Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Ürdün'deki Parlamento Seçimleri, Küfür Sistemlerinin Kökleştirilmesi İçindir

 17 Haziran'da Ürdün'de parlamento seçimleri yapılacaktır. Hazırlıklar; rejim, partiler, aşiretler ve kitleler tarafından tüm hararetiyle tamamlandı. Ürdün hükümeti bu meseleye, Amerika’nın İslam'a ve Müslümanlara yönelik kampanyasına uyumlu olarak ve kâfir efendilerini memnun etme arayışı içerisinde özel bir önem vermektedir. Muhakkak ki Amerika, demokratik sistemi, İslam'a alternatif olarak ortaya attı. Bilhassa esas kaygısının bu amaç haline gelmesinden beri, İslami hayatın geri dönüşünü engellemek için İslam aleminde demokrasinin tatbik edilmesine çağırmaktadır. Bu plânında oldukça da ciddidir. Yöneticilerden ve siyasetçilerden olan dalkavuklarını ve de medyayı, emirlerini icra etmeleri için harekete geçirdi.

Bu nedenle, Müslümanların aşağıdaki hususları idrak etmeleri lâzım olmuştur:

1. Demokrasi, dini hayattan koparıp atma (laiklik-dinsizlik) esası üzerine kurulu bir küfür sistemidir. Dolayısıyla demokraside hakimiyet, Allah'a değil de -ki Allahu Teâlâ onların vasfettiklerinden beridir- külliyen insana aittir. İnsanlar yasamanın kaynağıdır ve onlar, hayatın işlerini diledikleri şekilde düzenleyen kimselerdir. Bu Allah'ı inkâr etmektir ve tamamen İslam Akidesi'ne zıttır. Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] şöyle buyurdu:

İyi bilin ki, yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne kadar Yücedir! ['Âraf 54]

Ve Allah [Subhanehu] şöyle buyurdu:

Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma! Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten fasıklardır. [Mâ'ide 49]

Ve Allah [Celle ve Âlâ] şöyle buyurdu:

“Bu emirden bize ne?” diyorlardı. De ki; emir tamamen Allah’a aittir. [Al-i İmran 154]

Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] demokrasi savunucuları için geriye herhangi bir şey bıraktı mı? Yahut onlar, bilmedikleri şeyi Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] hakkında söyleyebiliyorlar mı? Bunlar ve diğer birçok ayet, hüküm koymanın tamamen tek başına Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'ya ait olduğunu gayet sarih bir şekilde beyan etmektedir. İnsanların bu hakkı alması, helâl değildir. Zira bu, onlara ibadet edilmesi olarak değerlendirilir.

El-Beyhaki, 'Adiyy b. Hatem [RadiyAllahu Ânh]'in İslam’a giriş kıssasını şöyle rivayet etmiştir:

Sonra Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e geldim ve O'nun şöyle dediğini duydum: Onlar rahiplerini ve hahamlarını, Allah'dan başka rabler olarak ittihaz ettiler. [Tevbe 31] Dedim ki, Ey Allah'ın Rasulü! Onlar, onlara ibadet etmediler. Dedi ki, Evet, velâkin onlar Allah'ın haram kıldığını helâlleştirdiler ve Allah'ın helâl kıldığını haramlaştırdılar. İşte onların ibadeti, böyledir!

Böylece O [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'dan başkasına isnad edilen yasamalarda veya yasama niteliği taşıyan herhangi başka bir şeyde itaat göstermenin, ibadet olarak değerlendirildiğini beyan etti. Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'ya kendi Rabbi olarak iman eden bir Müslüman artık, Demokrasiyi kökleştirebilir veya böyle bir isteğe rıza gösterebilir mi? Bu insanlar, onların işledikleri cürümün ne büyük bir ağırlığının olduğunu akletmiyorlar mı?

2. Hiç kimse, İslam'ın tatbikinin parlamentoya sunulmasıyla, Müslümanların İslam'ı tatbik edilebileceğini söylemesin! Bunun sebebi şudur: Çünkü bu bizim, Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'nın bize tatbik etmemizi emrettiği Dinin temeli üzerine İslam'ı almamamız, bilakis onu çoğunluğun oyu temeli üzerine almamız demektir. Üstelik bugün var olan çoğunluğun yarın azınlığa dönüşmesi de mümkündür. Dolayısıyla Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'nın emrettiği hükümlerin, bir yıl kabul edilirken bir başka yıl reddedildiğini göreceksiniz! Bir Müslümanın, Allah'ın Dinini insanların arzularına terk etmesi ve onu insanların kabulüne veya reddine bağımlı kılması olacak şey midir!? Hele ki, İslam'ın tatbik edilmesini isteyen bu insanların parlamentoda çoğunluğu oluşturdukları varsayılmaktadır. Fakat gerçek şu ki, İslam alemindeki küfür rejimleri, buna izin vermeyecektir. Bu şekilde alınan herhangi bir kararda, siyasi yelpazenin katılım gösterisi ve demokrasinin temsili revaçta olsun diye, muhalefet rolü oynamak için düzenledikleri toplantılarında seslendirdikleri İslami şiarlara izin verilmesini istemelerinin sebebi işte budur. Öyle ki artık bu, çoğunluğun kabul ettiği şey bahanesiyle Müslümanlara karşı ortaya atılan bir silah haline gelmiştir. Adaylar olarak kabul edilen çoğunluğun, parlamentonun yarısından ibaret olması bunun içindir. Dolayısıyla şayet onların tümü seçilirse, onlar devlette tek başına İslam’ın tatbik edilmesine izin koparmak için ve herhangi bir ihanet veya cürüme karşı koymak için gerekli yüzdeyi güvence altına alamayacaktır. Bunların tamamı her ne olursa olsun... Seçimlere giren bu katılımcılar, parlamentoya girmeden önce, anayasayı koruyacaklarına dair yemin ediyorlarken, İslam'ın tatbik edilmesi nasıl mümkün olur?

Gerçekten eğer bizler, mesela Türkiye'de olduğu gibi, İslami şiarlarla öne çıkan partilerin yönetime seçilmeleri meselesini incelersek, onların fiilî yöneticilere (derin devlete) devletin laik (dinsiz) yönünü koruyacaklarına dair sağlam teminatlar vermelerinden sonra bunun gerçekleştiği (yönetime gelebildikleri) açıkça görülür. Bu teminatlar sebebiyle değil midir ki, onların ilk adımı atmalarına bile izin verilmemişti. Cezayir'de yaşananlar da bunun bir şahididir.

3. Siz ki, ey Müslümanlar! Önceki yıllarda, bu milletvekillerini denediniz ve onların beceriksizlikleri size kanıtlanmış oldu. Ve siz, Ürdün'deki sistemin, seçimi; tekrarlanıp duran hıyanetlerine meşruiyet vermek için nasıl kullandığını, onu rezaletlerinin ve fesatlarının yayılması için nasıl bir araç haline getirdiğini ve ülkenin topraklarını ve halkını satmak için onu bir vasıtaya nasıl dönüştürdüğünü gördünüz. Bilinmektedir ki, bunu isteseler bile, Millet Meclisi'nin kamu mallarının hortumlanmasına ve fesadın karşısında durmaya gücü yetmez. Bunun sebebi, Ürdün'deki sistemin fesatlık ve Müslümanlara yönelik derin kökleri bulunan ihanet ve komplolar üzerine kurulmuş olmasıdır. Onun ıslah edilmesi için tutulacak hiçbir dal yoktur. Tam aksine kökünden sökülüp atılmalıdır.

Ey Müslümanlar, sizin bu seçimlere katılmayı kendinize kabul ettirmeniz hakikaten şaşırtıcıdır. Sizi sırtınızdan vuran Vad-i 'Arabe Anlaşması'nı ne de çabuk unuttunuz? el-'Akabe özel (serbest ticaret) bölgesini ve özelleştirme kanunlarını görmüyor musunuz? Veya sizin cepleriniz çok mu dolu ki, günden güne artan vergileri hissetmiyorsunuz? Küçük düşürülmek hoşunuza mı gidiyor!? Küfür ile yönetilmekten zevk mi alıyorsunuz!?

Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'nın şu: Hayır! Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem tayin edip sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. [en-Nisâ 65] lafzını duyan Mü'minler, bu ayetin hitabına maruz kalmaktan korkuyla ürpermeli ve titremelidirler.

Ey Müslümanlar, hayatlarınızda Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'nın Şeriati'nin bulunmayışından kaynaklanan günahın ağırlığına yönelik hissiyatınızı kayıp mı ettiniz? Yahut kendiniz için İslam Dini'nden başka bir din mi istiyorsunuz!? Oysa Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] şöyle buyurdu:

Göklerdekiler ve yerdekiler, O’na ister istemez teslim olduğu halde, onlar Allah’ın Dini’nden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O’na geri döndürüleceklerdir. [Al-i İmran 83]

4. Kendilerini temize çıkarmak için seçimlerde hararetlenen birçok kimse şöyle diyor: "Takvalı olmayan (günahkâr) insanlara fırsat vermek istemiyoruz. Dolayısıyla biz bu çalışma için salih insanları seçiyoruz." Böyle söyleyenleri takip edenlere şunu söylüyoruz: Salih insanların seçimi, İslam'ın tasvip ettiği davranışlar için olur. Bu anormal davranış (demokratik seçim) ise, Haramdır. Bunun yanında, Allah'tan başkasına dayanarak yasamada bulunması niteliği ile, Allah katındaki en büyük cürümlerden bir cürümdür. Böyle bir iş için, ister salih isterse facir (günahkâr) olsun, herhangi bir şahsı seçmek caiz değildir. Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] şöyle buyurmuştur:

Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitâb'ı apaçık olarak indiren O'dur. Kendilerine Kitâb verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma! [el-En'am 114]

Bunun içindir ki, Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] ile boy ölçüşmek (!) anlamına gelmesi itibariyle, hayırlı ve dindar insanlar, milletvekilleri olmak için kendilerini aday göstermezler!

5. Birçok insan, seçtikleri bu adamlar vasıtasıyla bazı menfaatler umarak seçimlere katılmaktadır. Bundan dolayı, insanlar arasında seçim simsarlarının yayıldığını ve onların açık ve gizli toplantılar düzenlediklerini görüyorsunuz. Bunlardan bir kısmı birtakım işler gerçekleştirmeyi arzularken, bir kısmı terfi etmeye ve diğer bir kısmı da bazı geçici dünya menfaatleri için çalışmaktadırlar. Bu insanlar için Allah'ın Dini ne kadar da küçüktür! Onlar bu dünyanın adi ve geçici şeyleri için Dinlerini satıyorlar! Onlar, şu ayet-i kerime söylenerek davet edildiklerinde Rablerinden korkmakla karşılık vermeyecekler mi?

De ki; Ey Cahiller! Bana Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz? [ez-Zumer 64]

Öyleyse (söyleyin hele) sizin menfaatleriniz, sizi Allah'tan da koruyacak mı!?

6. Ey Müslümanlar! Biz bizleri, hem bu dünyada hem de Ahirette izzete davet ediyoruz. Sizi, kâfirlerin işlediği cürümleri aşağılamaya ve sizi içine sürüklemek istedikleri cürümlerden kaçınmaya çağırıyoruz. Onlar, gece-gündüz sizinle İslam'ın geri dönüşü arasında durmak için çalışmakta ve görüyoruz ki, sizi istedikleri şeye sürüklemek ve oraya çevirmek için çabalamaktadırlar. Fakat siz, Allah'ın öfkesine rağmen, onların peşinden gidiyorsunuz. Allah [Subhanehu ve Te'âlâ]'nın öfkesine neden olacak davranışlardan sakının!

Ey Müslümanlar! Sizi davet ettiğimiz şeye icabet etmenizin vakti gelmedi mi? Biz sizleri, yöneticilerin zulmünden koruyacak ve sizi İslam'ın adaletine kavuşturacak tek yola davet ediyoruz. Bu yol, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in takip ettiği yoldur. O, sahabilerinden toplumun tehlikelerine dalan bir kitle teşkil etti ve insanlar ile Allah'ın Dini arasında bir engel olarak duranlara karşı fikren saldırdı ve Küfür fikirleriyle mücadele etti. Onların çürüklüklerini gösterdi, entrikalarını deşifre etti ve kuvvet sahiplerinden destek kazandı. Sonra hakimiyetin sadece İslam'a ait olacağı bir devleti kurmak gayesinde olduğunu herkese ilan etti. O [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle dedi:

Ben onlardan (Kureyş'ten), kendisiyle Arapları yönetecekleri ve Arap olmayanların da Cizye ödeyecekleri tek bir kelime istiyorum... Deyin ki; La İlâhe İllAllah!

Allah [Subhanehu ve Te'âlâ] da kendisine, o kelimeyi yüklenen ve bu Davayı destekleyen kuvvet sahibi insanlar ihsan etti ve Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] de onlarla, dünyanın her köşesini hayırla dolduran Hilafet Devleti'ni ilk kez kurmuş oldu. Öyleyse, Hizb-ut Tahrir ile çalışmaya koşun! Öyle ki, Hilafet Devleti'ni kurabilelim ve nefislerin kendisi için tutuştuğu İslami Hayatı yeniden başlatabilelim. O [Subhanehu ve Te'âlâ] şöyle buyurdu:

Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi elîm bir azaptan korusun. Allah'ın dâvetçisine uymayan kimse, yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. [el-Âhkaf 31]

  Hizb-ut Tahrir

H. 24 Rabi’ul Evvel 1424

Ürdün Vilayeti 

M. 24 Mayıs 2003

 

Yukarı