Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Kahire Deklarasyonu, İsyancıların Bakış Açısını ve Amerikan Arzularına Boyun Eğmeyi Destekliyor

 Ummeh Partisi lideri Sadık el-Mehdi, Milliyetçi Birlik Partisi lideri Muhammed Usman el-Mirğani ve Güney Sudan isyancılarının lideri John Garang, 24/05/2003'te Mısır'ın başkentinde "Kahire Deklarasyonu" denilen bir anlaşmayı imzaladılar.

Bu anlaşma, onlar ile hükümet arasında gerçekleşen Mişakus görüşmelerindeki isyancıların konumunu desteklemeyi içermektedir. Deklarasyonda bulunan en tehlikeli şeylerden biri; caddelerde günahların ve şerlerin yayılabilmesi için başkentin laikleştirilmesi gerektiği idi.

"Yeni esaslara binaen Sudan'ın birliği" başlığı altındaki 3. noktada diyor ki; "Bundan dolayı onlar, tüm dinlerin ve inançların bulunduğu başkentin millileştirilmesi konusundaki anlaşmanın zorunlu ve yeni esaslara binaen ülkemizin birliğinin korunması için gerekli olduğunu kabul etmektedirler." 26/05/2003 tarihinde Suudi gazetesi Ukaz'da yer alan bir röportajda, milli bir başkent mefhumu hakkında John Garang şunları anlatıyordu: "Laiklik yani dinin devletten ayrılması ve vatandaşın diğer insanların özgürlüklerini ihlâl etmemek kaydıyla dilediklerini yapabilmeleri şartıyla, Hartum'un milli başkent olmasına yönelik bir amacımız yoktur." 28/05/2003 tarihinde bir Katar uydu kanalındaki röportajda ise, Garang şöyle diyordu: "Başkent, laik olmalıdır."

Sudan'da kendi menfaatlerine göre, durumu şekillendirmek için çalışan ve halâ çalışmaya devam eden Küfrün başı Amerika'dır. Bunların en önemlisi; Kuzeyde laik bir devlet ve Güneyde de Nasrani (hristiyan) bir devlet kurmak suretiyle, güneyini kuzeyinden kopararak ülkeyi parçalamaktır. Bu, geçişli bir periyodun ardından hükümeti, Sudan'ın güneydeki halkına ayrılma hakkı verileceğini öngören 20/07/2002 tarihinde yayınlanan Mişakus Protokolü'nü imzalamaya sürüklemek içindi. Sonra hırslı siyasi güçler, Amerika'nın elinde tuttuğu kuvvet ve otoriteden ötürü, Mişakus Anlaşması'nı desteklemeye koştular. Fakat bu siyasi güçlerin yaptıkları; Irak'ın işgalinin ardından Amerika'nın sadece ajan yöneticiler değil de, bilakis gece-gündüz kendisine şükranlarını sunacak köleler istemesi şeklindeki arzusunu gerçekleştirmeye yetmemektedir.

Sömürgeci ihtiraslara sahip olan mevcut Amerikan yönetimi, anladı ki, ihtirasları önündeki başa çıkılmaz tek engel sadece, -henüz tatbik mevkiine ulaşmamış olan- İslam'dır. Amerika'nın Allah ve Rasulü ile savaşmak üzere tüm gücünü kullanması, işte bunun içindir! Afganistan'da, Körfez'de, Irak'ta, Nube Dağları'nda ve diğer başka yerlerde, devletlerarası meşruiyetten askeri sömürgeciliğin derinlerine indi. Kendisine sadakatle itaat edenler dışındaki ajan yöneticilere sopasını gösterdi. Muhakkak ki, bunlar fasık bir millettir. Amerika önceliklerinin başına, izi bulunan tüm İslami kalıntıları yok etme görevini yerleştirdi. Bundan da öte, Müslüman memleketlerdeki eğitim müfredatını, medyayı ve dini konuşmaları değiştirerek İslam'ı tahrif etmeye çabaladı.

İslam'dan ve Müslümanlardan nefret eden Bush'un Haçlı yönetimi; parçalamak ve bünyesinden İslam'ı söküp atmak suretiyle Sudan'ı yeniden şekillendirmede adımlarını hızlandırdı ve zamana karşı yarıştı. Muhtemeldir ki bu hızlandırma, sözde Sudan barışı denilen şeye ilişkin Bush'un Haçlı raporunun alınacağı 21 Eylül 2003 tarihine ayarlı Amerikan Kongresi kararı nedeniyledir.

Bundan dolayı, Washington'a yaptığı ziyaret sırasında Dışişleri Bakanı tarafından açıklandığı gibi, bu mesele hakkında Sudan Hükümeti tarafından tanınan büyük imtiyazların ardından Amerika, Husni Mubarek vasıtasıyla el-Mehdi ve el-Mirğani üzerindeki baskıyı artırdı. Husni Mubarek onlara, isyancı John Garang'a daha fazla imtiyaz vermeleri halinde; demokrasi, yönetim koltuğu ve güney ile birlikteliğin içtenlikle sürdürülmesi konularında söz verdi. Kahire Deklarasyonu, laiklik (dinsizlik) anlamına gelen "yeni esaslar"a binaen Sudan'ın birliğinin korunması bahanesiyle İslam'dan vazgeçirten bir belgedir. Ayrıca Amerika, çift taraflı şekil içerisinde onu korumak yerine Kahire Deklarasyonu'nu yayınlatarak, "barış anlaşması" ismini verdiği şeye milliyetçi bir nitelik kazandırmak istemektedir.

Daha sonra Washington, isyancı John Garang'a bu komplonun nihai darbelerini vurması için hatırlatmada bulundu. Bu bağlamda, çalışmalarını yapmak üzere (Sudan'ın başkenti) Hartum'da bulunan Amerikan temsilcisi de, barış süreci olarak bilinen Amerikan komplosunu hızlandırmak amacıyla, 26/05/2003'te yetkililer ile toplantılar düzenlemeye başladı. Aynı çerçevede, Kenyalı general Lazarus Sumbeiwyo'nun, nihai anlaşmadan önce engelleri kaldırmak için Nairobi ile Hartum arasında mekik dokuduğunu gördük.

Ey Sudan'daki Müslümanlar!

Amerika'nın Sudan'a kabul ettirmek istediği şekil, onu parçalamak ve Güney'de bağımsız bir Nasrani devleti kurdurmaktır. Amerika sizden, İslam Şeriati ile yönetilmekten vazgeçmenizi (ki içerisinde bulunduğumuz şu zamanda Şeriatin tatbik edilmediğini bilmekteyiz) ve önce başkenti sonra da devleti "laik" (dinsiz) olarak ilan etmenizi istemektedir! "Birliğin korunması" namına sizden istenen imtiyazlar, hiçbir kimseye verilemez! Bilhassa Sadık el-Mehdi ve Muhammed Usman el-Mirğani'ye hitaben, onların Amerika'yı ve hain isyancıları memnun etmek için laikler ile işbirliği yapmamalarını isteyin! el-Mehdi ve el-Mirğani sadece, kendilerini ayakta tutan halk desteğini hatırlasınlar. Çünkü onlar İslam'a olan sadakatlerini beyan etmişlerdi. Şayet onlar İslam'ı terk ederlerse, kendilerini destekleyen Müslümanlar da, elbette onları terk edecektir.

Ey Müslümanlar!

İslam'ın ve Sudan'ın birliğinin korunması ancak, tek bir yolla gerçekleşebilir ki, bu İslam'a sadakatin artırılmasıdır. Bu da ancak Sudan'da ve İslam'ın diğer topraklarında İslam Ümmeti'nin vahdeti olan Hilafet'in kurulması ve Amerika'nın, işbirlikçilerinin ve ajanlarının kovulması için samimiyet ve ciddiyet ile çalışarak gerçekleşir. Ve siz Ey Müslümanlar, Amerika'nın gücünü ve Müslümanların yöneticilerinin ihanet ve korkaklıklarını ne kadar görürseniz görün, şu anda bunu yapabilecek olanlar sizlersiniz! Allah (cc) şöyle buyurdu:

Ey İman Edenler! Eğer siz Allah’a (O’nun Dini’ne) yardım (zafer) verirseniz, Allah da size yardım (zafer) verir ve ayaklarınızı (dini üzere) sabit kılar. [Muhammed 7]

 

  Hizb-ut Tahrir

H. 28 Rabi’ul Evvel 1424

Sudan Vilayeti 

M. 29 Mayıs 2003

 

Yukarı