Ramazan
ayının bitmesine birkaç gün kalmıştır. Ramazan ayı Müslümanlar
için sahurlarla, iftarlarla, namazlarla farklı bir aydır.
Birkaç gün sonra Ramazan bayramı kutlanacak ardından hayat
tekrar normal seyrini alacaktır. Fakat 79 yıl ve Ramazan ayı
boyunca değişmemiş olan bir tek şey vardır: Müslüman
ümmetin katledilmesi!
Geçmişte
Ramazan ayı boyunca Peygamberimiz (sav) ve sahabeler bir çok
başarıya imza atmışlardır. Ümmeti ve İslam’ı korumuş
ardından İslam’ı karış karış dünyanın her alanına
yaymışlardır. Fakat günümüzde durum farklı hatta içler
acısıdır. Ramazan ayında dahi kafirler Müslümanlara rahat
vermemiş Hindistan’da Müslüman bacılarımıza yapılan
tecavüzler aynen devam etmiştir. Özbekistan hapishanelerinde
yapılan işkenceler son bulmamıştır. Arap liderleri de dahil
tüm dünya liderleri Filistin’de olan biten olaylara
güçlerinin yetmediğini söyleyerek Filistinlileri kafir
Sharon’nun eline terk etmişlerdir ve beklendiği gibi bu
kafir yahudi lideri Müslüman kıyımına bu mübarek ayda dahi
devam etmiştir.
Müslümanlar
verimli ve zengin topraklarda yaşamalarına rağmen bu ayda da
aç kalmışlar bazıları oruçlarını açabilecek bir hurma
dahi bulamamışlardır. Kafirler 79 yıldır yaptıkları gibi
bu ayda da Müslümanları sömürmeye devam etmişlerdir. Günümüzde
Müslümanlar, Allah (cc) onları: “İnsanlar arasından çıkartılan
en hayırlı ümmet” olarak sıfatlandırmasına rağmen,
zelil durumdadırlar. Bu kadar ezilmiş ve ezilmekte olan bir
ümmetin suçu nedir ki; dünyanın en ücra köşelerinde,
bazen sırf isimleri için bazen sırf Allah’a iman ettikleri
için katledilmektedirler? Müslümanlar kendi canlarını ve
namuslarını koruyabilecek güce sahip değiller miydi?
Aslında bu soruların cevapları çok açıktır. Kafirlerin
yani ebedi cehennemliklerin Müslümanları ezmelerinin ve suçlamalarının
tek sebebi; Müslüman olmalarıdır ki; bu bir suçlama değil
Allah’ın büyük bir Rahmetidir. Allah (cc) Kur’anı
Kerimde kafirlerin Müslümanları hiç bir zaman
sevmeyeceklerini, yerine göre kinlerini dışa
yansıtacaklarını, yerine göre içlerine saklayacaklarını
belirtmiştir:
“Ey
iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin.
Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep
sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları
ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır.
Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür.
Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış
bulunuyoruz.” (Ali-İmran 118)
Müslümanların
bu şekilde eziyet görmelerinin tek sebebi; Allahu Ekber
demeleridir ve kafirler hiç bir zaman Müslümanları
sevmeyeceklerdir. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
“Dinlerine
uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı
olmayacaklardır.” (Bakara 120)
Ayetlerde
de görüldüğü gibi; Müslüman’ın düşmanı Müslüman
değil kafirdir. Ve 79 yıl öncesine kadar Müslümanlar
kafirlere hiç boyun eğmemiş ve yenilmemişlerdi. Müslümanlar
cesur, yürekli ve cesaretli idiler. Onlar için en önemli şey
dünyada Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşamak ve
ahirette onun rızasına nail olmaktı. Onlar için ırk değil
İslam’ın yayılması ve Müslüman ümmeti önem taşımaktaydı.
Bir halifenin arkasında 1400 yıl boyunca kafirlere karşı
cihadlar yapılmış ve Allah’ın dini en güzel şekilde
korunmuştur. Bir kadının örtüsü için Beni-Kaynuka savaşı
çıkmıştı. Abdulhamid’in bir mektubuyla Peygamberimizi
(sav) yeren tiyatro oyunu kaldırılmıştı. İslam orduları
yenilmez olarak nitelendiriliyordu. Kafirlerin İslam devletini
yıkmak için yaptıkları saldırılarda bir türlü başarılı
olamıyorlardı, İslam orduları mutlaka galip geliyorlardı.
Bütün
bunlara sebep atalarımızın İslam fikrine sahip olmaları ve
İslam’a göre hayatlarını tanzim etmeleriydi. Fakat İslam
devletinin sonlarına doğru İslam’a bağlılıkta gevşeklik
gösterilmişti ve İslam düşmanı kafirler bunu fırsat
bilerek misyonerler vasıtasıyla İslam devletine karşı fikri
saldırılarını başlattı. Bu misyonerlerin ana görevleri
Müslümanların sahip olduğu ümmet kavramını yok etmek idi.
Ve bunda başarılı oldular. Bir müddet sonra 1400 yıllık
İslam devleti (3 mart 1924’de) yıkıldı. 23 milyon
kilometrekare olan İslam devleti Cesar’in: “Böl ve hükmet”
mantığıyla ırk ırk, bölge bölge bölündü. Müslümanlar
İslam devletini yani onların canlarını, mallarını ve
namuslarını koruyan kalelerini yitirdiler. Ayni zamanda
kafirlerin araya ırkçılık sokmalarıyla, tekrar ümmet
kavramına kavuşmayı çok zor hale getirmişlerdir.
Evet,
bizler tarih boyunca imanlı ve güçlü idik. İslam fikrine
bağlı ve yenilmez idik. Müslümanlar evlerinin içinde yakılmıyorlardı,
evleri başına yıkılmıyordu, çocukları vahşice
öldürülmüyordu.
Evet,
bizler güçlü idik ve tekrar aynı güce, şerefe ve en
önemlisi ümmet kavramına erişebiliriz. Bunu başarabilmek için
sadece Allah’ın Kitabına ve Peygamberimiz (sav)’in Sünnetine
sarılmamız yeterlidir.
Bir
halifenin nasıp edilmesi için çalışmak bugün en önemli
görevimizdir. Kafirlerin eziyetleri ve sömürgelerinden
kurtulmak için İslam devletinin şart oluşu aşikardır.
Kafir generallerin dediği gibi: “Müslümanlar göz kapaklarını
bir açık kapatsalar dünyayı sallarlar.”
Umulur
ki; Müslüman ümmeti bir dahaki Ramazanı İslam devleti
altında geçirebilirler. Ve tekrar eski şerefli günlerine erişirler.
İnşallah...
Ramazan
2002
|