|
|
|
|
Azerbaycan Devleti Kendi kendini Rezil Etti!
|
|
2
Ocak günü, bazı haber ajansları Azerbaycan Ulusal Güvenlik
Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya dayanarak; biri
Ukraynalı ve beşi de Azerbaycanlı olmak üzere, 6 Hizb-ut
Tahrir gencinin Bakü’de tutuklandığını haber verdi.
Yapılan açıklamada Bakü’de Hizb-ut Tahrir gençlerinin
evinin basıldığı ve 6 gencin tutuklandığı, gençlerin
sorumlusu olan Özbekistanlı Abdurasul Abdurahimov’un
aranmaya başlandığı ve gençlerin evinde yapılan aramalarda
çok sayıda Hizb-ut Tahrir’e ait neşriyat ile birlikte bomba
yapımını öğreten dökümanların bulunduğu söylendi.
Hatta bu gençlerin bir Amerikan elçiliğini bombalama
hazırlığı içinde oldukları vurgulandı. Bu haberlerin
tamamı BBC’de yer aldı.
İngiliz
Haber ajansı BBC’nin 2 Ocak tarihli
haberinde [Azeri Güvenlik
Bakanlığı Görevlileri Bakü'de "terörist hücre"
Bastılar.] ifadesi yer
aldı. Azerbaycan televizyonu ANS’nin haber bülteninde ise şöyle
denildi:
[ Ulusal
Güvenlik Bakanlığı, basın servisi, terörizme ve
uluslararası suç teşkilatlarına karşı başlatılan
operasyonlar kapsamında, Bakü'de aşırı dinci Hizb-ut Tahrir
teşkilatının bir evinin basıldığını bildirdi.
Hizb-ut
Tahrir üyesi olan Azerbaycan vatandaşı Elçin Memmedov, Yaşar
Memmedov, Samir Huseynov, Feridun Nebiyev, Elburus Allahverdiyev
ve Ukrayna vatandaşı Yunus Veliyev tutuklandı ve haklarında
soruşturma işlemleri başlatıldı.
Teşkilatın
lideri olduğu söylenen Özbek vatandaşı Abdurasul
Abdurahimov (Abdullah) ise, arananlar listesinde. Arama
operasyonlarından elde edilen bilgilere göre Abdurasul
Abdurahimov'un; 1953 yılında Filistin'de kurulan, hareket
metodunu terörizm (!) olarak seçen ve Ortadoğu'da gizli
faaliyet yürüten Hizb-ut Tahrir'in aktif bir üyesi olduğu
anlaşıldı.
Ağustos
2000'de Abdurasul Abdurahimov Bakü'de terörist (!) bir hücre
kurdu ve kendi liderliğinde insanlar dar bir dünya görüşü
ve değişken ve fanatik fikirler aşıladığı dini bir
eğitim verdi ve onları Azerbaycan devletine karşı terörist
eylemlere hazırladı.
Bu
grup Azerbaycan'ı laik ve meşru devlet ilkelerinden
uzaklaştırıp dini temellere dayalı bir yönetim getirmek
istiyor. Bunun için sürekli teşkilat organlarını
genişletiyor, devlet bünyesinde çalışan insanların, üst
düzey idarecilerin arasına sızıyor ve sonuçta şiddet
yoluyla gücünü artırmaya çalışıyor. ]
Yine
aynı gün BBC bu haberi yeniden duyurarak şöyle bir ifade
kullandı: [Azeri servisleri ABD elçiliğine saldırı
planladıklarını söylediği aşırı dincileri tutukladı. ]
Rus
haber ajansı ITAR-TASS ise, haberinde şöyle dedi: [ITAR-TASS
(Moskova) Haber Ajansı muhabirleri Sevinç Abdullayeva ve
Viktor Şulman: Azeri özel servisi, Azerbaycan Ulusal Güvenlik
Bakanlığı'nın (NSM) bildirdiğine göre, uluslararası
aşırı dinci Hizb-ut Tahrir örgütünün Bakü'deki bir
kolunun ortaya çıkarıldığını duyurdu.
Verilen
bilgiye göre, bu örgütün 6 üyesi tutuklandı ve haklarında
adli işlem başlatıldı. Bunlardan beşi Azerbaycan
vatandaşı iken, bir tanesinin de (Yunus Veliyev) Ukrayna
vatandaşı olduğu bildirildi. Örgütün Bakü sorumlusu
Özbek asıllı Abdurasul Abdurahimov ise arananlar listesinde
yerleştirilip her yerde aranmaya başlandı.
NSM'ye
göre, yakalananlar ile liderlerinin bir ABD elçiliğine terörist
saldırı hazırlığında olduğu ve örgütün Bakü'de basılan
evinde bunun hazırlığını yaptıkları söylendi.
Yakalananların evlerinde yapılan aramalarda çok büyük
miktarda örgütsel dökümanla birlikte, evde bomba yapımını
anlatan kılavuzlar bulunduğu ifade edildi. Uzmanlar, bu
bombaların büyük bir yıkıcı güce sahip olan bombalar olduğu
görüşündedirle r.
NSM
Basın Servisi açıklamasında Hizb-ut Tahrir'in 1953 yılında
Filistin'de kurulduğunu ve şu anda Ortadoğu ülkelerinde
gizli olarak illegal faaliyette bulunduğunu da belirtti.
Ayrıca şu ifadelere yer verildi:
"Abdurasul
Abdurahimov ise, bu örgütün
aktif bir üyesidir. 1992-1999 yılları arasında
Özbekistan'da çalışıyordu. Mevcut yönetimi yıkmak
istediği ve aşırı dini faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle
hakkında yasal işlem başlatılmıştı. Daha sonra 2000
yılı Ağustos ayında Azerbaycan'a gelerek, Azerbaycan'da dini
bir yönetim oluşturmak amacıyla Hizb-ut Tahrir'in Bakü
kolunu kurdu. Amacını adamlarının devlet organlarına
sızdırmak, yönetim kademesinde bulunan kimseleri kazanmak ve
sonuçta ülkede güçlenmek yoluyla gerçekleştirmek
istiyordu." NSM, Hizb-ut Tahrir konusundaki tüm
materyallerin mahkemeye verildiğini belirtti.]
Şimdi
bu haberleri okuyan aklı başında kimselere soruyoruz:
1-
Sizler kuruluşundan bu güne kadar, Hizb-ut Tahrir’in
şiddete dayalı herhangi bir eylemde bulunduğunu hiç
duydunuz mu? Bugüne kadar Hizb-ut Tahrir’den veya onun
ihlaslı gençlerinden herhangi birinin, herhangi birine zarar
verdiğini veya hakkını gasp ettiğini gördünüz mü?
2-
Her ne kadar Hizb-ut Tahrir; kendisinin yegane düşmanının
sömürgeci kafir devletler olduğunu her seferinde ifade etse
de, her fırsatta ümmetin başına bela olan hain yöneticilerin
ümmeti helak ettiğini ve onların devrilmesinin tüm
müslümanlar üzerine farz olduğunu vurgulasa da, herhangi
bir zamanda Hizb-ut Tahrir’in bu düşmanlarına karşı
bile şiddete başvurduğunu ve onlara karşı silah
çekilmesini istediğini, onların bombalanmasının caiz
olduğunu söylediğini bilen var mı?
3-
Hizb-ut Tahrir bu güne kadar binlerce gencini hapseden,
onlara zulmeden hatta onları katleden, faaliyetlerini
engelleyen ve kendisine her fırsatta darbe vurmaya çalışanları
bilmiyor mu? Onlara hak ettikleri cezayı veremez miydi?
Herkes gayet iyi bilmektedir ki; Hizb-ut Tahrir ve onun samimi
kitlesi, bu dava uğruna mallarını ve canlarını her an
feda etmeye hazırdır.Bu Gençler yalnız Allah (c.c) ’den
korkar ve bu alçaklardan ve zalimlerden asla korkmazlar.
Onların cezasını ve belasını Allah (c.c) verecektir.
Zaten Raşidi Hilafetin kurulması, onlar için en büyük
beladır. Zira yaptıkları zulümler, çıkardıkları
fitneler ve ortaya attıkları bu iftiralar, sadece İslam
Ümmeti’nin dirilişini ve Allah (c.c)’nin indirdikleriyle
hükmeden Raşidi Hilafet Devleti’nin doğmasını
engellemek amacıyladır. Diledikleri kadar çırpınsınlar.
Diledikleri kadar mallarını bu uğurda harcasınlar.
Diledikleri hileyi, entrikayı ve planları hazırlasınlar.
Diledikleri kadar zulmetsinler. Allaha yemin olsunki bunların
tümü boşunadır. Zira Allah (c.c)
asla vaadinden dönmez ve nurunu tamamlamaktan vazgeçmez.
4-
Diğer taraftan Hizb-ut Tahrir, kuruluş aşamasında
ihtiyacı olan tüm fikirleri ve izleyeceği metodu; Allah
(c.c)’nin Kitabı, Rasul (s.a.v)’in Sünneti, Raşid
Halifelerin (r.a) uygulamaları ve sahih ictihad
vasıtasıyla, dakik bir şekilde kavramıştır. Raşidi
Hilafet Devleti’ni Allah (c.c)’nin izniyle kurmak üzere,
izleyeceği metodu Rasulullah (s.a.v) ’in
Allah (c.c)’nin gösterdiği
şekilde, Medine’de İslam Devleti’ni kurarken izlediği
metod olarak almış ve bu metoddan asla ve kat’a taviz
vermemiştir. Rasulullah Efendimiz (s.a.v) ise, devleti
kuruncaya kadar asla şiddet kullanmamıştır. Birçok eziyet
ve baskılara maruz kaldıkları halde, kesinlikle herhangi
bir suikast, tahrip, yağmalama veya zarar verme gibi hiçbir
eylemde bulunmamıştır. Buna binaen Hizb-ut Tahrir de asla
bu tip eylemlerde bulunmaz ve bundan sonra da
bulunmayacaktır. Üstelik Hizb-ut Tahrir’in hiçbir
beyannamesinde, kitabında, müzekkeresinde veya web sitesinde
böyle bir eylemin caiz olduğuna yönelik hiçbir kayıt yer
almaz. Hal böyle iken ve bu hal herkes tarafından bilinip
idrak edilirken, kim Hizb-ut Tahrir’in veya onun ihlaslı
gençlerinin terörist olduğunu veya bombalama hazırlığı
içersinde olduğunu veya insanları buna kışkırttığını
iddia edebilir? Dünyadan ve dünya üzerindeki hareketlerden
habersiz bulunan Azeri devleti, efendilerinin kendisine ulaştırdığı
iftiralara derhal icabet etmiş, insaflı kafirler bile
yalanladılar,buna rağmen,bu devlet Hizb-ut Tahrir gençlerinin
Amerikan elçiliğine saldırı hazırlığı içerisinde olduğu
fitnesini yaymak için alet olabilmiştir. Bu şekilde, Azeri
devleti tüm dünya önünde kendi eliyle kendisini rezil etmiştir.
İnsanların yüzüne baka baka ortaya attığı iftiranın
utancı içerisindedir.
Fakat
Azeri devletinde ve onun kukla yöneticilerinde insaftan ve
utançtan bir parça bulunmaz. Onlar ümmetin başına musallat
olmuş diğer yöneticiler gibi, kör bir bakış ve basiretsiz
gözlerle efendilerinin vesveseleri ile yürüyebilen,
hissetmekten ve akletmekten aciz köleler durumundadırlar.
Onları içinde bulundukları kış uykusundan ve ihanetten
uyandıracak olan ise, ancak Raşidi Hilafet Devleti’dir.
Raşidi
Hilafet Devleti, Allah (c.c)’nin
izni ve yardımıyla yakındır. Kafirlerin ve avanelerinin
yırtınmaları anlamsız ve boştur. Ne Pakistan’ın Müşerrefi,
ne Özbekistan’ın Kerimov’u ne Mısır’ın Mübarek’i
ne Ürdün’ün kralı ne de Türkiye’nin yahudi dönmeleri;
ne de Amerika, İngiltere ve Rusya gibi sömürgeci kafirler
bunun önüne geçecektir,hiç geçemeyecekler. Allah’a
Hamdolsun ki; İslam Ümmeti artık şuurla ve azimle dinine
sarılmaya ve sadece Hilafete razı olmaya başlamıştır.
Onlardan
öncekiler de tuzak kurmuşlardı; halbuki bütün tuzaklar
Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir.
Bu yurdun (dünyanın) sonunun kimin olduğunu yakında kafirler
bileceklerdir! [Ra’d 42]
|
|
|
|
|
|
|
|