Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

EVET! KÜFÜR PARTİLERİNE OY VERMEK HARAMDIR

 Yakın zaman içerisinde, Türkiye’de seçime katılmasına izin verilen partiler seçime katılacaklar; böylece oyların büyük çoğunluğunu alan parti veya partiler, Laik (dini olmayan) Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni hükümetini teşkil ederek ülkenin işlerini küfür sistemi ile idare etmek üzere iktidara gelecekler.

Bütün bu partiler İslam esasları üzerine kurulmadıkları gibi fikirleri, metodları ve hedefleri de İslam değildir. Bundan dolayı kurucularının ve üyelerinin çoğunluğu müslümanlar olsa bile İslami partiler değillerdir, yani küfür partileridir. Çünkü bu partiler; üzerine kurulu oldukları esaslar, benimsedikleri fikirler, fikirlerini yürürlüğe koyacakları metodları ve gerçekleştirmek istedikleri hedefleri bakımından baştan sona küfürden ibarettir ve İslam üzere kurulu değildir. Kaldı ki bütün bu partilerin İslam esası üzerine kurulu olmadıkları, İslam’la herhangi bir ilgilerinin bulunmadığı ve hedeflerinin İslami hedefler olmadığı gerçeği Türkiye’deki Müslümanlardan saklı değildir.

Nitekim bu partiler halk tarafından değil devlet tarafından kurulmaktadırlar. Çünkü devlet, parti kurmak üzere bazı şahısları teşvik edip cesaretlendirirken bazılarını da engellemektedir. Halbuki engellenen bu şahıslar da partilerini izin verilen partilerin kurulu oldukları aynı esaslar üzerine kurmuşlardır. İşte devlet, engellediği partilerin kanadını kolunu bu şekilde kırıp seçime girmesine engel olmaktadır. Aynı şekilde İslam için mücadele eden, Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak İslami yönetimi yeniden geri getirmeye çalışan partilerin kurulmasına da engel olmaktadır. Aslen bu engel; anayasa, ceza kanunları ve siyasi partiler kanunu gereğince çıkartılmıştır. Siyasi partiler kanununun 86.maddesinde açıkça şöyle belirtilmiştir: “Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğinin değiştirilmesi ve halifeliğin yeniden kurulması amacını güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar.” [SİYASİ PARTİLER KANUNU-86 NOLU MADDE]

İşte bu nedenle bütün bu partileri elinin tersiyle bir tarafa itmek, hatta aynen küfürle ve küfrün nizamlarıyla ve kanunlarıyla mücadele eder gibi, bu partilerle İslam’ın göstermiş olduğu siyasi ve fikri bir şekilde mücadele etmek gerekir. Demek ki herhangi bir müslümanın oyunu herhangi bir küfür partisine vermesi asla caiz değildir. Çünkü eğer oyunu verdiği partinin fikirlerini benimsemezse büyük bir günah işlemiş olur, eğer oyunu verdiği partinin fikirlerini ve hedeflerini benimserse de (Allah muhafaza etsin) İslam’dan çıkar. Bu sebeple hiçbir müslümanın küfür üzere kurulu bu partilere iştirak etmesi caiz değildir. Bir müslümanın bu partilerden birine oy vermesi demek, küfür hükümleriyle hükmedilmesine rıza göstermesi demektir. Oysa ki Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Cahiliye hükmünü mü istiyorlar!?. Yakinen inanan bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm koyucu kim olabilir” [Maide 50]

“Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklar hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümlerden içlerinden hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar” [Nisa 65]

Bu ayetlere rağmen küfür partilerine oy veren bir kişi nasıl olurda İslam adına hareket ettiğini iddia edebilir ve hala “Allah’a hamd olsun ben müslümanım” diyebilir?!.. 

Ey Müslümanlar!

Sizden her birinize, İslam için ve Allah’ın kelimesinin arzda yüce olması uğrunda çalışmak farzdır. Tıpkı bunun gibi Allah’ın indirdiği hükümlerin yeryüzünde hakim olması için çalışmanız da farzdır. Bunun yolu da Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmaktır. Öyle ki bu devlet, İslami hayatı yeniden başlatarak nur ve hidayet kaynağı olan İslam’ı davet ve cihad yoluyla bütün cihana taşıyacaktır.

Bu farzı yerine getirmek için İslam ideolojisi üzerine kurulu olan ve İslam’ı, fikri liderlik şeklinde Şer-i metodla yüklenen en azından bir siyasi partinin olması gerekir. Bunun için Hizb-ut Tahrir kurulmuştur. Genel olarak yeryüzündeki bütün müslümanları arzda, özel olarak da Türkiye Müslümanlarını Türkiye’de, Raşidi Hilafet’i inşa etmek için kendisiyle birlikte çalışmaya davet etmektedir. Türkiye’yi diğer İslam beldeleriyle tek bir devlet yani nübüvvet metodu üzerine kurulu Raşidi Hilafet Devleti bünyesinde birleştirmek için çağrıda bulunmaktadır. Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır:

“...Sonra da nübüvvet metodu üzerine tekrar hilafet olacaktır.” [Ahmed b. Hanbel, 17680]

Ey Türkiye Müsmanları!

Başta kapitalizm olmak üzere beşeri sistemlerin çirkinliği ve eksikliği, demokrasisinin yalan olduğu ortaya çıkmıştır. Bütün bu beşeri sistemler, insanların hayatla ilgili işlerini fıtratlarına uygun bir şekilde doğru olarak gütmekten aciz kalmışlardır. Dahası, özellikle sırf müslüman olduklarından dolayı kafir batı tarafından bir hedef haline gelen Müslümanlar için yıkım ve savaşlar getirmişlerdir.

Amerika ve Avrupa’ya sığınan, onları memnun etmeye çalışan, ekonomik ve diğer sorunlarını çözmek için onlardan yardım talep eden Türkiye yöneticilerinin durumu, kuşku yok ki yangına körükle gitmek gibidir. İslam, kafir devletlerden yardım talep etmeyi haram kılmıştır. Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“Allah kafirler için, mü’minler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.” [Nisa 141]

Türkiye dahil İslam beldelerinin yöneticilerinin kurdukları komploları, sergiledikleri teslimiyetleri ve ABD ile Avrupa’nın uşakları olmaları, müslümanların nüfusları ve servetleri pek çok olmasına rağmen, onları aşağılayıcı bir konuma sürüklemiş ve şereflerini lekelemiştir. Bu kötü siyasi durumu izale etmek veya değiştirmek sizler olmadan mümkün değildir. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Bir toplum kendisinde olanı değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.”[Ra’d 11]

Şüphesiz ne tek başına Türkiye ve ne de İslam coğrafyasındaki herhangi bir devlet, bu haliyle gerçek manada etkin bir devlet olamaz. Dahası, Türkiye anayasası ve diğer beşeri anayasalar sahih bir şekilde hayatımızı düzenlemeye elverişli değildirler. Zira bunlar, İslam olan akidemiz ile çelişmektedirler. Özellikle bu çürük beşeri sistemler üzerimizde denenmişken ve bizleri açlık ve sefalete mahkum eden devlet eliyle imzalanmış anlaşmalarla kuşatılmışken, siz Ey Dünya ve Türkiye Müslümanları! Bize düşen bütün işlerimiz için bir hayat sistemi olan İslam’a geri dönmektir. Bu da birliğimizi ve izzetimizi tekrar kazandıracak, dünyayı kapitalizmin şerrinden kurtarıp, bizlere evrensel boyutta liderlik yapacak Raşidi Hilafet Devleti’ni yeniden kurmak için ihlaslı kişiler ile ciddi bir şekilde çalışmakla gerçekleşir. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Kim İslam’dan başka bir din ararsa o ondan kabul edilmeyecektir ve o ahirette ziyana uğrayanlardan olacaktır” [Al-i İmran 85]

 

Ey Müslümanlar!

Türkiye’de, İran’da, Pakistan’da, Suriye’de veya başka bir ülkede olması fark etmez, her müslümanın bu bozuk vakıayı değiştirme işinde bizimle beraber şer’i metod üzere çalışması bir yükümlülüktür. Hem de bir Türk, bir İranlı, bir Pakistanlı veya bir Suriyeli olarak değil, bir müslüman olarak...Çünkü müslümanları doğru bir şekilde kalkındıracak yegane bağ, İslam bağıdır. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Mü’minler ancak kardeştir...” [Hücurat 10]

Yine bunun için Rasulullah (sav): “Müslüman, müslümanın kardeşidir... ” şeklinde buyurmuştur. Demek ki Raşidi Hilafet Devleti’nin yeniden kurulması için her müslümanın kendi ülkesinde çalışması farzdır. Ya da Raşidi Hilafet Devleti kurulduğu zaman, ülkesini onunla birleştirmeye hazırlamak için çalışması gerekmektedir. Öyle ki müslümanlar tek Halife üzerinde birleşip, Allah’ın ahkamı ve Rasulünün sünneti üzere O’na biat etsinler. O’da, onları dünyada güçlü ve izzetli kılsın, Ahirette de Allah’ın rızasını kazanmalarını sağlasın. Unutmayalım ki bunlar olmadan gerçek manada doğru bir kalkınma gerçekleşmez. Bunlar olmadan toplum için dönüştürme yapmaya çalışan müslümanın ameli, Ahirette kendisi için kurtarıcı olmaya yetmeyecektir. Çünkü böyle bir kimse, Allah’ın toplumu dönüştürme ile ilgili ahkamına bağlanmayı kabul etmemiş olmaktadır. Halbuki Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler, Allah ve Rasulü sizi size hayat veren şeye çağırdığında icabet edin”[Enfal 24]

 

HİZB-UT TAHRİR 

H. 13 Şaban 1423

Türkiye Vilayeti

M. 19 Ekim 2002

 

Yukarı