“Allah,
sizlerden iman edip salih amellerde
bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı
gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar
için beğenip seçtiği dini (İslam'ı) onların iyiliğine
yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku
döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını
vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi
bana şirk tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse,
işte onlar fasık olanların ta kendileridir.” [Nur 55]
10
Mart 2000’de el-Hurriyeh gazetesi ön sayfasında, isyancı
hareketin lideri John Garang’ın, kendilerine dinin devletten
ayrılmasına izin verilmesi halinde, federal bir yapıya sadık
kalacağını ilan ettiğini haber verdi. O açıkça, dinin
devletten ayrılması durumunda birleşik bir Sudan devletini
kabul edeceğini bildirmiştir. Yine 4 Mart 2002 tarihinde
Londra’daki er-Ra’y el-Amm gazetesi de, Garang’ın kendi
gerçek gündemini açığa vurduğunu ve üstü kapalı bir biçimde
Sudan’ın bölünmesini ima ettiğini yazdı. 17 Mart 2002
tarihinde de yine er-Ra’y el-Amm gazetesi, Ulusal Basın
Ajansı’ndan yaptığı alıntıda Garang’ın şöyle dediğini
haber verdi: “O barış çağrısında bulunuyor olsa bile, hükümetle
bir ateşkes ilan etmeyecektir.” John Garang’ın Ümmetin
Akidesi’ne meydan okumasına ve böylesine bir karanlık, yüzsüzlük
ve küstahça bir kibir ile tehditler savurmasına izin veren
şey nedir?
Siyasi
arena, isyancı hareketin müttefiki olan Abdul Aziz Halid’e
bağlı kuvvetlerin katılımıyla Halk Kongresi ile isyancı
hareket arasında karşılıklı anlayış anlaşmasına ve
Ümmet Partisi ile isyancı hareket arasında yeni bir
anlaşmaya şahid oldu.
Demokratik
Birlik’e gelince; bu Ulusal Demokratik İttifak olarak bilinen
isyancı hareketin bir işbirlikçisidir.
Amerika’nın
bu yeni Haçlı Savaşı’ndaki amacı ise, laikliği -dinin
devletten ayrılması ilkesini- zorla kabul ettirmektir. Ta ki
laiklik, tüm halklar ve İslam Ümmeti’nin de dahil olduğu
yeryüzündeki insanlar için yeni bir din haline gelsin. Bu da
onun dünya üzerindeki hegemonyasını sağlamlaştırmasına
ve kontrol sahasını genişletmesine yardım edecektir. Aynen
Amerikan İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin raporunda ima
edildiği gibi: “George Bush’un Amerikan Yönetimi’nin
öncelikler listesinin en başında, Sudan’daki petrol ve din
bulunmaktadır.”
Er-Ra’y
el-Amm gazetesi 16 Şubat 2002 tarihli haberinde, Amerikan yönetiminin;
isyancı hareketi ve Mısır’ı, Güney bölgesine otonomi ve
uygun gördükleri zamanda yönetim hakkı verilmesi
sırasında, Sudan’ın bütünlüğünün korunması
konusundaki ısrarı hakkında bilgilendirdiği yazıldı.
Amerika’nın Sudan’ın birliği gibi bir meseleye önem
verdiği herkesçe bilinmektedir. Fakat aynı zamanda Güney
bölgesi için bir yönetim sistemi verilmesi önerisinin yanında,
Kuzey bölgesi için daha gizli bir tehdit söz konusudur: Ya
laikliği kabul edin! Yoksa Sudan’ın Birliği Tehlikeye
Girer!
Böylece
Garang’ın laikliğin reddedilmesi halinde savaşı sürdüreceği
şeklindeki tehdidi, petrol pompalanmasının durdurulması ve Güney’in
ayrılması suretiyle Sudan’ın parçalanacağı şeklindeki
tehditlerin tamamının, Sudan halkına laikliği zorla kabul
ettirmeyi öngören Amerikan planının parçaları oldukları açığa
çıkmaktadır.
Amerika’nın
planının icra edilmesine yardım eden şey ise, onu memnun
etme ve pohpohlama yarışında olan ve Sudan ile halkını
dilediği gibi parmaklarında oynatma hakkını kendilerine
ikram eden yöneticilerdir.
Washington
bir dizi ziyaretlere şahit oldu. Sudan hükümetini temsilen dışişleri
bakanının, Ümmet Partisi’ni temsilen Sadık el-Mehdi’nin
ve Ulusal Demokratik İttifak’ı temsilen Said ve Bagun Amum’un
ve ayrıca isyancı John Garang’ın ve diğerlerinin
ziyaretleri... Bunların hepsi de Amerika’nın rolüne razı
olup, boyun büktüler.
Bazı
zamanlarda, devletten dini koparma fikri, aldatıcı bir
şekilde rafa kaldırılmaktadır. Aynen “Vatandaşlık hak ve
görevlerin temelidir” şeklinde küfür akidesinden
kaynaklanan fikrinde olduğu gibi... Eğer siyasi güçler, bir
kuvvet aracı olarak, bu fikri kullanmak istiyorlarsa, bu
mutlaka Ümmet’in Akidesi’ne karşı çalışmak anlamına
gelmektedir. Diğer taraftan böylesine bir harekette bulunmak;
bu dünyada utanç içinde ve alçalmış olarak siyasi bir
intihara teşebbüs etmeleri olduğu gibi, aynı zamanda ahirette
de cezalandırılmaları demektir.
Sudan
Hükümeti şu anda birkaç kısmi şey dışında, İslam
Şeriatı’nı tatbik etmemektedir. Genelde konuştuklarının
aksine, Batılı küfür sistemini tatbik etmektedir. Bununla
birlikte, Amerika ve diğer küfür devletleri tarafından
desteklenen isyancı John Garang ise, popülaritesini artırsa
bile İslam’ın sloganlarını kullanmayı kabul etmemektedir.
Bu doğru uygulamadan yoksun
olabilir.
Şeriat,
hükümeti tehdit amacıyla Amerika tarafından kullanılmayı
terk etmediği ve Amerika ile bağlantısı bulunan herhangi bir
fert veya organizasyon ile bağlantılarını durdurmadığı sürece,
isyancı hareket ile olan tüm ilişkileri kesmeyi emreder.
Ta ki Ümmet, -Allah (cc)’nın izni ve
yardımıyla- Raşidi Hilafet’i yeniden kurmak suretiyle,
İslam Akidesi’ni ve bu akideden çıkan hüküm ve
çözümleri ikame
edebilsin. Zira bu, ister Müslümanlar
isterse gayri müslimler olsun, İslam’ı dünyaya Davet ve
Cihad yoluyla taşınmasına ve insanlığın içinde bulunduğu
karanlıktan kurtarılarak aydınlığa kavuşturulmasına
yardım edecek bir etkendir.
Allah
(Subhanehu ve Te'ala) şöyle buyurdu:
“Ey
İman Edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verecek şeye
davet ettikleri zaman icabet edin! Bilin ki Allah, kişi ile
onun kalbi arasına girer ve siz muhakkak O’nun huzurunda
toplanacaksınız.”
[Enfal 24]
|