Bereketli
Ramazan ayı şimdi başladı. Allah [Subhanehu
ve Teâlâ] Ramazan Ayı’nı Kendisine
has bir ibadet kıldığı siyam (oruç) ibadetinin ayı olarak
seçti. O [Subhanehu ve
Teâlâ] Ramazan ayını diğer tüm ayların
ötesinde rahmet ve ihtiram ayı yaparak ona lütufta bulundu. O
[Subhanehu ve Teâlâ]
siyamı tutana, yüksek bir ecir ve geçmiş tüm günahları için
mağfiret vaâd etti. Buhari,
Âbu Hurayra [RadiyAllahu Ânh]’den Rasulullah [SallAllahu
Âleyhi ve Sellem]’in -meâlen- şöyle
buyurduğunu rivayet etti:
Canımı
elinde tutan Zat’a yemin olsun ki, saimin (oruçlunun) ağız
kokusu Allah’a misk kokusundan daha hoştur. Çünkü o, Benim
(Allah) için yemesini, içmesini ve şehvetini terk ediyor.
Siyam Benim içindir ve onu ben mükâfatlandıracağım. Salih
amel on misliyle çarpılır.
Allah
[Subhanehu ve Teâlâ] da Müslümanlara
siyamı tutmalarını emretti:
Ey
İman Edenler! Sizden öncekilere yazıldığı gibi, size de
siyam yazıldı. Umulur ki, muttaki olursunuz.
[Bakara 183]
Hepimiz
büyük bir heyecan ve coşku ile yukarıdaki ayet ve
hadise icabet ettik. Nitekim bizler Allah [Subhanehu ve Teâlâ]’nın
Rızası’nın peşinde ve O’na yakınlık kazanmanın arzusu
içerisindeyiz. Bu ayda mescitler tam dolar,
Kur’an okunur ve hepimiz teravih ve diğer
sünnetler gibi daha fazla ibadetler yapmak için sabırsızlanırız.
Allah
[Subhanehu ve Teâlâ] Kur’an’ın
özelliğini ve gayesini şöyle tarif etmektedir:
Ramazan
ayı ki, insanlar için huda (yol gösterici) ve Furkan ile
hudanın beyyinatı (açık delilleri) olan Kur’an onda
indirildi. [Bakara 185]
Kur’an’ın
Hidayeti yalnızca salah (namaz) ve siyam için değil, bilakis
ister yabancı devletlere karşı devletin tavırları gibi
haricî olsun isterse ekonomik, toplumsal, siyasî ve adlî
(hukukî) gibi dahili olsun tüm işler, hareketler için gelmiştir.
Allah [Subhanehu ve Teâlâ]
bu Kur’an’da tüm bu hareketlere ilişkin teşri’i
(yasamayı) detaylandırmıştır:
Ve
aralarında Allah’ın inzâl ettikleri ile hükmet ve sana
gelen hakkı bırakıp da onların hevâlarına tâbi olma!
[Mâ’ide 48]
Hayır!
Rabbine and olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde
seninle muhakemeleşinceye kadar iman etmiş olmazlar!
[Nisâ 65]
Ey
İman Edenler! Allah’ ittika edin (takvalı olun) ve eğer mü’minlerden
iseniz, ribadan (faizden anaparanız dışında) kalanı
bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasulü’nden
(faizcilere karşı açılan) bir savaştan
haberiniz olsun.
Zinâya
yaklaşmayın! Zira o bir fahişelik (hayasızlık) ve çok
kötü bir yoldur. [İsra
32]
Hırsızlık
yapan erkek ve kadının ellerini, yaptıklarına bir ceza ve
Allah’tan bir ibret olmak üzere kesin. [Mâ’ide
38]
Bugün
vahim vakıa şu ki, bizler Kur’an okurken, Teravih kılarken
ve siyam emrini takip ederken, yazıktır ki, Allah’ın diğer
tüm emirleri ihmâl edilmiştir. Muhakkak ki, bizim siyamdan
kazanmayı amaçladığımız takvanın manâsı, İslam Dini’nin
tamamını tatbik etmeye koşmamız demektir.
Yoksa
siz, Kitâb’ın bir kısmına iman ediyor, bir kısmını da
inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası, dünya
hayatında ancak hizy (rüsvaylık) ve Kıyamet Günü’nde de
azabın en şiddetlisine çarptırılmaktır. [Bakara
85]
İslam
Dini’nin tamamı, İslam Devleti sisteminin varlığı olmadan
tatbik edilemez. Rasulullah [SallAllahu
Âleyhi ve Sellem] Medine’de İslam
Devleti’ni kurdu. O [SallAllahu
Âleyhi ve Sellem] hem Rasul hem de
devletin Başkanı idi. İslamî Devlet, Hulefâ âr-Raşidîn
(Raşid Halifeler) ve daha sonraki Halifeler dönemi boyunca
varlığını sürdürdü. Ta ki 1924’te başında İngiltere’nin
bulunduğu kâfir devletler onu yıkıncaya kadar!...
İslamî
Devlet’in yıkılmasından
bu yana Müslüman memleketler, bu Ümmete
yıkımdan ve ızdıraptan başka hiçbir şey getirmeyen, insan
yapımı küfür yönetim sistemleri ile yönetildiler. Kontrol
edilemez cürüm ve fesad, aşırı farklılık, Batılı kâfirler
tarafından servetlerimizin işgali ve sömürülmesi,
âdaletsizlik ve zulüm vesaireler, insan yapımı küfür
yönetim sisteminin doğrudan sonuçlarıdır. Bu küfür
yönetim sistemi, on yıllardır, ülkeyi, halkını ve
kaynaklarını kendi iğrenç kişisel çıkarları için
kullanan bir grup bencil yönetim elitinin keyfî hakimiyeti altına
verilmiştir.
Ey Müslümanlar!
Bugünkü
korkunç durumumuz, İslam’ı hayatın işlerinden
kaldırmamız sebebiyledir. Allah’tan mağfiretimiz için
ibadet ediyor, siyamı tutuyor ve ağlıyor iken, tüm
ümmetimiz Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yönetilmektedir.
İslamî Devlet Sistemi (Hilafet), bu zulmedici küfür
sistemlerini kaldıracak ve Aziz Peygamberimiz [SallAllahu
Âleyhi ve Sellem]’in gösterdiği
şekilde İslam’ın bütün siyasî, iktisadî, içtimaî ve
adlî sistemlerini tatbik
edecek olan sistemdir.
Muhakkak
ki, Allah’a ve Rasulü’ne olan sevgimizin manâsı, bizim
siyamı tutmaya koştuğumuz gibi, aynı zindelik ve ivedilikle
İslamî Devleti kurmaya koşmamız demektir. Hiç kuşkusuz,
İslam Devleti mevcut olmadığı ve üzerimize küfür
sistemleri tatbik edildiği sürece günahkâr olarak kalmaya
devam edeceğiz. Bu günah ancak, Dinin tamamı devlet
seviyesinde tatbik edildiği ve Şeriât (İslamî hükümler)
yeniden ikame edildiği zaman kalkacaktır.
Ey Müslümanlar!
Nebi
[SallAllahu Âleyhi ve Sellem] ve O’nun büyük Sahabisi
[RadiyAllahu Ânhum] her türlü zorluğun
acısını çekerek, Kur’an ve Sünnet’in toplumda ve
devlette tatbik edilmesi için bıkmadan-usanmadan çalıştılar.
Nasıl
oluyor da bizler, aramızda Kur’an ve Sünnet’e sahip iken
toplumuzda ve devletimizde halâ küfür sistemleri ve
hükümleri ile yönetiliyoruz? Nasıl oluyor da bizler tüm
gün Allah’ın Rızası için siyamı tutuyorken, Teravih ve
Teheccüd kılıyor iken toplumumuzda ve devletimizde tağutun
ve küfür hükümlerinin kalmasına izin verebiliyoruz?
Muhakkak ki, Kur’an ve Sünnet’in tatbikinin sorumluluğu
bizim, Nebi [SallAllahu
Âleyhi ve Sellem]’in Ümmeti’nin üzerindedir.
Haydi!
Bu Ramazan’da, toplumda ve devlette İslam’ın bütünüyle
tatbikinin sesini yükseltelim. Siyam ve salah gibi ferdi
vazifelerimize icabet ettiğimiz şekilde, İslam’ın bir
devlet seviyesinde tatbik edilmesi vazifesine de icabet edelim.
Allah [Subhanehu ve Teâlâ]
için olan bu siyam ve salahımız, İmanımızı ve mevcut küfür
yönetim sisteminin zulmüne ve fesadına son vererek İslam Dini’nin
tamamen ikame edilmesine yönelik azmimizi kuvvetlendirsin.
Allah [Subhanehu ve Teâlâ] siyamlarımızı
ve Dini’nin (Hilafet’in) yeniden ikamesine yönelik
gayretlerimizi kabul buyursun. Amin...
Bugün
size Dininizi ikmâl ettim ve üzerinize olan nimetimi tamamladım
ve size Din olarak İslam’ı seçtim.
[Mâ’ide 3]
|