Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

"Gevşemeyin ve Üzülmeyin! Eğer Mü’minlerden İseniz, Üstün Gelecek Olan Sizlersiniz"

 Hamd Allah (cc)’yadır. Biz O’na hamd ediyor ve O’nun yardımını ve zaferini bekliyoruz. Allah’ın doğru yola ilettiği kimseyi hiç kimse saptıramaz. O’nun saptırdığı kimseyi de hiç kimse doğru yola iletemez. Şahitlik ederiz ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederiz ki, Muhammed (sav) O’nun salih kulu ve kerim Rasulü’dür.

Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

''Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.'' [Al-i İmran 160]

Küfür sistemi ve avaneleri, İslam fikri karşısındaki çaresizlik ve acziyetlerini bir kez daha kanıtlamış ve İslam Ümmeti’nin hayırlı ve seçkin kitlesi Hizb-ut Tahrir’in Türkiye’deki gençlerine karşı, MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) ve TEM (Terörle Mücadele Müdürlüğü) gibi şeytani birimleri vasıtasıyla zelil bir operasyon düzenlemiştir. Sabahın erken saatlerinde gençlerin evlerine birçok ekipler ile baskınlar yapılmış, aileleri rahatsız edilmiş, evleri alt-üst edilmiş ve polis müdürlüğünde uykusuzluk, açlık ve yoğun psikolojik baskılar altında yapılan soruşturmaların ardından birkaç genç tutuklanarak hapishanelere gönderilmiştir.

Ardından bu operasyonlar hakkında basın-yayın organlarında yer alan birçok haberlerde “Hizb-ut Tahrir çökertildi”, “Hizb-ut Tahrir’e büyük darbe” ve benzer ibareler kullanılarak, İslam davetine ve onu taşıyanlara karşı kalplerinde gizledikleri kin ve nefreti, hayal ettikleri kuruntularla dışa vurmuşlardır. Bunlar bilmiyorlar mı ki, Allah davasının sahibidir ve davasını taşıyanlar ile beraberdir. Bunlar görmüyorlar mı ki, Allah’ın yardım ettiği ve beraberlerinde olduğu kimseler için ne korku vardır ne de onlar üzüntü duyacaklardır. Bunlar hissetmiyorlar mı ki, Allah mü’minlerden canlarını ve mallarını içtenlikle rızasını kazanmak için sarf eden kimselere, kardeşleri olarak, kendileriyle İslam davasını kuvvetlendirecek, yükseltecek nice erler ikram edecektir. Bunlar, bu sevinçlerinin ebedi süreceğini ve asla sona ermeyeceğini mi sanıyorlar? Bunlar Allah’ın, onların ümitsizce hayalini kurdukları heveslerini kursaklarına tıkamayacağını mı zannediyorlar?

Gerçek şu ki, bunlar sadece Türkiye’de değildir. Birçok İslam beldesinin başına musallat olmuş zalimlerin bunlardan farkı yoktur. Suriye’de, Özbekistan’da, Filistin’de, Tunus’ta, Libya’da, Doğu Türkistan’da, Azerbaycan’da ve diğer birçok beldelerde de bunlar gibi nice umutsuz zavallılar vardır. Onlar da aynı heves ve aynı hayallerle, İslam davasının mutlak zafere adım adım yaklaşmasından derin bir endişe ve korku duymaktadırlar. Nitekim Raşidi Hilafet’in -Allah’ın izni ve yardımıyla- tekrar kurulması suretiyle İslami hayatın yeniden başlaması, onlar için katlanılmaz bir kâbus ve dayanılmaz bir hezimet olacaktır. Çünkü nefret ettikleri İslam hayata hakim olacak, keyfini sürdükleri hanedanlıklar yıkılacak, hayranı oldukları Batı hadaratı kara bir sayfa olarak tarihe karışacak ve sömürdükleri servetleri ellerinden çıkacaktır. Kirlettikleri ve kokuttukları dünya, yeniden İslam nuru ile temizlenerek, insanlığı aydınlatacaktır.

Allah şahittir ki, küfrün yaptığı bu baskı, işkence ve tutuklamalar, İslam Davasının kuvvet ve ihtişamının işaretleridir. Tutuklanan kardeşlerimiz için ise, bir imtihan ve sabırlarının sınırının ne kadar olduğu hususunda Allah (cc)'nın Sünnetullahı’nın üzerlerine olan bir tecellisidir. Çünkü Allah (cc) Rasullerini gönderdiğinden beri, bu dava düşmanlarının, onu tebliğ edenlere, onu taşıyanlara ve ona inananlara karşı çıkmaları, davanın yüklenilmesi ve onun yüceltilme yolunun tabiatında vardır. Bu davanın düşmanları, daveti taşıyan ve inananlara karşı; davadan saptırmak veya vazgeçirmek, cazip tekliflerle onları satın almak, olmazsa peşlerine düşmek, evlerine baskınlar düzenlemek, ailelerini perişan etmek, mallarını yağmalamak, tehditler savurmak, kendilerine işkenceler yapmak, hapishanelere tıkamak ve hatta katletmek gibi üsluplara başvurdular. Allah (cc) bu durumların kendi sünnetinden (daima süregelen işlerden) olduğunu, mallarından, nefislerinden, çocuklarından, evlerinden ve ticaretlerinden fitne, azap ve imtihan dokunacağını haber vermiştir. Buna rağmen Allah (cc) sadakat, sabır, sebat ve azim yolunu emretmiştir. Nitekim şöyle buyurmuştur:

''İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece, “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, sadıkları da yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. ''[Ankebut 2-3]

''Andolsun ki sizi, biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmek ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele!'' [Bakara 155]

Velâkin bu sadakat, sabır, sebat ve azme karşılık, Allah (cc) ikramların en güzelini ve ecrin en kıymetlisini vaâdetmiştir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

''Allah, mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır... Allah’tan daha çok ahdine vefa gösteren kim vardır?! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte (gerçekten) büyük kazanç budur!'' [Tevbe 111]

Ey Müslümanlar!

Haberiniz olsun ki, ümmetin hayırlı ve seçkin kitlesi Hizb-ut Tahrir'in tutuklanan o gençleri; Allah'a samimiyetle bağlanmış, Allah ve Rasulü'nün hükümlerini hayatlarının merkezine yerleştirmiş, çevrelerinde ve akrabaları arasında şahsiyetli, temiz ve itibarlı gençler olarak tanınmış ve sevilmiş, fikri zenginlikleriyle insanları İslam'a davet etmiş ve izzetli tavırlarıyla daima seçkin numuneler olmuşlardır. Hiçbir kimse onlardan en ufak bir zarar görmemiş, onları hiçbir pis iş üzerinde bulmamış ve onların hiçbir asi tavırlarına şahit olmamıştır. Hal böyle iken ve siz onları oldukça yakından tanıyorken, kimi sizin çocuğunuz, kimi sizin yakın dostunuz, kimi sizin akrabanız, kimi sizin komşunuz ve her şeyden öte, hepsi de sizin Müslüman kardeşleriniz iken ve onların Allah'ı razı etmek ve Rasulullah (sas)'in yolu üzere -Allah'ın izni ve yardımıyla- Raşidi Hilafet'i kurmaktan başka hiçbir hedefleri yok iken ve zalimler tarafından sırf bunun için cezalandırılıyorlarken şimdi onları ve onların devamı olan bizleri, yalnız başımıza mı bırakacaksınız? Onlara ve bize, kuvvet ve cesaretle destek vermekten ve savunmaktan geri mi duracaksınız? Küfrün bekçiliğini yapan zavallılardan korkacak veya onlarla birlikte mi olacaksınız? Eğer böyle yaparsanız, bilin ki, Allah (cc) mü'minlerle beraberdir ve hiç şüphe yok ki Allah (cc), mü'minlerin yolundan başka yolları tercih edenler hakkında şöyle buyurmuştur:

''Kendisi için dosdoğru yol apaçık belli olduktan sonra, her kim Rasul’e karşı çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir yerdir!'' [Nisa 115]

Size soruyoruz! Allah'ın lanetine layık bu sistemden, onun kokuşmuş kanunlarından, onun hırsız ve hortumcu liderlerinden, onun kafirlere uşaklığı iş edinmiş hain yöneticilerinden, ancak fitne, fesat ve kargaşa üreten uygulamalarından ne hayır gördünüz? Hangi gün sizin için rahat ve onurlu bir gün oldu? Hangi vakit "iyi ki cumhuriyet, demokrasi var" diyebildiniz? Hele Allah ve Rasulü, İslam'dan başka herhangi bir sistemden ve yönetimden razı değil iken, hele bu sistem Allah'ı ve Rasulü'nü hayattan koparıp atma ilkesi olan laiklik (dinsizlik) temeli üzerine kurulu iken ve yöneticileri de kafirlerin uşakları ve onların çürümüş kültürlerinin bekçisi durumunda iken, siz mi bunlardan razı olacaksınız? Artık bunca zillet, rezillik, hezimet ve alçaltılmaktan bıkmadınız mı? Halâ tüm bunlara katlanmaya devam mı edeceksiniz?

Hatırlayın ki, tarihte size yaptığımız bu davetle karşı karşıya kalan nice milletler vardı. Hepsi de içerisinde bulundukları ortamdan rahatsız idiler. O zaman da Allah'tan başka ilah tanımayan birçok elçiler, onlara gerçek çıkış yolunu göstererek, kendilerini Allah'a tam itaatle itaat etmeye davet ettiler. O milletlerden çok azı onların davetini kabul etti ve Allah da onlardan razı oldu. Onların birçokları da tersledi ve kimi korkak, ezik ve mahcup olarak, kimi de hain, zalim ve düşman olarak yüz çevirdi. Allah da onları hem bu dünyada hem de Ahirette hezimete uğrattı.

Şimdi siz de aynı tercih ile karşı karşıyasınız. Sizlerden bir kısmı aynı gerekçelerle yüz çevirecek ve bir kısmınız da dünya ve Ahiret saadeti için buna icabet edecektir. Allah sizi icabet edenlerden ve böylece razı olduğu seçkin insanlardan kılsın.

Ey Rabbimiz!

Mücahidlerin imamı ve peygamberlerin efendisi, Muhammed (sav)'in Ümmeti'ni bağışla! Bu ümmete senin hükümlerini, Raşid Halifeler gibi adaletle ve hakkaniyetle tatbik edecek, Senin Dini'ni davet ve cihad yolu ile tüm dünyaya bir nur ve hidayet meşalesi olarak taşıyacak ve Senin yardımın ve lütfunla kurulması mümkün olan Raşidi Hilafet Devleti'nin en kısa sürede kurulmasını nasip et! Her ne kadar onlar bugün, Senin düşmanlarının baskı ve tehditleri sebebiyle korku ve gevşeklik içinde olsalar da, Sen Raşidi Hilafet'i ihsan buyurduğun gün, onlar [La ilahe İllellah Muhammenden Rasulullah] sancağını sevinçle ve gururla taşıyacaklardır.

Ey Dualara İcabet Eden Rabbimiz! Mü'minleri bir an önce yardımın ve zaferinle ferahlat! Amin!... Allah (sav) şöyle buyurdu:

''Mü'minlere yardım etmek, zafer vermek de üzerimize hak olmuştur.'' [Rum 47]

 

  Hizb-ut Tahrir

H. 19 Rabi’ul Evvel 1424

Türkiye Vilayeti 

M. 21 Mayıs 2003

 

Yukarı