için yapılacak sınırlı bir savaşta kendisini muhtemel bir
konumda tutmak konusunda cesaretlenmektedir. Hem Amerika hem de
Hindistan Müşerref’ten; kendileriyle tamamen işbirliği içerisinde
olmasını ve Keşmir üzerinde bulunan Hindu kontrolünü sağlamlaştırma
lehinde, cihadın sona erdirilmesi yoluyla onun kendi Kargil
ihanetini tekrar etmesini beklemektedirler.
Şüphesiz Amerika’nın Güney Asya planı,
Pakistan’ın Keşmir politikasını yönlendirmekten daha geniştir
ve kendi prensip ajanı olarak Pakistan’ı Hindistan ile
değiştirmek ve sonra tüm Asya kıtası müslümanlarını
kafir Hinduların kontrolü altına almak için işbirliği
yapmaya yöneliktir. Amerika bunu gerçekleştirmek için,
Pakistan’ın stratejik ve ideolojik altyapısını
etkisizleştirmek için tüm yıkıcı çabalara başvurmaktadır.
Bu; 18 Eylülde Amerika’nın İslam’a karşı haçlı
savaşına Müşerref’in cömert desteğini vereceğini
bildirmesinden sonra, ciddi anlamda başlamış oldu. Bundan
sonra askeri hükümet, silahlı kuvvetlerdeki İslamcıları
temizledi. ABD’ye hava sahamız ve su yollarımız üzerinde
egemenlik verdi. Yakuabad'da ABD askeri varlığının
kalıcı olarak bulunmasını temin etti ve dini seminerlerin öğrencilerine
İslam’ın laik (seküler) olduğunu öğretmeye başladı.
Pakistan şimdi, görülmemiş güvenlik
meseleleriyle karşı karşıyadır. Batı sınırında
Pakistan, haçlı savaşçıları kılığındaki Kuzey
İttifakı askerleri ve incitilmiş Peştun kabilelerinin
saldırgan bir düşmanlığı ile muhataptır. Doğu
sınırında Hindistan, dev bir ordu kuvveti biriktirmiş ve var
gücüyle saldırmak üzere konumlanmıştır. Ülke içinde ise
Pakistan, kendi nükleer gücünü tehdit edecek şekilde
yerleşmiş olan Amerikan askerlerinin varlığı ile
ilgilenmektedir. Acılarına ek olarak, ülke ekonomisi iflasta
ve yabancı yardıma muhtaç durumdadır. Yakın zamanda olması
beklenen Pakistan’ın kararsızlığı ile bağlantılı bu
felakete rağmen, Müşerref; Amerikalı haçlı savaşçıları
ile tümüyle işbirliği içerisinde olmaya devam etmektedir ve
bunda son derece de kararlıdır ki; onun kararı kendince
doğru bir karardır. Allah (C.C.) şöyle buyurdu:
Münafıklara, kendileri için acı bir azap
olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kafirleri dost
edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi
arıyorlar? Bilsinler ki; izzetin tamamı Allah'a aittir. [Nisa
138-139]
Ey Pakistan Müslümanları!
Son elli dört yıldır başınıza geçen
tüm yöneticiler, önünüzde durdular ve ikna edici sözlerle
size Amerika’nın dostumuz olduğunu ve ulusal menfaatlerimizi
korumada bize yardım edeceğini söylediler. Sonra öğrendiniz
ki; o yöneticiler Amerika ile birlikte, İslam ve müslüman
ümmetine ihanet ederek komplo kurmuşlar. Kafirlerin çıkarlarının
bekçisi olan bu hayinlere, sizleri emelleri doğrultusunda
harekete geçirmeye çalışan bu tip yöneticilere, daha ne
zamana kadar göz yumacaksınız?
Sizler çok iyi bilmektesiniz ki; bu
yöneticiler, İslam ile savaşta canınızın bağışlanması
için hiçbir gayrette bulunmadılar ve müslümanların
kanını dökmekten zevk alan kaflerin arkasında
savaştılar.Bu yöneticilerin müslümanlar arasında
birleşmeyi engellemek için duvarlar inşa ettikleri gibi müslümanları
küfür sistemlerinin boyunduruğu altına aldıklarını sizi
hatırlatmaya ihtiyacınız yoktur. Ve siz hala ucu boşa çıkan
bir ipin umuduna bağlısınız! Bu yöneticilerin hala ümmete
bazı güzel şeyler getirebileceğini düşünmektesiniz! Oysa
çok iyi biliyorsunuz ki; küfrün hakimiyetinden kendisini
kurtaracak yeteneğe sahip olan yine bu ümmetin ta kendisidir.
Bir toplum kendi nefsinde olanı
değiştirmedikçe, Allah o toplumun halini değiştirmez. [Rad
11]
|