Rasulullah
(sav)şöyle buyurdu: Din nasihattir. Dediler ki: “Kimin
için (nasihattir)?”. Dedi ki: Allah için, Kitabı için,
Rasulü için, Müslümanların imamları ve ammileri için!
Seçim
sonuçlarından apaçık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki;
Ümmet İslam’ın tatbik edilmesini ve Amerika’nın
tasallutundan kurtulmayı arzulamaktadır. Rasulullah (sav)'in
siretinden çıktığı haliyle Şeriat hükümlerinin
ışığı altında anladık ki; İslam Nizamının tatbiki
demokrasi yoluyla mümkün değildir. Türkiye ve Cezayir’deki
-sözde- İslamcı partilerin acı tecrübeleri
de aynı noktaya işaret etmektedir. Demokratik bir sistemde
yasama, İslam’ın yönetim nizamına muhalif bir şart
olarak, %51 oranında bir çoğunluğu gerektirir. İnanların
veya temsilcilerinin çoğunluğu tarafından kabulün gerçekleşmesinin
Allah (cc) ve Rasulü (cc)’in emirlerinin tatbik edilmesi
için gerekli bir şart olması, gerçekte hakimiyeti Allah’ın
elinden alıp insanlara teslim etmektir. Bununla beraber Allah
(cc) insanlara herhangi bir şekilde kanun yapma hakkı
vermemiştir:
Allah
ve Rasulü, bir işe hüküm verdikleri zaman, mü’min bir
erkek ve mü’min bir kadına o işlerinde kendi
serbestiyetlerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve
Rasulü’ne isyan ederse, büyük bir sapıklıkla sapıtmış
olur. [Ahzab 36]
Hakikat
şu ki; geçen son elli yıl boyunca Pakistan’da İslam’ın
tatbikinin önündeki en büyük engel, bir yasama şartı olan
çoğunluğun tavsibi şeklindeki demokratik kaide olmuştur.
İslam’ın yönetim sisteminde yani Hilafet’te Halife’nin
mesuliyeti sadece Allah (cc)’nın hükümlerini tatbik
etmektir. Bunun için Halife, ne Ümmet Meclisi’nin çoğunluğunun
ve ne de herhangi bir başkasının tasvibine muhtaçtır.
Sizler oy toplama işlerine katılmak suretiyle bu sistemin bir
parçası olmak yerine; yöneticilerinizi muhasebe etmek, onlara
baskı yapmak, demokrasiden kurtulmak ve Hilafet’i yeniden
kurmak zorundasınız. Ve bu Hilafet, İslam Ümmeti’ni
otoritesi bünyesine dahil olmaya davet edecek ve böylece
Müslümanlar bir an önce yeniden tek bir lider etrafında
işlerini yürütebileceklerdir.
Demokrasi
gibi menfaate mebni bir sistemde kaideler, “uzlaşma”, “esneklik”,
“karşılıklı uyum” ve “ulusal çıkar” gibi şeker
katkılı terimler yoluyla feda edilmiştir. Sizler yalnızca
Ümmetin işlerini İslam ile yürütmek ve Müslümanları
Amerikan hegemonyasından kurtarmak üzere seçildiniz. O kadar
ki, bu kaidelerden kaynaklanan uzlaşma, esneklik veya
saplantının herhangi bir çeşidi, Ümmete karşı ihanet ile
müteradiftir. Sizlerin İslami hayatın yeniden başlaması ve
El-Hilafet’in yeniden kurulması çalışması için çalışanlardan
olmanızı ümid ediyoruz ki, bu İslam’ın kaidelerini
uzlaşmanın herhangi bir çeşidinden kurtaracaktır.
Bu nedenle mesele
ister Pakistan toprakları üzerindeki ABD üsleri ve FBI
büroları olsun veya ister riba ve IMF ile Dünya Bankası’na
boyun eğmek olsun veya ister petrol, doğalgaz ve madenlerin
özelleştirilmesi ve tarımın şirketleştirilmesi olsun veya
ister eğitim müfredatının Amerika’nın istekleri
doğrultusunda değiştirilmesi ve sağlık ile eğitim sektörlerini
satışa çıkarmak olsun; sizin sorumluluğunuz, tüm bu
meselelere karşı sesinizi yükseltmeniz ve yöneticilerin
İslam’a ve İslam Ümmeti’ne muhalif olarak attıkları
adımları durdurmanızdır. Sizler ancak ve sadece İslam’ın
tam kapsamlı ve kuşatıcı bir biçimde derhal tatbik
edilmesini talep etmek zorundasınız. Bu böyledir. Çünkü
İslam kapsamlı, mütekamil ve külli bir nizamdır ve böylelikle
İslam ne tedrici bir yol üzerinde işlev görebilir ne de
parça parça tatbik edilebilir. Dahası iddia edildiği gibi
İslam’ın tedricen veya parça parça tatbik edilmesi hiç
yoktan iyi değildir. Zira İslam bu uzlaşmayı tümüyle
reddeder. Nitekim Allah’ın Rasulü (sav) de Kureyş ve diğer
Arap kabileleri tarafından yapılan yönetim tekliflerini
reddetmişti. Çünkü onlar İslam’ın uzlaşmaya açılmasını
şart koşmuşlardı. Hatta bu olay Müslümanların kafirlerin
baskısı altında ezildikleri biz zamanda vukuu bulmuştu.
Üstelik bu teklif, iddiaların aksine hiç yoktan daha iyi
olmaktan da çok uzak görünüyordu. Aynı zamanda Kur’an-ı
Kerim İslam’ın külliyen tatbikini keskinlikle emretmekte ve
insanların hevalarına tabi olarak İslam’ın herhangi bir cüzünü
terk etmemiz halinde, şiddetli bir azap ve büyük bir rüsvaylıkla
ihtar etmektedir:
Ve
aralarında Allah’ın indirdikleri ile hükmet ve onların
hevalarına uyma! Allah’ın sana indirdiklerinin bir
kısmından seni saptırmalarından sakın. [El-Maide 49]
Yine
Kur’an İslam’ın tedricen tatbikini ve sarsılmaz bütünlüğünü
uzlaşmaya açmamızı şiddetle yasaklamaktadır:
Yoksa
siz Kitab’ın bir kısmına inanıyor, bir kısmını da inkar
mı ediyorsunuz? Sizden böyle davrananların cezası dünya
hayatında ancak rüsvaylık, Kıyamet Günü’nde de azabın
en şiddetlisine çarptırılmaktır. [El-Bakara 85]
Allah
(cc)’nın üzerinize yüklediği, Ümmetin işlerinin İslam
ile gözetleyici olma mesuliyetini yerine getirebilmeniz için
dua ediyoruz. Yine Allah’ın, Rasulü’nün ve Mü’minlerin
sevgisine şayan bir tavırla, kafir ABD ve kafir Batı
karşısında dikilen bir barikat olabilmeniz için dua
ediyoruz. Buna ilaveten sizleri Rasul (sav) ’in benimsediği
minhac üzere Hilafet’i yeniden kurmaya davet ediyoruz. Bu
minhac, Rasulullah’ın Medine’de ilk İslam Devleti’ni
muvaffakiyetle kurarken takip ettiği minhacdır. Allah
Kıyamet Günü’nde sizi bu hususta hesaba çektiği vakit,
itminanla icabet edebilmeniz gerektiği bilincinde olunuz.
Allah
(cc)’dan bir an önce Ümmetin vahdetini sağlayacak ve tüm
beşeriyet üzerinde bir şahid olarak Ümmeti layık olduğu
konuma yükseltecek olan Raşidi Hilafet’in kuruluşunu
hepimizin eliyle mümkün kılmasını niyaz ediyoruz. Amin!
|