Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Gaflet içerisinde bir Ramazan ayı daha!

 Ramazan ayının bitmesine birkaç gün kalmıştır. Ramazan ayı Müslümanlar için sahurlarla, iftarlarla, namazlarla farklı bir aydır. Birkaç gün sonra Ramazan bayramı kutlanacak ardından hayat tekrar normal seyrini alacaktır. Fakat 79 yıl ve Ramazan ayı boyunca değişmemiş olan bir tek şey vardır: Müslüman ümmetin katledilmesi!

Geçmişte Ramazan ayı boyunca Peygamberimiz (sav) ve sahabeler bir çok başarıya imza atmışlardır. Ümmeti ve İslam’ı korumuş ardından İslam’ı karış karış dünyanın her alanına yaymışlardır. Fakat günümüzde durum farklı hatta içler acısıdır. Ramazan ayında dahi kafirler Müslümanlara rahat vermemiş Hindistan’da Müslüman bacılarımıza yapılan tecavüzler aynen devam etmiştir. Özbekistan hapishanelerinde yapılan işkenceler son bulmamıştır. Arap liderleri de dahil tüm dünya liderleri Filistin’de olan biten olaylara güçlerinin yetmediğini söyleyerek Filistinlileri kafir Sharon’nun eline terk etmişlerdir ve beklendiği gibi bu kafir yahudi lideri Müslüman kıyımına bu mübarek ayda dahi devam etmiştir.

Müslümanlar verimli ve zengin topraklarda yaşamalarına rağmen bu ayda da aç kalmışlar bazıları oruçlarını açabilecek bir hurma dahi bulamamışlardır. Kafirler 79 yıldır yaptıkları gibi bu ayda da Müslümanları sömürmeye devam etmişlerdir. Günümüzde Müslümanlar, Allah (cc) onları: “İnsanlar arasından çıkartılan en hayırlı ümmet” olarak sıfatlandırmasına rağmen, zelil durumdadırlar. Bu kadar ezilmiş ve ezilmekte olan bir ümmetin suçu nedir ki; dünyanın en ücra köşelerinde, bazen sırf isimleri için bazen sırf Allah’a iman ettikleri için katledilmektedirler? Müslümanlar kendi canlarını ve namuslarını koruyabilecek güce sahip değiller miydi? Aslında bu soruların cevapları çok açıktır. Kafirlerin yani ebedi cehennemliklerin Müslümanları ezmelerinin ve suçlamalarının tek sebebi; Müslüman olmalarıdır ki; bu bir suçlama değil Allah’ın büyük bir Rahmetidir. Allah (cc) Kur’anı Kerimde kafirlerin Müslümanları hiç bir zaman sevmeyeceklerini, yerine göre kinlerini dışa yansıtacaklarını, yerine göre içlerine saklayacaklarını belirtmiştir:

“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (Ali-İmran 118)

Müslümanların bu şekilde eziyet görmelerinin tek sebebi; Allahu Ekber demeleridir ve kafirler hiç bir zaman Müslümanları sevmeyeceklerdir. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” (Bakara 120)

Ayetlerde de görüldüğü gibi; Müslüman’ın düşmanı Müslüman değil kafirdir. Ve 79 yıl öncesine kadar Müslümanlar kafirlere hiç boyun eğmemiş ve yenilmemişlerdi. Müslümanlar cesur, yürekli ve cesaretli idiler. Onlar için en önemli şey dünyada Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşamak ve ahirette onun rızasına nail olmaktı. Onlar için ırk değil İslam’ın yayılması ve Müslüman ümmeti önem taşımaktaydı. Bir halifenin arkasında 1400 yıl boyunca kafirlere karşı cihadlar yapılmış ve Allah’ın dini en güzel şekilde korunmuştur. Bir kadının örtüsü için Beni-Kaynuka savaşı çıkmıştı. Abdulhamid’in bir mektubuyla Peygamberimizi (sav) yeren tiyatro oyunu kaldırılmıştı. İslam orduları yenilmez olarak nitelendiriliyordu. Kafirlerin İslam devletini yıkmak için yaptıkları saldırılarda bir türlü başarılı olamıyorlardı, İslam orduları mutlaka galip geliyorlardı.

Bütün bunlara sebep atalarımızın İslam fikrine sahip olmaları ve İslam’a göre hayatlarını tanzim etmeleriydi. Fakat İslam devletinin sonlarına doğru İslam’a bağlılıkta gevşeklik gösterilmişti ve İslam düşmanı kafirler bunu fırsat bilerek misyonerler vasıtasıyla İslam devletine karşı fikri saldırılarını başlattı. Bu misyonerlerin ana görevleri Müslümanların sahip olduğu ümmet kavramını yok etmek idi. Ve bunda başarılı oldular. Bir müddet sonra 1400 yıllık İslam devleti (3 mart 1924’de) yıkıldı. 23 milyon kilometrekare olan İslam devleti Cesar’in: “Böl ve hükmet” mantığıyla ırk ırk, bölge bölge bölündü. Müslümanlar İslam devletini yani onların canlarını, mallarını ve namuslarını koruyan kalelerini yitirdiler. Ayni zamanda kafirlerin araya ırkçılık sokmalarıyla, tekrar ümmet kavramına kavuşmayı çok zor hale getirmişlerdir.

Evet, bizler tarih boyunca imanlı ve güçlü idik. İslam fikrine bağlı ve yenilmez idik. Müslümanlar evlerinin içinde yakılmıyorlardı, evleri başına yıkılmıyordu, çocukları vahşice öldürülmüyordu.

Evet, bizler güçlü idik ve tekrar aynı güce, şerefe ve en önemlisi ümmet kavramına erişebiliriz. Bunu başarabilmek için sadece Allah’ın Kitabına ve Peygamberimiz (sav)’in Sünnetine sarılmamız yeterlidir.

Bir halifenin nasıp edilmesi için çalışmak bugün en önemli görevimizdir. Kafirlerin eziyetleri ve sömürgelerinden kurtulmak için İslam devletinin şart oluşu aşikardır. Kafir generallerin dediği gibi: “Müslümanlar göz kapaklarını bir açık kapatsalar dünyayı sallarlar.”

Umulur ki; Müslüman ümmeti bir dahaki Ramazanı İslam devleti altında geçirebilirler. Ve tekrar eski şerefli günlerine erişirler. İnşallah...

Ramazan 2002

 

Yukarı