1
Aralık 2003 Pazartesi günü birkaç saat içinde, Filistin Otoritesinin önünde
ve rızasıyla Cenevre Paktı imzalandı. Otoritenin varlığı, Ebu ‘Ammar (Yasir
‘Arafat)’ın kendi güvenlik danışmanı Cibril el-Rucûb’u devlet bakanı
Faris Kadura ile birlikte Cenevre’ye göndermesi ile alenen gerçekleşti.
Ayrıca paktın imzalandığı konferans esnasında Ebu ‘Ammar namına bir
konuşma yapıldı.
Filistin içindeki ve
dışındaki Filistinliler, “Geri dönüş”ün bırakılması hususunda
paktın yumuşaklığına karşı tepki gösterdiler. Otoritenin defalarca
tekrar ettiği bu hak, kırmızı bir hattır. Halk, amaçlarının Filistin’i
kurtarmak ve mültecileri evlerine geri döndürmek olduğunu iddia eden aynı
insanlar tarafından işlenen bu derin cürümden rahatsızdır.
Lâkin bizim için en
acı verici şey; Filistin Otoritesi ve adamlarının, Filistin’i aşama
aşama kaybettirmek amacıyla aldatma ve yanılsama siyaseti ile ve taviz
üstüne taviz anlayışıyla insanları evcilleştirerek bunu gerçekleştirmeleridir.
Ne var ki insanlar, gözlerinin önünde ihanete giderken kendilerini sakinleştirmelerini
ve hainlerin, rengi zamana ve mekâna göre değişen aynı kıyafetler içindeki
adamlar olmasını protesto ettiler.
Genelde İslamî
Ümmet’e ve özelde Filistinlilere hitap ediyoruz:
1. Filistinlilerin
liderleri Filistin topraklarının yahudi işgaline uğratılmasına,
devletlerini onun üzerinde bulmasına ve gerçekleştirdikleri katliamlarla
halkın kaçmasına sebep olmadı mı? İnsanları geri getirmek ve yahudi
varlığını yok etmek için öngörülen çözüm bu değil miydi?
2. Filistin
Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ilk kez kurulduğunda amacı, 1948’de işgal
edilmiş Filistin’i kurtarmak değil miydi? Ve onlar bunu vazgeçilmez bir
gaye ve bir yahudi varlığının tanınmasını da kırmızı bir hat olarak
değerlendirmemişler miydi?
3. Sonra vazgeçilmez
dedikleri mecburiyeti terk ettiler ve 1948’deki Filistin toprakları
üzerinde bir yahudi varlığı kabul etmeksizin ve onlarla görüşmeksizin
1967 Filistini’nden kalan topraklar üzerinde bir devlet kurmaya karar
verdiler.
4. Ardından “yahudilerle
görüşme ve onları tanıma” kısmından da vazgeçtiler ve görüşmeler,
anlaşmalar ve yahudi varlığını tanıma yoluyla 1967 Filistini’nden elde
kalan topraklar üzerinde bir devlet kuracaklarını söylediler.
5. Sonra Oslo geldi
ve daha sonra Yol Haritası’na kadar devamı geldi.
6. Nihayet Cenevre
Paktı geldi, böylece insanların kabul etmedikleri ve vazgeçilmez dedikleri
geri dönüş hakkından da vazgeçtiler.
Artık geriye, henüz
vazgeçmedikleri herhangi bir vazgeçilmez hak kaldı mı? Durmaksızın yapmaya
devam ettikleri şeyler, feragatlerden, vazgeçmelerden başka nedir ki?
1948 Filistin
topraklarından vazgeçtiler ve 1967 Filistini’nin tüm topraklarını geri
istediler. Sonra 1967 topraklarından da vazgeçtiler ve bunun mümkün olan en
fazlasını talep ettiler. Sonra onların talepleri aşağı ve daha da aşağı
düştü. Hatta devletin en temel vasıflarından bile vazgeçtiler. Nitekim sınırlar
üzerinde hiçbir kontrolü yoktur, hiçbir yetkin otoritesi yoktur ve hiçbir
silahlı askeri yoktur!
Onlar aslında geri dönüş
hakkından, ta 1948 Filistin topraklarından vazgeçtikleri gün vazgeçtiler.
İnsanların çoğu, ihanet hakkındaki şu Arap atasözünü iyi bilirler: “Beyaz
öküz yenildiği gün yenildim.” Nitekim onlar bu geri dönüş hakkını
bugün Cenevre’de terk etmediler. Bilakis Oslo’da ve Oslo’dan önce
Cezayir’deki konferansta, vazgeçilmez haklar listesinden 1948 Filistin
topraklarını çıkardıkları zaman terk ettiler.
Bize düşen
yalnızca Cenevre Paktı’nı ifşa etmek ve ona karşı çıkmak değil,
bilakis Filistin’in herhangi bir parçasını yahudilere ait kabul eden
herhangi bir pakt veya anlaşmayı lanetlemek ve Filistin’in tek bir
karışını dahi herhangi birine veren ve topraklarımız üzerinde yahudi varlığını
kabul eden herhangi birine karşı çıkmaktır.
Filistin’in
herhangi bir parçasının kaybettirilmesini kabul edenler, daha sonra bir
başka parçasının kaybettirilmesini kabul edebilecekler ve bu böylece devam
edecektir. Bir kez vazgeçen tekrar vazgeçer ve bir gün ihanet eden bir kez
daha ihanet eder.
Bir
kez küçülen tekrar kolayca küçülebilir,
Ölü
olan birine hangi yara zarar verebilir?
[Bir Arap şiirinin
mısralarından]
Muhakkak ki Hizb-ut
Tahrir sizi, genelde Müslümanları ve özelde Filistinlileri,
çevrenizde vukuu bulan şeyleri göz ardı ederek amacınızın, sadece
Cenevre Paktı’nın kınanması haline gelmesine izin vermemek değil,
bilakis yahudi varlığının tanınması olan belânın kökenleri ile savaşmak
olmasına kayıtsız kalmamaya davet ediyoruz.
Ey İman Edenler!
Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek,
gizli muhabbet besleyerek onları dost ittihaz (kabul) etmeyin! [Mumtehine
1]
Hastalık, bir
yahudi varlığının tanınması ve onunla görüşmeler yapılması ile
yayılmaktadır. Oslo ve Cenevre Paktı’na kadar gerçekleşenler, tüm
bunlar 1948 Filistin toprakları üzerinde bir yahudi varlığının kabul
edilmesi ve sonra onunla 1967 toprakları hakkında görülmeler yapılması
ile atılan ilk adımın, esas cürümün meyveleridir.
Sizi, onlardan
kurtulasınız diye hastalığın ve belânın kökenlerini tanımaya teşvik
ediyoruz. Sizi, Müslümanların ordusunun yahudi varlığını yok etmeye ve
Filistin’i, bütün Filistin’i kurtaracağı ve onu yeniden tamamen
Diyar-ul İslam’a iade edeceği güne kadar Filistin’in herhangi bir
parçasından vazgeçmemeye sevk ediyoruz.
Şüphesiz ki,
Allah [Subhanehu ve Te’alâ] size ikramda bulundu.
Ey Filistin ahalisi!
Allah size
kahramanların ve Sahabelerin toprakları olan Beyt-ul Makdis’in (Kudüs’ün)
mübarek toprakları üzerinde yaşama mutluluğunu ihsan etti. Üzerinde
hayat süresiniz diye bu tayyib ve tahur (tertemiz) topraklar ile lütfetti.
Bu toprakların her bir karışı Şühedânın (şehitlerin) kanları ile
boyanmış ve mucahidlerin atlarının çıkardığı tozlara bulanmıştır.
Dolayısıyla bu topraklardan vazgeçmemeye ve onun tek bir karışının
dahil teslim edilmesine rıza göstermemeye mutlak olarak mecbursunuz. Böyle
yapmaya çalışan görüşmecilerin önünde de sessiz kalamazsınız. Bu
insanların sizin üzerinizdeki liderliklerini reddetmeli ve sizin adınıza
konuşmalarına izin vermemelisiniz. Tüm dünyaya bu insanların, Filistin
ahalisinden tek bir kişiyi dahi temsil etmediğini açıkça göstermelisiniz.
Son olarak sizi, bu mukaddes İslamî toprakları, el-İsra’ ve’l Mi’rac
topraklarını koruyarak bu Ümmetin ilerleyişinin öncüleri olmaya çağırıyoruz.
Gevşemeyin ve
üstün durumda iken barışa davet etmeyin! Allah sizinle beraberdir ve O,
amellerinizi asla eksiltmeyecektir. [Muhammed 35]
|