TOPLUM
50- Toplum; aralarında daimi alakalar (ilişkiler)
bulunan insanlar topluluğudur. Bir kaç ferdin bir araya gelmesi
cemaatı (topluluğu) oluşuturur. Yani fertlerden meydana gelen
topluluğa cemaat denir. O fertler arasında daimi ilişkiler meydana
geldiği zaman toplum oluşur. Aralarında daimi ilişikiler meydana
gelmemiş fertler bir toplumu meydana getirmeyip cemaat olarak kalırlar.
İnsan topluluklarını toplum haline getiren tek unsur aralarındaki
daimi ilişkilerdir. Bu ilişkiler ise, o insanların maslahatlarının
(karşılıklı menfeatlerinin) itmesiyle oluşur. Maslahat, alakaları
oluşturan demektir. Maslahat, bulunmadığı zaman alaka da bulunmaz.
Ancak bu çıkarların (maslahatların) gerçekten çıkar veya zarar
olduğunu belirleyen tek şey insanın maslahatla ilgili mefhumudur
(analayışıdır). Eğer kişi bir işin maslahat olduğunu görürse
alaka meydana gelir. Eğer bir işin maslahat olmadığına inanırsa
alaka meydana gelmez. O halde maslahatı belirleyen (tayin eden)
mefhumdur. Buna bağlı olarak alakayı meydana getiren de mefhum
olmaktadır. Mefhumlar, fikirlerin manaları olduğuna göre maslahatı
belirleyen fikirler olmaktadır. Buna bağlı olarak da, alakayı oluşturan
fikirler olmaktadır. Zira insanlar arasındaki fikir birliği bakış
birliğini sağlar. Dolayısıyla ilişkiyi sağlar. Ancak yalnız başına
fikirlerdeki birlik alakaların bulunmasına yetmez. Bununla birlikte
duygu birliğinin de bulunması gerekir. Yani ilişkilerin oluşması
için, o maslahat iki şahsı da sevindirmelidir. Maslahatın oluşması
ve ona bağlı olarak da alakaların oluşması için iki şahsın
maslahata bakışta fikir birliğinin yanında; sevinçte ve kızgınlıkta,
acıda ve kederde ve bunun dışındaki şeylerde, duygu birliğinin
de bulunması gerekir. Ancak yine de duygu ve fikirlerdeki birlik
alakaların oluşmasına yetmez. Alakaların bulunması için fikir ve
duygu birliği ile birlikte kendisiyle maslahatların tedavî edildiği
(tanzim edildiği) nizam birliğinin de bulunması lazımdır. Yani,
alakanın oluşması için maslahatın tedavi keyfiyeti üzerinde
tarafların ittifak etmeleri gerekir. Bundan dolayı insanlar arasındaki
ilişkinin tam olabilmesi için; fikir, duygu ve nizam birliğinin gerçekleşmesi
lazımdır. İnsanlar arasında bu üç hususun birliği bulunmazsa
alaka da bulunmaz. Bu nedenle, aralarında fikir, duygu ve nizam birliği
bulunan insanlar toplumdur. Böylece toplum; insan, duygu, fikir ve
nizamlardan oluşur. Zira o, aralarında sürekli alakaların bulunduğu
bir insan topluluğudur. Fakat, insanlar arasında bu daimi alaka
ancak insanlar arasında fikir, duygu ve nizam birliği ile oluşur.
Bunlara göre toplum oluşur. Bu nedenle insanlar, sahip oldukları değişik
fikir, duygu ve nizamlardan dolayı çeşitli toplumlara ayrılmışlardır.
51- İslâmî toplum: İçerisinde cereyan eden ilişkilerin
İslâmî fikirler, duygu ve nizamlarla yürüdüğü bir toplumdur.
Yani kendi aralarında, kendileriyle başkaları arasında oluşan ilişkilerin,
İslâm akidesine ve şerî hükümlere göre cereyan ettiği müslümanlardan
oluşan topluluktur. İlişkilerinde İslâmî nizamlar, fikirler ve
duyguların hakim olmaksızın sadece müslümanların bulunması o
toplumu İslâmî toplum haline getirmez. İslâmî toplum olması için;
ilişikilerindeki fikir, duyu ve nizamların İslâmî olması lazımdır.
Böylece bir toplumun İslâmî toplum olmasının temel şartı;
aralarında cereyan eden ilişikilerdeki fikir, duygu ve nizamların,
İslâmî fikir, duygu ve nizamlar olmasıdır. Yukarıda olduğu gibi
yalnızca insanların müslüman olması yeterli olmayıp, fikir,
duygu ve nizamların da İslâmî olması lazımdır. Çünkü toplum;
insanlar, fikirler, duygular ve nizamlardan meydana gelir. Bundan
dolayı bugün dünyanın her bölgesinde müslümanların içinde yaşadıkları
toplumlar, fertlerin tamamı müslüman olsalar dahi, gayri İslâmî
toplumlardır. Çünkü, aralarında cereyan eden ilişkilerin hepsi;
İslâmî fikir, duygu ve nizamlarla yürümemektedir. Hatta yargılamalarında
aralarındaki anlaşmazlıkların halledilmesinde halâ şerî hükümler
tatbik eden ülkeler de İslâmî toplum katogorisine girmezler. Çünkü,
o devletler diğer işlerini İslâmî olmayan fikir ve hükümlere göre
yürütmektedirler. Halbuki, bir toplumun İslâmî toplum olabilmesi
için bütün ilişkilerini İslâmî akide ve şerî hükümlere göre
yürütmesi gerekir.
52- Bugün müslümanların içinde
yaşadıkları gayri İslâmî toplumu değiştirip yerine İslâmî
bir toplum getirebilmek için, bütün ilişkileri bir defada değiştirmek
lazımdır. Yani tedrici olarak değil inkilâp yoluyla değiştirmek
gerekir. Başka bir ifade ile, mevcud bütün ilişkileri kaldırıp,
onların yerine bir defada İslâmî ilişkileri koymak gerekir. Bu
ise, önce hükmetme nizamından başlayarak diğer nizamlara bir
defada geçmekle gerçekleşir. İlk yapılacak iş, yürürlükte
olan hükmü tamamen ortadan kaldırıp, yerine İslâmî idare
mekanizması yerleştirilmeli ve insanlar da İslâmî fikir ve hükümlere
uymaya zorlanmalıdır. Amellerinde yürütücü olanın Allah'ın
emir ve nehiyleri olmasını, bütün işlerinde ölçünün helâl ve
haram olması, müslümanların üzerine farz kılınmalıdır. Bu değiştirme
esnasında yönlendirme ve cezaî müeyyidelerle seyredilecektir. Böylece
müslümanlara, dinleri hatırlatılacak ve insanların tamamına da
İslâm'ın fikirleri ve hükümleri açıklanacaktır. Aynı zamanda
karşı gelenler hadlerle ve tazirlerle cezalandırılacaklardır.
Fakat bütün bu uygulamalar, müslümanların inandıkları İslâmî
fikir ve hükümlere bağlanmalarına yani onlardaki itici güce
dayanacaktır. Eğer bu
itici güç yoksa kuvvet ve ceza uygulamaları ile zorunlu kılmaya başvurulacaktır.
|