Receb’in
ilk Cuma gününde Cuma salahının ardından, Müslüman
alimlerden biri, Seyyid Muhammed Bakır âl-Hakim’in ustaca
bir suikastle katledilmesi cürümü işlendi. Birçok
Müslüman yaklaşık yüz kişi, yüzlerce yaralıya ilaveten
onunla beraber katledildi.
Gerçekleştirilen
bu cürüm, derinden üzüntü verici bir cürümdü. Fakat bu
fiile derin bir bakış ile bakıldığında, bunu plânlayan ve
gerçekleştirenin çok şiddetli ve kederlendirici bir eyleme
kastettiği açığa çıkar.
Biz
daha önce Müslümanların, dakik bir anlayışla uyanık
olmalarını ve bütünüyle ciddiyet göstermelerini istediğimiz
şeyler konusuna değinmiştik. Öyle ki, onlar bu tiksindirici
fiili plânlayan ve gerçekleştirenlerin tuzağına düşmesinler:
1.
Bu cürüm, bir Müslüman tarafından gerçekleştirilmiş
olamazdı. Nitekim Cuma salahından sonra, Cuma gününde icra
edildi. Mümkün olduğunca fazla mü’min katlolsun diye
muazzam miktarda patlayıcılar ile gerçekleştirildi. Buna
binaen, bu ancak ve sadece İslam’a ve Müslümanlara karşı
şiddetli kin besleyen bir kâfir tarafından gerçekleştirilebilirdi.
2.
Bu cürüm Allah’ın Evleri’nden birinde ve Allah için
olan dinî bir ibadetin ardından işlendi. Bundan dolayı böyle
bir cürümün, böyle bir zaman ve mekânda, Allah’ın
Evleri’ni umursamayan insanlar dışında, yani Allah’ın,
Rasulü’nün ve mü’minlerin düşmanları olan kimseler
haricinde biri tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
3.
Bu katliam, hiçbir engelleyici tedbir almayan veya bunu
önlemek için herhangi bir girişimde bulunmayan işgalci kâfirlerin
gözleri ve kulakları önünde Müslüman alimlerin Irak’ta
ilk kez cinayet ve suikastlara maruz kalmaları değildir. Bu
da gösterir ki, böylesi eylemler olayların rotasını,
işgale karşı direnmekten Müslümanların birbirleriyle
meşgul olmasına ve aralarında fitne oluşmasına dönüştürmek
için Irak’taki işgal kuvvetlerinin arzusundan uzak
değildir.
4.
Katliamın gerçekleştirilme üslubu, bunu yapanların
profesyonel olduklarına işaret etmektedir. Hedeflenen alimin
bulunduğu mescidden ayrılanların yolu üzerine bombalarla
doldurulmuş arabaları yerleştirdiler. Arabalar tam da onun
çıkış anında muazzam bir kuvvet ve hassasiyetle infilak
etti. Katliamın üslubu ve çeşidi, faile işaret
etmektedir. Filistin’deki, Keşmir’deki, Bosna’daki,
Çeçenistan’daki, Afganistan’daki ve Irak’taki
Müslümanların katledilmesi bağlamında yapılan ve gerçekleşenlerin
tetkik edilmesi, böylesi katliamların yalnızca birtakım
fertlerce gerçekleştirilmediğini kanıtlamaktadır. Bilakis
bu failleri (tetikçileri) toplayan, programlayan ve onlara
koruma sağlayanlar, İslam’dan ve Müslümanlardan nefret
eden Kâfir devletlerdir.
Ey
Müslümanlar!
Yukarıda
beyan edilenlere bakıldığında, bu cürümü plânlayan ve işleyenlerin;
Müslümanlar arasında fitne oluşturmak ve küffara karşı düşmanlık
yapacaklarına, Müslümanlar arasında düşmanlık
oluşturarak onları işgalcilere direnmekten uzaklaştırmak
istedikleri açığa çıkmaktadır.
Ey Müslümanlar!
Hizb-ut
Tahrir -Irak Vilayeti- sizi, İslam’dan ve Müslümanlardan
nefret eden düşmanların tuzağına düşmemeniz için
uyarmaktadır. Zihinlerinizin, bu cürümü işleyenler
hakkında şüpheye düşmesine izin vermeyin! Bunun faillerini
küffarın safları, İslam’ın ve Müslümanların düşmanları
arasında arayın! İşgalciler önünde tek bir çizgi halinde
durun ve onları kendinize dost olarak değil, düşmanlar
olarak görün! Onlar Allah [Subhanehu ve Teâlâ]’nın
bildirdiği gibidirler:
Düşman
onlardır. Onlardan sakının! [âl-Munafikun 4]
Müslümanların
alimlerinden birine ve onun kardeşlerine karşı işlenmiş bu
menfur (iğrenç) cürüm, sizin için aydınlatıcı olsun. Ta
ki gerçek kardeşler olasınız:
Mü’minler
ancak kardeştirler. [âl-Hucurat 10]
Ta
ki, İslam’dan nefret eden düşmanların boğazında Mü’minlere
karşı alçak gönüllü (şefkatli ve merhametli), kâfirlere
karşı izzetli (sert ve şiddetli) [âl-Mâ’ide 54]
dikenler olasınız.
Muhakkak
ki, Hizb-ut Tahrir -Irak Vilayeti- sizi davet etmektedir. Öyle
ki, Ey Müslümanlar, bu cürüm sizi güçlendiren kuvvetli bir
idrak uyandırsın ve saflarınızı parçalayan bir fitneyi
tahrik etmesin. Sizi birbirinize karşı değil, bilakis düşmana
karşı yüz yüze gelmeye sevk etsin.
İşte
bu kendisiyle uyarılsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir
bildiridir. [İbrahim 52]
Ve şüphesiz
biz Allah içiniz ve şüphesiz yeniden O’na döneceğiz.
|