Gerçek şu ki biz, Mısır’da meydana
gelen dolar krizinin, Mısır yönetimi tarafından, cenihin
değerini düşürmek için kasıtlı olarak ortaya çıkarıldığına
dair uyarıda bulunmuştuk. Mısır yönetimi, Dünya Bankası
ve IMF’nin ülke ekonomisinin ıslah edilmesi adına
dayattığı direktifler gereği bunu yapıyor. Üstelik doğrudan
veya dolaylı olarak, yerel ticari faaliyetlerin desteklenmesini
engelleyen Dünya Ticaret Örgütü ile yapılan anlaşmalar
bunu yapmayı gerektiriyor. Zira yerel ticari faaliyetler,
sermayenin Hisse Senetleri Borsasına/Menkul Kıymetler
Borsasına (MKB) akmasına engel olmaktadır. Çünkü
özellikle Kamu İktisadi Teşebbüs (KİT)’lerinden çoğunun
özelleştirilmesinden sonra, sermayenin MKB’na akmasının,
ticari ortaklıkların Hisse Senedine dayalı ortaklıklara dönüşümünün
sağlanmasının ve ülkede global şirketlerin
oluşturulmasının önemi daha da artmış olmaktadır.
Bu nedenle Mübarek Hükümeti aşama aşama,
cenihin değerine darbe indiren türden bir iktisad siyaseti
takip ederken, halka verdiği hiçbir sözünde ve vaadinde
durmamaktadır. Nitekim bir iki ay önce hükümet, üç aylığına
ithalata yönelik kararlar aldı. Bu ithalat, bankaların dolara
güvenmesini ifade ediyordu. Buna rağmen ithalat yapanların
dolar bazında nakit para sıkıntısı çekmelerinin sebebinin,
Dünya Ticaret Örgütüyle yapılan anlaşmadan
kaynaklandığını bilenlerin sayısı oldukça azdır. Bu
durum tüccarları dolar bulmak için başka kaynaklar bulmaya
sevk etti. Çünkü ithal ettikleri malların bedelleri bunu
gerektiriyordu. Bu durum daha sonra, onları daha fazla dolar
almaya yöneltti. Neticede doların fiyatı arttıkça arttı ve
dolar kara borsaya düştü. Daha önce Merkez Bankası bir
doların fiyatını dört cenih onbeş kuruş (1/4.15$/cn)
olarak ilan ettiği halde, şu anda dolar
beş buçuk cenih (1/5.50$/cnh)
civarında seyretmektedir. Devletin müdahalesi
de, borsada oluşan değer doğrultusunda gerçekleşti. Böylece
Merkez Bankası, doların fiyatını yeniledi ve ona dört cenih
altmış kuruş (1/4.60$/cnh) fiyat belirleyerek ilan etti. Böylece cenih
dolar karşısında %3 değer kaybetmiş oldu. İthalat
yapanların lehine alınan kararlar, bir hafta sonra iptal
edildi. Ardından hemen çarçabuk dolar karşısında cenihin
değer kazandığını ve doların dört cenih altmış kuruşa
gerilediğini halka müjde olarak verdiler. Halbuki aslında
doların değeri artmıştı. Nitekim dolar için öngörülen
yeni fiyatın oturması ve halkın patlak veren krize uyum
sağlaması için, yaklaşık 250 milyon dolar borsaya
pompalandı. Şimdi ise daha cenihe olan güvensizlik devam
ederken, devlet başka bir krizin çıkarılmasına çalışıyor.
Döviz bürolarını kısmen veya tamamen kapatarak, bu krizi çıkarmayı
düşünüyor. Güya halkı dolar krizinin takip edilen yanlış
ekonomi politikasından değil de, döviz büroların
mevcudiyetinden kaynaklandığına inandıracak. Çünkü
bankaların kasalarında dolar yok iken, döviz bürolarının
kapatılmasının doları tekrar kara borsaya düşüreceği
bellidir. Böylece dolar karşısında tekrar cenih değer
kaybedecek ve devlet gelecek doların yükselişine müdahale
edecek ve onu yükselmiş haliyle makul bir seviyede
tutacaktır. İşte bu yönetim halkın tepkisini kırmak
maksadıyla, aşama aşama cenihin değerine darbe vuran böyle
bir ekonomi politikası takip etmektedir. Ta ki, halk bütün bu
olumsuzlukların yürüttükleri ekonomi politikasının
çürüklüğünden kaynaklandığını bilmesin.
Ey İnsanlar!
Kuşkusuz İslam’ın İktisad Nizamı, ticari işlemlerin
altın veya gümüş para üzerine yürümesini farz kılmıştır.
Üstelik Müslümanlar üzerinde herhangi bir nüfuza sahip
olmaması için başka bir devletin, İslam (Hilafet) Devleti’ne
müdahale etmesini de haram kılmıştır. Zira Allah (cc) şöyle
buyurmaktadır:
Allah, kafirlerin için mü’minler aleyhine
asla bir yol vermeyecektir. [Nisa
141]
Tıpkı bunun gibi İslam, IMF ve Dünya
Bankası gibi, ülke halkını fakirliğin pençesinde terk
ederek ekonominin yapısını Batı’nın sömürüsüne uygun
hale getiren örgütlerin İslam’a aykırı olarak ortaya
koydukları hal çareleri ve çözümlerini alıp uygulamayı da
haram kılmıştır. Dahası İslam, bu nevi örgütlere katılmayı
ve hiçbir şer’i delili olmayan antlaşmaları sömürgeci
kafirlerle imzalamayı da haram kılmıştır. Kaldı ki; adı
geçen evrensel sömürgeci kurumlarla yapılan antlaşmaların,
sanayi kalkınmayla da hiçbir ilgisi yoktur. Nitekim yapılan
antlaşmalar, sermayenin bir avuç yönetici ve yandaşlarının
ellerinde toplanmasına sebep olmaktadır.
Ey Müslümanlar!
Raşidi Hilafet Devletini kurmak, insanların
hayat ile ilgili bütün sorunlarını çözmek üzere İslam’ı
bir bütün olarak tatbik etmek, Allah’ın bize yüklediği
bir farzdır. İslam'ın Hilafet Devleti ile tatbik edilip,
insanların sorunlarının çözülmesi; bütün dünya da bir
numune/örneklik teşkil edecektir. Ayrıca İslam’ın cihana
taşınmasını sağlayacaktır. Zira İslam’ın bir devlet
eliyle cihana taşınması da farzdır. Dahası insanlığı
kula kulluktan ve kapitalizmin zulmünden kurtarıp, Allah’a
kul olmalarını sağlayacak ve İslam’ın adaletine
kavuşturacak tek aygıt, Raşidi Hilafet Devleti’dir.
İşte Ey Müslümanlar!
Sizi, İslam davetini yüklenmeye ve İslami
hayatı yeniden başlatacak, Raşidi Hilafet Devleti’ni
kurmaya davet ediyoruz!
Allah ve Rasulü sizi,
size hayat veren şeye çağırdığında icabet ediniz. [Enfal
24]
|