16
eylüldeki müthiş konuşma
Dün,
Irak ve 11 eylülden bugüne kadar Batıdaki Müslümanların
yerini tartışmak için 6000’den fazla kişi Londra’da bir
İslam konferansına katıldı. Siyasi bir parti olan
Hizb-ut-Tahrir mensubu ve konferansın organizatörü Dr. İmran
Waheed : “Saddam Hüseyin bir diktatördür ve bir çok
üyemiz, ona karşı çıkmaktan dolayı, onun hapishanelerinde
işkenceye maruz kalmıştır. İnsanlar uluslararası
ülkelerin çıkarlarını arttırmak için çocuklarını uzak
ülkelere göndermekten memnunlar mı? dedi.
Daily
Record
Londra
İngiltereli
radikal (!) Müslümanlar batıyı suçluyor
Radikal
Müslüman konuşmacılar, tüm batıda yaşayanları davet
ederek, binlerce takipçilerini dün Londra’da bir buz pateni
arenasında çektiler. Organizatörler bu toplantının 11 Eylüldeki
terör saldırılarından bu yana yapılmış en büyük toplantı
olduğunu söylediler. Çoğunluğu gençlerden oluşan 9000
kişiye sunulan ateşli konuşmada İngiltere’de 2 milyon
kişilik bir topluluk oluşturan Müslümanlar arasındaki büyüyen
uçurumdan ve batı kültürünün kabul edilmemesi gerektiğinden
bahsedildi. Normal düzeyde olan diğer İslamcı gruplar,
radikal grupların toplumlarının ufak bir parçası olduğunu
ifade ettiler ve medyayı ortalığı karıştıran gruplara
fazla ilgi göstermekle suçluyorlar. Fakat dünkü konferansta
bulunan topluluk Batıya net bir şekilde şunları ilan
etmiştir. Ufak bir siyasi parti olan Hizb-ut-Tahrir sözcüsü
ve aynı zamanda konferansı organize eden Dr. İmran Waheed şöyle
diyor: “Bugün bizler burada, çöküşe geçmiş olan
batının kurduğu tehlikeli entegre tuzağına düşmeden , Müslümanlara
takip edebilecekleri bir yol çizmek için toplandık.”
Konuşmasının
devamında: “11 Eylülden beri bizlere kapitalizmi
kabullenmek veya terörist olarak damgalanmak arasında bir seçim
yapmamız gerektiği söyleniliyor. Fakat üçüncü seçeneğimiz
İslami kimliğimizi ifade etmektir.” diyor. Fakat Dr.
İmran Waheed, İngiltere’nin olası bir Irak saldırısına
katılması durumunda, bazı ruhani liderler gibi, Müslümanları
ayaklanmaya davet etmemiştir. Bir Filistin ruhani lideri (!)
İssam Amireh şöyle söyledi: “Müslümanların
entegre olmalarını ve demokrasiyi kabul etmelerini istiyorlar
ki; bu Müslümanlar için cehennem ateşine tek gidiş bileti
anlamını taşır.”
İngiltere’deki
Müslümanlar şuan ikiye bölünmüşlerdir: Kendilerini
İngiltere’den bir parça haline gelmiş olduklarını düşünen
Müslümanlar ve Batı kültürünü kabul etmeyen
Müslümanlar. Azınlıkta olan fakat ses getiren ufak bir grup
11 eylül korsanlarına karşı sempati gösteriyorlar.
Boston
Globe
16/9/2002
Jason
Hopps
BBC
Online
İngiltere
Pazar günü, (15 Eylül 2002, saat öğlen vaktinden önce başlayıp
23:28’e kadar) Müslümanlar “uygarlık çatışmasını”
tartıştılar. Organizatörler 11 Eylülden bu yana
Müslümanların yapmış olduğu en büyük toplantı olduğunu
söylediler. Yaklaşık 8500 kişi Pazar günü Londra’da “teröre
karşı savaş” başlatılmasının ardından Batıdaki Müslümanın
rolünü tartışmak için toplandılar. Siyasi bir parti olan
Hizb-ut-Tahrir 11 Eylül saldırılarından bu yana Müslümanlar
arasında yapılmış olan en büyük toplantı olduğunu iddia
etti. Bu grup konferansı; 11 Eylül ötesinde; Batıdaki Müslümanların
rolü olarak isimlendirdiler ve bununla da İslam’la
Batının çatıştığını ortaya koyduğunu söylediler. Aynı
zamanda konferansta dünyanın değişik ülkelerinden gelen
konuşmacılar olası bir Irak harekatını da tartıştılar.
Her
nasılsa, diğer Müslüman organizasyonlar Londra Arenasındaki
toplantı için dağıtılan davetiyelerin geri çevrilmesi
gerektiğini söylediler. Aynı zamanda Hizb-ut-Tahriri
demokratik olmamakla ve bağımsızlık eğilimli olmakla suçladılar.
Dr.
İmran Waheed (bir İngiliz doktor ve Hizb-ut-Tahrir sözcüsü);
“Batının hoşgörülü olmaktan söz ederken asılda
İslamı boğmak için çalıştığını” söyledi.
Dr.
Waheed Sky News’e şunları açıkladı: “Batı, Müslümanları
entegre etmeye çağırırken ayni zamanda Müslümanlardan
İslami değerleri bırakıp Batı değerlerini kabul etmelerini
istiyor.”
“Rejim
değişimine hayır!”
“Entegrasyon
İslami değerler yerine Batının dünyalık değerlerini kabul
etmek anlamına gelir ki; bu değerler İslam ideolojisine
yabancıdır ve İslam ideolojisinden değişiktir.”
Bunları
söyledikten sonra Dr. Waheed bağlı olduğu organizasyonun
Irak’a yapılacak bir saldırıyı ve Amerikanın “rejimi
değiştirme” hedefini neden desteklemediklerini açıkladı: “İnsanlar
uluslararası ülkelerin çıkarlarını arttırmak için
çocuklarını uzak ülkelere göndermekten memnunlar mı?
Saddam Hüseyin diktatördür ve bir çok üyemiz ona karşı
ayaklanmaktan dolayı onun hapishanelerinde işkenceye maruz
kalmıştır. Fakat bizler Amerikanın o bölgede bulunan ve
hedeflediği çıkarlarına, (ki buna Orta Asya’daki petrolde
dahildir) Amerika’ya sadakatle ve sıkı sıkıya bağlı bir
kukla olan Afgan lideri Hamid Karzai’nin versiyonu bir Irak
lideri vasıtasıyla ulaşmasını istemiyoruz.”
“Demokratik
değil.”
İngiliz
Müslüman konseyinden Inayat Bungalawala, Dr. Waheed’in
mensup olduğu organizasyonun “hoşgörüsüz ve bağımsız”
çalıştığını söyledi.
Inayat
Bungalawala: “Bizler için İngiltere’deki
demokrasinin her alanına katılmak çok önemlidir. Bizler katılıma
ve entegrasyona inanıyoruz,” dedi.
“Kök
(temel)”
Dr.
Waheed, Filistin’de 1953’de Şeyh Takiyyuddin en-Nebhani
tarafından kurulmuş olan, bu partinin Müslümanlığın köklerinden
(temellerinden) olduğunun altını çizdi. Hizb-ut-Tahrir’in
internetteki sayfasında şeriat kanunları (İslamın hükümleri)
ile yönetecek Hilafetin devletinin kurulmasını istediğini söylüyor.
Hizb-ut-Tahrir şiddeti ve silahlı çatışmaya başvurmayı
İslam kurallarına aykırı bir çalışma olarak
nitelendiriyor. Geçen ay Mısır’da, yasak bir organizasyona
üye olmaktan dolayı aralarında 3 İngiliz’in de bulunduğu
26 kişi gözaltına alınmıştı ve 4 ay sonra tutuklandılar.
Dr. Waheed bu kişilere işkence yapıldığını söyledi.
Müslümanlar
rollerini Londra’da tartıştılar.
Radikal
Müslüman konuşmacılar pazar günü yapılan konferansa
iştirak eden binlerce kişiye Batı toplumuna entegre
olma hususunda ısrarla uyardılar. Orta Asya’da
Hilafet Devleti kurmaya çağıran bir grup olan Hizb-ut-Tahrir,
11 Eylül terörist saldırılarından bu yana Batıdaki Müslümanların
rolünü tartışmak için bir toplantı organize etti. Dr.
İmran Waheed, (İngiltere Hizb-ut-Tahrir lideri) konferanstan
sonra şunları söyledi: “Burada en önemli mesaj
İslam ideolojisinin Batının kapitalist dünyasıyla
uyuşmadığıdır. Batının entegrasyon tuzağına düşmemeliyiz.
11 Eylülden bu yana bizlere kapitalizmi kabul etmek veya
terörist olarak damgalanmak arasında seçim yapmamız
gerektiği söylenildi. Fakat bizler üçüncü bir yolu seçeceğiz:
Oda; İslami kimliğimizi belirtmek.”
“11
Eylülden bu yana Batıdaki Müslümanların rolü”
ismini taşıyan konferansta İngiltere'den, Suriye'den,
Pakistan'dan, Endonezya'dan ve Birleşmiş Devletlerden gelen
konuşmacılar Batıda yaşamanın zorluğundan ve Irak’a
yapılacak askeri saldırıdan bahsettiler. Hizb-ut-Tahrir ayni
zamanda İslamcı Özgürlük Partisi (!) olarakta biliniyor ve
Orta Asya’daki devletleri devirmeyi hedefliyor. Waheed,
Amerikanın Irak başkanı Saddam Hüseyin’i devirmek için
saldırı düzenleyeceğini ifade etti. Waheed; “Amerikanın
Irak’a düzenlemek istediği saldırı kendi stratejik çıkarları
içindir,” diyor. Ayrıca sözlerine; “Bunun
nükleer silahları toplamakla alakası yoktur. Amerika o bölgedeki
petrole ve diğer natürel kaynaklara tamamiyle sahip olmayı
planlıyorlar.” dedi.
Fakat
Waheed geçen haftalarda diğer radikal din adamlarının
aksine, İngiltere’nin Irak’a karşı olası bir saldırıya
katılması halinde İngiltereli Müslümanları ayaklanmaya çağırmıyor.
Waheed
konuşmasında; “Bizler sadece İslam inancından
bahsediyoruz ve sadece İslam inancına sarılmaya çağırıyoruz.Saddam
Hüseyin'in yerine başka bir liderin gelmesi gerektiğini,
fakat bu liderin Batının getirdiği Afgan lideri Başbakan
Hamid Karzai figürü gibi olmamalıdır.” dedi.
Yaklaşık
10 bin kişinin katıldığı pazar günkü konferansta;
İngiltere'de bulunan 2,5 milyon Müslüman topluluğun
arasında büyüyen uçurum hatırlatıldı. Müslümanların
Batı kültürünü kabul etmesi veya red etmesinden bahsedildi.
Daha
büyük Müslüman grupların liderleri konferansa
katılmadılar ve Libya’da (!) 1953 de kurulan Hizb-ut-Tahrir’i
demokratik olmamakla ve bağımsız olarak hareket etmekle suçladırlar.
İngiltere Müslüman konseyinden Inayat Bungalawala; “Onlar
demokrasiye ve çok partili sisteme inanmıyorlar”
diyor.
Jane
Wardell
Associated
Press
Londra
15/9/2002
|