Savaşı
Durdurma Organizatörlerinin (Savaş Karşıtlarının) 15
Şubatta Londra’da düzenlemeyi planladıkları gösteri hakkında
Müslümanların dikkat etmesi gereken bazı kritik noktalar
bulunmaktadır.
1.
Açıktır ki, Savaş Karşıtı kampanyaların başını
çekenlerin çoğu ateist, komünist, anarşist ve cinsel
özgürlüklere inanan insanlardır. Bunlar Allah (cc)’nın
var olmadığına, Nebi Muhammed (sav)’in sahtekâr (!) olduğuna
ve İslam gibi dinlerin barbar olduğuna, kadınları ezdiğine,
cinsel tercihleri yasakladığına ve “halkların afyonu”
olarak kaldığına inanan kimselerdir. Bu insanların İslami
dış politikanın hedeflerini gerçekleştiren, İslam’ın
adalet ve fakirliğe karşı ekonomik refah gibi tüm
çözümlerini infaz eden bir bayrak (devlet) altında
bulunmaları bir şeydir. Fakat Müslümanları Washington’da
ikamet eden şahinin herhangi sağ kanadı kadar yıpratan
değerler, sistemler ve Irak’ın icra etmesi gereken
politikalar hakkında alenen onların gündemi ve bakışı ile
liderliği ve otoriteyi onlara vermek, onların bayrakları
(pankartları) altında toplanmak ise, başka bir şeydir.
Dolayısıyla böyle bir bayrak altında 15 Şubatta bir araya
gelmeleri Müslümanlara Haramdır.
2.
Kampanyalar düzenleyen savaş karşıtları, savaşı durdurmak
istediklerini iddia ederler lakin onların bütün stratejisi,
görüşlerini İngiliz Parlamentosu’nu inandırmaya çalışmak
suretiyle Tony Blair için dana kuyruğu olmaktan ibarettir. Bu
onların (maslahatlarda tam yetkili) İngiliz Parlamentosu’nun
veya (bizatihi sömürgeci bir güç olan) İngiliz Hükümeti’nin
Irak’a karşı savaşın haklı olup olmadığına karar veren
yasal bir otoriteye sahip olduğuna inandıklarını açıkça
ortaya koymaktadır. Acaba onlar, eğer İngiliz Parlamentosu
“Irak’a Karşı Savaş” hakkında önemli bir önergeyi
oyladığı ve Irak lehine oy verildiği takdirde, bunun
herhangi bir şekilde savaş için etkin bir çare olacağına
hakikaten inandıklarını mı söylüyorlar? Onlar
parlamentonun nihai kararına muhalif olsalar dahi, bu mesele
hakkında parlamentonun egemenliğini kabul etmelerinden dolayı
parlamentonun verdiği kararın meşruiyetini de kabul etmek
zorunda kalacaklardır. Böylece bu, savaşa şiddetle karşı
olmak sayılmaz. Kendilerini bu sürece hapsetmekle
Müslümanlar, bu mesele hakkında karar vermede Şeriatın
hakimiyeti ile kesinlikle tezata düşeceklerdir. Öte yandan
bu, onların Müslümanlardan istedikleri şeyi onlara vermek
demektir.
3.
Savaş karşıtlarının birçoğu, savaşın uluslararası bir
meşruiyeti bulunmadığına ve BM’nin 1441 sayılı
kararının savaş için otomatik bir gerekçe olmadığına
inanmaktadırlar. Daha da vahimi şudur ki, onlar ikinci bir BM
kararı formüle etmesi için İngiliz Hükümeti’nin BM’ye
başvurmasını talep etmektedirler. Peki, (başında sömürgeci
ve emperyalist güçlerin bulunduğu) BM Güvenlik Konseyi, bir
yolunu bulup Irak’a karşı savaşın meşruiyetini kabul eden
bir karar alırsa ne olur? Öyleyse elbette onların “Savaşı
Durdurun!” sloganları, “BM veya İngiliz Parlamentosu’nun
Onayı Olmaksızın Savaşı Durdurun!” şeklinde
değiştirilmelidir.
4. Savaş
karşıtları, Irak ile savaşmaktansa onun kuşatılması
gerektiğine inanmaktadırlar. İşte bu baskının zirvesidir.
Nitekim bu beraberinde daha fazla yaptırım, daha fazla
ıstırap ve daha fazla Iraklı çocuğun ölümünü
getirecektir. Her ne kadar bazı Müslümanlar Ramazan’da
Amerikan sefaretinin konukseverliğinden hoşlanmış olsalar
da, Irak’daki Müslümanlar aynı ülkeden cruise füzeleri ve
açlık görmüşlerdir. Dolayısıyla bu Müslümanlar sadece,
Amerika ve Britanya’nın Irak üzerindeki ğayri meşru
iddialarının temelini kabul etmediler fakat, Irak’ı
kuşatma politikasına destek vermekle sömürgeci güçlerin
tuzaklarına düştüler, desiselerine kapıldılar ve
entrikalarına kandılar.
5.
Savaş karşıtlarının, (yedi yıldan fazla bir süreden beri
devam etmelerine rağmen) Irak’taki BM silah denetçilerine
daha fazla süre verilmesini istemeleri, İslami açıdan
tamamen ğayri meşrudur ve sömürgeci kontrolün bir maşası
işlevi görmektedir. Irak kesinlikle bu silahlara sahip olmak
zorundadır. Hele çevresinde özellikle Amerika, Britanya ve
İsrail gibi düşman güçler dolanıyorken... Savaş
karşıtlarının Britanya, İsrail ve Amerika’yı kendi kitle
imha silahlarından ve sömürgeci dış politikalarından vazgeçirmeye
yönelik çağrılarında başarısız olmaları veya BM
hegemonyasını eleştirmedeki beceriksizlikleri, onların
zihniyetlerinin bu mesele üzerinde tümüyle bozguna uğradığına
işaret etmektedir.
‘Savaşı
Durdurma Kampanyaları’ tarafından yerine getirilmeyen, aslen
savaşı engelleyebilecek ve Şeriat ile uyumlu icra edilebilir
Pratik Hareketler
1.
Her şeyden önce; vakıa ve Şeri hükümler anlaşılmadıkça
Müslümanlar herhangi bir harekette bulunamaz. Dolayısıyla
Irak’a yönelik bir savaşın vakıası şudur; ister kamuoyu
anketlerinde %100 destek çıksın isterse çıkmasın, ister
bir BM kararı olsun isterse olmasın, ister İngiliz
Parlamentosu bunu desteklesin isterse desteklemesin, Irak’a yönelik
bir savaşı desteklemek tüm Müslümanlar için haramdır. Bu
vakıa ile alakalı İslami hüküm ise şudur; Müslüman
topraklarındaki tüm ordular, herhangi bir Haçlı
saldırısına karşı kendilerini savunacak olan Irak ordusu
ile kuvvetlerini birleştirmek zorundadır. Dolayısıyla
Şeriat, bu problemin çözümü için pratik bir yol göstermiştir.
Bu açıkça ifade etmektedir ki, yegane doğru strateji,
İslami orduları harekete geçirmek ve Müslüman topraklardaki
yöneticileri, BM veya Beyaz Saray yolunda yürüyerek onlardan
dilenmeye değil, bilakis kararlı bir biçimde hareket etmeye
zorlamaktır. Bu savaşı durdurmak için İslami orduları
harekete geçirmeye ve topraklarımızdaki mevcut bozuk yöneticilere
meydan okutmaya ihtiyacımız vardır. Nitekim onlar kesinlikle
bunu yapabilecek bir konumdadırlar. Şayet yöneticiler Amerika
ve Britanya’ya yardım etmezlerse ve İslami ordular da
harekete geçerlerse, bu savaş gerçekleşemez. Bunu
desteklemek ve uğraşmak için Britanya’da yapabileceğimiz
hareketler şunlardır:
2.
Sömürgeci savaşlarını sürdürmeleri için Amerika ve
Britanya’ya yardım etmeyi planlayan bütün Müslüman
memleketlerin elçiliklerine gözcüler
organize edin. Büyükelçilere baskı yapın, gece- gündüz
onlara telefon edin, mektuplar gönderin. Onları e-mail ve faks
bombardımanına tutun. Onlara meydan okuyun, size neden bu
savaşı desteklediklerini söylesinler. Onlara İslam ile hükmetmeyen
tüm yöneticilerin değiştirilmesinin farz olduğunu
hatırlatın. Suriye, Ürdün ve İran elçiliklerini, burada
sessiz ve tarafsız kalmanın İslami bir görüş olmadığına
ve Irak ile omuz omuza birlikteliği de içeren birleşik bir
tavır takınmanın Amerika ve Britanya’nın saldırı için
kesine yakın bir caydırıcı unsur olduğuna ikna edin.
3. OPEC
(Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği) üyesi Müslüman
memleketlerin elçiliklerini, Irak’a saldıracak herhangi bir
ülkeye petrol vermenin doğrudan etkisi nedeniyle petrol
vermeyi acilen durdurmaları gerektiğini haber verin. Böyle
bir harekette bulunmanın bu ülkelerdeki ekonomiyi ve toplumsal
hayatı felce uğratacağını ve neredeyse kesin bir şekilde
savaştan vazgeçirebileceğini onlara hatırlatın. Yine onlar
bu ülkelerdeki tüm mevduatlarını ve bütün yatırımlarını
geri çekmek zorundadırlar. Bu elçiliklere bu servetin ümmete
ait olduğunu ve bu tavırları takınmanın sömürgeci
milletlere ümmetin zayıf, aciz ve fakir olmadığını göstereceğini
hatırlatın.
4.
Özellikle Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Türkiye, Bahreyn ve
Özbekistan büyükelçiliklerine meydan okuyarak hitap edin.
Onlara neden Amerika ve Britanya’ya askeri üs temin
ettiklerini sorun. Bilinmektedir ki, Amerika’nın Irak ile hiçbir
sınırı yoktur. Bu yüzden Amerika, bu savaşı sürdürmek
için Müslüman memleketlerin üslerine, atış rampalarına,
havayollarına ve deniz yollarına bağlanmak zorundadır. Bu hükümetlere
mektuplar yazın, ihanetleri sebebiyle onları hesaba çekin, bu
ülkelerde etki ve yetki sahibi akrabalarınız ve
arkadaşlarınız ile bağlantı kurun, onların bu yöneticileri
boyun bükmedikleri sürece savaşın meydana gelmeyeceği,
gelemeyeceği konusunda ikna edin.
5. Mısır
büyükelçisine hükümetinin, Amerikan ve İngiliz savaş
gemilerinin içerisinden geçmek zorunda oldukları hayati ve
stratejik bir deniz yolu olan Süveyş Kanalı’nı geçişe
kapatmak zorunda olduğunu bildirin. Yine onlara ve
diğerlerine, Irak’a saldırıları nedeniyle ülkelerinden sınırları
bünyesinde bulunan tüm yabancı ve uluslararası şirketleri
kovmaları için meydan okuyun.
6.
Britanya ve Amerika’nın topraklarımıza burunlarını
sokmalarını istemediğimizi, onların kokuşmuş sömürgeci
ve terörist politikaları sonucu gerçekleşen ölümlerden artık
bıktığımızı, topraklarımızı ve hayati kaynaklarımızı
kontrol etmeleri için onlara izin verenlerin yöneticilerimiz
olduğunu ve problemimiz için tek kurtuluş yolunun Hilafet’i
yeniden ikame etmek olduğunu dile getiren dilekçeler hazırlayın.
Bu dilekçeleri dünya çapındaki tüm Müslüman yönetimlerin
bütün bürolarına, yurtdışındaki akraba ve
tanıdıklarınıza, İslam topraklarındaki silahlı
kuvvetlerde tanıdığınız tüm insanlara, Britanya’da tanıdığınız
herkese gönderin. Bu gönderdiğiniz kimselere, bunları bütün
kendi tanıdıklarına da göndermelerini isteyin. Böylelikle,
Britanya’nın enini ve boyunu tamamen kuşatırız.
7.
Bu görüşleri kendinize saklamayın. Misafirleriniz ile
tartışın, radyolardaki tartışma programlarına, bölgelerinizdeki
seminerlere, toplantılara, derslere ve konferanslara katılın.
İslam topraklarından gelen ziyaretçileri ve turistleri
mümkün olduğunca ihmal etmeyin. Ülkelerine geri döndükleri
zaman, makul bir biçimde bu tebliği duyurmaları için onlara
cesaret verin. Böylece geniş kamuoyu oluşur. Toplumunuzu tüm
yeni gelişmeler hakkında bilgilendirin, Savaş Karşıtı
Kampanyaların tehlikeleri hakkında onları uyarın ve onlara
İngiliz sömürgeciliğinden yardım istemenin, Amerikan sömürgeciliğinden
yardım istemekten hiçbir farkı olmadığını hatırlatın.
Onları Britanya’nın bakışlarını değiştirmeyen sömürgeci
bir leopar olduğundan haberdar edin.
8.
Ve sizlerden mukaddes Hacc ibadetini yapmaya niyetlenenler...
Siz dünyanın tüm bölgelerinden gelen Müslümanlar ile
birlikte farzlarınızı yerine getirmenin haricinde, bu anahtar
konuları tartışmak için eşsiz bir fırsata sahipsiniz. Yine
siz, Suudi yönetiminin Amerika’nın Irak’a yönelik savaşına
destek vermesi hakkında Müslümanlar arasında bir uyanıklık
oluşturabilirsiniz. Size Hacc’da dünya işlerinin
konuşulmayacağını söyleyenleri dinlemeyin. Çünkü Nebi
(sav)’in şu hadisi tek bir Müslümanın hayatını ölüm
kalım meselesi haline getirmiştir:
“Kâ’be’nin
taş taş yıkılması, Allah katında bir Müslümanın
kanının akmasından daha ehvendir.”
9.
İngiliz hükümetinin kendi dosyasının kapsamlı bir
reddiyesi olan “Batı’nın Kitle İmha Silahları ve Sömürgeci
Dış Politikası” başlıklı dosyayı kullanın ve bunu
Batı’nın dış politikasındaki çarpıcı çelişkileri
aydınlatmak için etkili insanlara gönderin.
10.
İşte bu İslam’ın doğru siyasi çalışmasıdır ve bu
savaşı kararlı bir şekilde durdurmanın yoludur. Bundan
dolayı Rasulullah (sav)’in Sünneti’ni takip etmede ve Batı’nın
siyaseti ile değil, İslam’ın siyaseti ile meşgul olmada
bize katılın. Her şeyi en iyi bilen Allah (cc) için bu
Ümmeti kapitalizmin despotluğundan kurtarın. Muhakkak ki, O
bizi tüm amellerimizden hesaba çekecektir.
|