Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Azerbaycan Devleti Kendi kendini Rezil Etti!

2 Ocak günü, bazı haber ajansları Azerbaycan Ulusal Güvenlik Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya dayanarak; biri Ukraynalı ve beşi de Azerbaycanlı olmak üzere, 6 Hizb-ut Tahrir gencinin Bakü’de tutuklandığını haber verdi. Yapılan açıklamada Bakü’de Hizb-ut Tahrir gençlerinin evinin basıldığı ve 6 gencin tutuklandığı, gençlerin sorumlusu olan Özbekistanlı Abdurasul Abdurahimov’un aranmaya başlandığı ve gençlerin evinde yapılan aramalarda çok sayıda Hizb-ut Tahrir’e ait neşriyat ile birlikte bomba yapımını öğreten dökümanların bulunduğu söylendi. Hatta bu gençlerin bir Amerikan elçiliğini bombalama hazırlığı içinde oldukları vurgulandı. Bu haberlerin tamamı BBC’de yer aldı.

İngiliz Haber ajansı BBC’nin 2 Ocak tarihli haberinde [Azeri Güvenlik Bakanlığı Görevlileri Bakü'de "terörist hücre" Bastılar.] ifadesi yer aldı. Azerbaycan televizyonu ANS’nin haber bülteninde ise şöyle denildi:

[Ulusal Güvenlik Bakanlığı, basın servisi, terörizme ve uluslararası suç teşkilatlarına karşı başlatılan operasyonlar kapsamında, Bakü'de aşırı dinci Hizb-ut Tahrir teşkilatının bir evinin basıldığını bildirdi.

Hizb-ut Tahrir üyesi olan Azerbaycan vatandaşı Elçin Memmedov, Yaşar Memmedov, Samir Huseynov, Feridun Nebiyev, Elburus Allahverdiyev ve Ukrayna vatandaşı Yunus Veliyev tutuklandı ve haklarında soruşturma işlemleri başlatıldı.

Teşkilatın lideri olduğu söylenen Özbek vatandaşı Abdurasul Abdurahimov (Abdullah) ise, arananlar listesinde. Arama operasyonlarından elde edilen bilgilere göre Abdurasul Abdurahimov'un; 1953 yılında Filistin'de kurulan, hareket metodunu terörizm (!) olarak seçen ve Ortadoğu'da gizli faaliyet yürüten Hizb-ut Tahrir'in aktif bir üyesi olduğu anlaşıldı.

Ağustos 2000'de Abdurasul Abdurahimov Bakü'de terörist (!) bir hücre kurdu ve kendi liderliğinde insanlar dar bir dünya görüşü ve değişken ve fanatik fikirler aşıladığı dini bir eğitim verdi ve onları Azerbaycan devletine karşı terörist eylemlere hazırladı.

Bu grup Azerbaycan'ı laik ve meşru devlet ilkelerinden uzaklaştırıp dini temellere dayalı bir yönetim getirmek istiyor. Bunun için sürekli teşkilat organlarını genişletiyor, devlet bünyesinde çalışan insanların, üst düzey idarecilerin arasına sızıyor ve sonuçta şiddet yoluyla gücünü artırmaya çalışıyor.]

Yine aynı gün BBC bu haberi yeniden duyurarak şöyle bir ifade kullandı: [Azeri servisleri ABD elçiliğine saldırı planladıklarını söylediği aşırı dincileri tutukladı.]

Rus haber ajansı ITAR-TASS ise, haberinde şöyle dedi: [ITAR-TASS (Moskova) Haber Ajansı muhabirleri Sevinç Abdullayeva ve Viktor Şulman: Azeri özel servisi, Azerbaycan Ulusal Güvenlik Bakanlığı'nın (NSM) bildirdiğine göre, uluslararası aşırı dinci Hizb-ut Tahrir örgütünün Bakü'deki bir kolunun ortaya çıkarıldığını duyurdu.

Verilen bilgiye göre, bu örgütün 6 üyesi tutuklandı ve haklarında adli işlem başlatıldı. Bunlardan beşi Azerbaycan vatandaşı iken, bir tanesinin de (Yunus Veliyev) Ukrayna vatandaşı olduğu bildirildi. Örgütün Bakü sorumlusu Özbek asıllı Abdurasul Abdurahimov ise arananlar listesinde yerleştirilip her yerde aranmaya başlandı.

NSM'ye göre, yakalananlar ile liderlerinin bir ABD elçiliğine terörist saldırı hazırlığında olduğu ve örgütün Bakü'de basılan evinde bunun hazırlığını yaptıkları söylendi. Yakalananların evlerinde yapılan aramalarda çok büyük miktarda örgütsel dökümanla birlikte, evde bomba yapımını anlatan kılavuzlar bulunduğu ifade edildi. Uzmanlar, bu bombaların büyük bir yıkıcı güce sahip olan bombalar olduğu görüşündedirler.

NSM Basın Servisi açıklamasında Hizb-ut Tahrir'in 1953 yılında Filistin'de kurulduğunu ve şu anda Ortadoğu ülkelerinde gizli olarak illegal faaliyette bulunduğunu da belirtti. Ayrıca şu ifadelere yer verildi:

"Abdurasul Abdurahimov ise, bu örgütün aktif bir üyesidir. 1992-1999 yılları arasında Özbekistan'da çalışıyordu. Mevcut yönetimi yıkmak istediği ve aşırı dini faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle hakkında yasal işlem başlatılmıştı. Daha sonra 2000 yılı Ağustos ayında Azerbaycan'a gelerek, Azerbaycan'da dini bir yönetim oluşturmak amacıyla Hizb-ut Tahrir'in Bakü kolunu kurdu. Amacını adamlarının devlet organlarına sızdırmak, yönetim kademesinde bulunan kimseleri kazanmak ve sonuçta ülkede güçlenmek yoluyla gerçekleştirmek istiyordu." NSM, Hizb-ut Tahrir konusundaki tüm materyallerin mahkemeye verildiğini belirtti.]

Şimdi bu haberleri okuyan aklı başında kimselere soruyoruz:

1- Sizler kuruluşundan bu güne kadar, Hizb-ut Tahrir’in şiddete dayalı herhangi bir eylemde bulunduğunu hiç duydunuz mu? Bugüne kadar Hizb-ut Tahrir’den veya onun ihlaslı gençlerinden herhangi birinin, herhangi birine zarar verdiğini veya hakkını gasp ettiğini gördünüz mü?

2- Her ne kadar Hizb-ut Tahrir; kendisinin yegane düşmanının sömürgeci kafir devletler olduğunu her seferinde ifade etse de, her fırsatta ümmetin başına bela olan hain yöneticilerin ümmeti helak ettiğini ve onların devrilmesinin tüm müslümanlar üzerine farz olduğunu vurgulasa da, herhangi bir zamanda Hizb-ut Tahrir’in bu düşmanlarına karşı bile şiddete başvurduğunu ve onlara karşı silah çekilmesini istediğini, onların bombalanmasının caiz olduğunu söylediğini bilen var mı?

3- Hizb-ut Tahrir bu güne kadar binlerce gencini hapseden, onlara zulmeden hatta onları katleden, faaliyetlerini engelleyen ve kendisine her fırsatta darbe vurmaya çalışanları bilmiyor mu? Onlara hak ettikleri cezayı veremez miydi? Herkes gayet iyi bilmektedir ki; Hizb-ut Tahrir ve onun samimi kitlesi, bu dava uğruna mallarını ve canlarını her an feda etmeye hazırdır.Bu Gençler yalnız Allah (c.c)’den korkar ve bu alçaklardan ve zalimlerden asla korkmazlar. Onların cezasını ve belasını Allah (c.c) verecektir. Zaten Raşidi Hilafetin kurulması, onlar için en büyük beladır. Zira yaptıkları zulümler, çıkardıkları fitneler ve ortaya attıkları bu iftiralar, sadece İslam Ümmeti’nin dirilişini ve Allah (c.c)’nin indirdikleriyle hükmeden Raşidi Hilafet Devleti’nin doğmasını engellemek amacıyladır. Diledikleri kadar çırpınsınlar. Diledikleri kadar mallarını bu uğurda harcasınlar. Diledikleri hileyi, entrikayı ve planları hazırlasınlar. Diledikleri kadar zulmetsinler. Allaha yemin olsunki bunların tümü boşunadır. Zira Allah (c.c) asla vaadinden dönmez ve nurunu tamamlamaktan vazgeçmez.

4- Diğer taraftan Hizb-ut Tahrir, kuruluş aşamasında ihtiyacı olan tüm fikirleri ve izleyeceği metodu; Allah (c.c)’nin Kitabı, Rasul (s.a.v)’in Sünneti, Raşid Halifelerin (r.a) uygulamaları ve sahih ictihad vasıtasıyla, dakik bir şekilde kavramıştır. Raşidi Hilafet Devleti’ni Allah (c.c)’nin izniyle kurmak üzere, izleyeceği metodu Rasulullah (s.a.v)’in Allah (c.c)’nin gösterdiği şekilde, Medine’de İslam Devleti’ni kurarken izlediği metod olarak almış ve bu metoddan asla ve kat’a taviz vermemiştir. Rasulullah Efendimiz (s.a.v) ise, devleti kuruncaya kadar asla şiddet kullanmamıştır. Birçok eziyet ve baskılara maruz kaldıkları halde, kesinlikle herhangi bir suikast, tahrip, yağmalama veya zarar verme gibi hiçbir eylemde bulunmamıştır. Buna binaen Hizb-ut Tahrir de asla bu tip eylemlerde bulunmaz ve bundan sonra da bulunmayacaktır. Üstelik Hizb-ut Tahrir’in hiçbir beyannamesinde, kitabında, müzekkeresinde veya web sitesinde böyle bir eylemin caiz olduğuna yönelik hiçbir kayıt yer almaz. Hal böyle iken ve bu hal herkes tarafından bilinip idrak edilirken, kim Hizb-ut Tahrir’in veya onun ihlaslı gençlerinin terörist olduğunu veya bombalama hazırlığı içersinde olduğunu veya insanları buna kışkırttığını iddia edebilir? Dünyadan ve dünya üzerindeki hareketlerden habersiz bulunan Azeri devleti, efendilerinin kendisine ulaştırdığı iftiralara derhal icabet etmiş, insaflı kafirler bile yalanladılar,buna rağmen,bu devlet Hizb-ut Tahrir gençlerinin Amerikan elçiliğine saldırı hazırlığı içerisinde olduğu fitnesini yaymak için alet olabilmiştir. Bu şekilde, Azeri devleti tüm dünya önünde kendi eliyle kendisini rezil etmiştir. İnsanların yüzüne baka baka ortaya attığı iftiranın utancı içerisindedir.

Fakat Azeri devletinde ve onun kukla yöneticilerinde insaftan ve utançtan bir parça bulunmaz. Onlar ümmetin başına musallat olmuş diğer yöneticiler gibi, kör bir bakış ve basiretsiz gözlerle efendilerinin vesveseleri ile yürüyebilen, hissetmekten ve akletmekten aciz köleler durumundadırlar. Onları içinde bulundukları kış uykusundan ve ihanetten uyandıracak olan ise, ancak Raşidi Hilafet Devleti’dir.

Raşidi Hilafet Devleti, Allah (c.c)’nin izni ve yardımıyla yakındır. Kafirlerin ve avanelerinin yırtınmaları anlamsız ve boştur. Ne Pakistan’ın Müşerrefi, ne Özbekistan’ın Kerimov’u ne Mısır’ın Mübarek’i ne Ürdün’ün kralı ne de Türkiye’nin yahudi dönmeleri; ne de Amerika, İngiltere ve Rusya gibi sömürgeci kafirler bunun önüne geçecektir,hiç geçemeyecekler. Allah’a Hamdolsun ki; İslam Ümmeti artık şuurla ve azimle dinine sarılmaya ve sadece Hilafete razı olmaya başlamıştır.

Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı; halbuki bütün tuzaklar Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir. Bu yurdun (dünyanın) sonunun kimin olduğunu yakında kafirler bileceklerdir! [Ra’d 42]

Yukarı