Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Ramazan Siyamına Nasıl İcabet Ediyorsak, İslam’ın Bir Devlet Seviyesinde Tatbik Edilmesine de Öyle İcabet Edelim

Bereketli Ramazan ayı şimdi başladı. Allah [Subhanehu ve Teâlâ] Ramazan Ayı’nı Kendisine has bir ibadet kıldığı siyam (oruç) ibadetinin ayı olarak seçti. O [Subhanehu ve Teâlâ] Ramazan ayını diğer tüm ayların ötesinde rahmet ve ihtiram ayı yaparak ona lütufta bulundu. O [Subhanehu ve Teâlâ] siyamı tutana, yüksek bir ecir ve geçmiş tüm günahları için mağfiret vaâd etti. Buhari, Âbu Hurayra [RadiyAllahu Ânh]’den Rasulullah [SallAllahu Âleyhi ve Sellem]’in -meâlen- şöyle buyurduğunu rivayet etti:

Canımı elinde tutan Zat’a yemin olsun ki, saimin (oruçlunun) ağız kokusu Allah’a misk kokusundan daha hoştur. Çünkü o, Benim (Allah) için yemesini, içmesini ve şehvetini terk ediyor. Siyam Benim içindir ve onu ben mükâfatlandıracağım. Salih amel on misliyle çarpılır.

Allah [Subhanehu ve Teâlâ] da Müslümanlara siyamı tutmalarını emretti:

Ey İman Edenler! Sizden öncekilere yazıldığı gibi, size de siyam yazıldı. Umulur ki, muttaki olursunuz. [Bakara 183]

Hepimiz büyük bir heyecan ve coşku ile yukarıdaki ayet ve hadise icabet ettik. Nitekim bizler Allah [Subhanehu ve Teâlâ]’nın Rızası’nın peşinde ve O’na yakınlık kazanmanın arzusu içerisindeyiz. Bu ayda mescitler tam dolar, Kur’an okunur ve hepimiz teravih ve diğer sünnetler gibi daha fazla ibadetler yapmak için sabırsızlanırız.

Allah [Subhanehu ve Teâlâ] Kur’an’ın özelliğini ve gayesini şöyle tarif etmektedir:

Ramazan ayı ki, insanlar için huda (yol gösterici) ve Furkan ile hudanın beyyinatı (açık delilleri) olan Kur’an onda indirildi. [Bakara 185]

Kur’an’ın Hidayeti yalnızca salah (namaz) ve siyam için değil, bilakis ister yabancı devletlere karşı devletin tavırları gibi haricî olsun isterse ekonomik, toplumsal, siyasî ve adlî (hukukî) gibi dahili olsun tüm işler, hareketler için gelmiştir. Allah [Subhanehu ve Teâlâ] bu Kur’an’da tüm bu hareketlere ilişkin teşri’i (yasamayı) detaylandırmıştır:

Ve aralarında Allah’ın inzâl ettikleri ile hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların hevâlarına tâbi olma! [Mâ’ide 48]

Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seninle muhakemeleşinceye kadar iman etmiş olmazlar! [Nisâ 65]

Ey İman Edenler! Allah’ ittika edin (takvalı olun) ve eğer mü’minlerden iseniz, ribadan (faizden anaparanız dışında) kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasulü’nden (faizcilere karşı açılan) bir savaştan haberiniz olsun.

Zinâya yaklaşmayın! Zira o bir fahişelik (hayasızlık) ve çok kötü bir yoldur. [İsra 32]

Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini, yaptıklarına bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere kesin. [Mâ’ide 38]

Bugün vahim vakıa şu ki, bizler Kur’an okurken, Teravih kılarken ve siyam emrini takip ederken, yazıktır ki, Allah’ın diğer tüm emirleri ihmâl edilmiştir. Muhakkak ki, bizim siyamdan kazanmayı amaçladığımız takvanın manâsı, İslam Dini’nin tamamını tatbik etmeye koşmamız demektir.

Yoksa siz, Kitâb’ın bir kısmına iman ediyor, bir kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında ancak hizy (rüsvaylık) ve Kıyamet Günü’nde de azabın en şiddetlisine çarptırılmaktır. [Bakara 85]

İslam Dini’nin tamamı, İslam Devleti sisteminin varlığı olmadan tatbik edilemez. Rasulullah [SallAllahu Âleyhi ve Sellem] Medine’de İslam Devleti’ni kurdu. O [SallAllahu Âleyhi ve Sellem] hem Rasul hem de devletin Başkanı idi. İslamî Devlet, Hulefâ âr-Raşidîn (Raşid Halifeler) ve daha sonraki Halifeler dönemi boyunca varlığını sürdürdü. Ta ki 1924’te başında İngiltere’nin bulunduğu kâfir devletler onu yıkıncaya kadar!...

İslamî Devlet’in yıkılmasından bu yana Müslüman memleketler, bu Ümmete yıkımdan ve ızdıraptan başka hiçbir şey getirmeyen, insan yapımı küfür yönetim sistemleri ile yönetildiler. Kontrol edilemez cürüm ve fesad, aşırı farklılık, Batılı kâfirler tarafından servetlerimizin işgali ve sömürülmesi, âdaletsizlik ve zulüm vesaireler, insan yapımı küfür yönetim sisteminin doğrudan sonuçlarıdır. Bu küfür yönetim sistemi, on yıllardır, ülkeyi, halkını ve kaynaklarını kendi iğrenç kişisel çıkarları için kullanan bir grup bencil yönetim elitinin keyfî hakimiyeti altına verilmiştir.

Ey Müslümanlar!

Bugünkü korkunç durumumuz, İslam’ı hayatın işlerinden kaldırmamız sebebiyledir. Allah’tan mağfiretimiz için ibadet ediyor, siyamı tutuyor ve ağlıyor iken, tüm ümmetimiz Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yönetilmektedir. İslamî Devlet Sistemi (Hilafet), bu zulmedici küfür sistemlerini kaldıracak ve Aziz Peygamberimiz [SallAllahu Âleyhi ve Sellem]’in gösterdiği şekilde İslam’ın bütün siyasî, iktisadî, içtimaî ve adlî sistemlerini tatbik edecek olan sistemdir.

Muhakkak ki, Allah’a ve Rasulü’ne olan sevgimizin manâsı, bizim siyamı tutmaya koştuğumuz gibi, aynı zindelik ve ivedilikle İslamî Devleti kurmaya koşmamız demektir. Hiç kuşkusuz, İslam Devleti mevcut olmadığı ve üzerimize küfür sistemleri tatbik edildiği sürece günahkâr olarak kalmaya devam edeceğiz. Bu günah ancak, Dinin tamamı devlet seviyesinde tatbik edildiği ve Şeriât (İslamî hükümler) yeniden ikame edildiği zaman kalkacaktır.

Ey Müslümanlar!

Nebi [SallAllahu Âleyhi ve Sellem] ve O’nun büyük Sahabisi [RadiyAllahu Ânhum] her türlü zorluğun acısını çekerek, Kur’an ve Sünnet’in toplumda ve devlette tatbik edilmesi için bıkmadan-usanmadan çalıştılar.

Nasıl oluyor da bizler, aramızda Kur’an ve Sünnet’e sahip iken toplumuzda ve devletimizde halâ küfür sistemleri ve hükümleri ile yönetiliyoruz? Nasıl oluyor da bizler tüm gün Allah’ın Rızası için siyamı tutuyorken, Teravih ve Teheccüd kılıyor iken toplumumuzda ve devletimizde tağutun ve küfür hükümlerinin kalmasına izin verebiliyoruz? Muhakkak ki, Kur’an ve Sünnet’in tatbikinin sorumluluğu bizim, Nebi [SallAllahu Âleyhi ve Sellem]’in Ümmeti’nin üzerindedir.

Haydi! Bu Ramazan’da, toplumda ve devlette İslam’ın bütünüyle tatbikinin sesini yükseltelim. Siyam ve salah gibi ferdi vazifelerimize icabet ettiğimiz şekilde, İslam’ın bir devlet seviyesinde tatbik edilmesi vazifesine de icabet edelim. Allah [Subhanehu ve Teâlâ] için olan bu siyam ve salahımız, İmanımızı ve mevcut küfür yönetim sisteminin zulmüne ve fesadına son vererek İslam Dini’nin tamamen ikame edilmesine yönelik azmimizi kuvvetlendirsin. Allah [Subhanehu ve Teâlâ] siyamlarımızı ve Dini’nin (Hilafet’in) yeniden ikamesine yönelik gayretlerimizi kabul buyursun. Amin...

Bugün size Dininizi ikmâl ettim ve üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size Din olarak İslam’ı seçtim. [Mâ’ide 3] 

  Hizb-ut Tahrir

H. Ramazan 1424

Bangladeş Üyeleri

M. Ekim 2003

 

Yukarı