Müslümanlardan
olmayan Nasraniler (Hıristiyanlar) Meryem’in oğlu ‘İsa [‘Aleyhi’s
Selam]’ın doğum günü ve Yeni Yıl olarak inandıkları bu
günlerde kutlamalar yapmaktadırlar. Müslümanların
evlatlarının Nasranilerin kutlamalarında onları taklit
ettiklerini, onların geleneklerine bağlandıklarını ve bu
bayramlar ile geleneklerin, Nasranilerin sapık ve bozulmuş
inançlarından kaynaklandığından ve bunların şer'î
hükümlerde hiçbir yerinin olmadığından habersiz
olduklarını görmek, bir Müslümanın kalbi için acı
vericidir.
Şüphesiz ki Şeri’at,
Müslümanların bayram günlerini belirledi ve bunlar yevm-ul
fitr [Ramazan Bayramı] ve yevm-ul edha [Kurban Bayramı]’dır.
En-Nesai, Enes [RadiyAllahu ‘Anh]’den şöyle dediğini
rivayet etti:
Nebi [SallAllahu ‘Aleyhi
ve Sellem] Medine’ye geldi ki orada iki gün (bayram olarak)
kutlanıyordu ve şöyle dedi: Allah Te’alâ onları
sizin için daha hayırlısı ile değiştirdi: el-Fitr [Ramazan
Bayramı] ve el-Edha [Kurban Bayramı]
Bu, Rasulullah [‘Aleyhi’s
Salatu ve’s Selam]’in Müslümanlara bir beyanıdır ki,
onlar için yalnızca iki bayram yani yevm-ul fitr ve yevm-ul
edha vardır. Ayrıca bu iki bayram, İslam öncesi cahiliyye (İslam-dışı)
bayramlarını, kutlamalarını da iptal etti. Bu iki bayram;
ibadette, itaatte ve Allah Te’alâ’nın emirlerine
bağlanmakta tevhidden doğan Müslümanların akidesine
raptedilmiştir, çakılmıştır.
Ama özelde Batılıların
ve genelde Nasranilerin olan Noel bayramına gelince, bu
onların Meryem oğlu ‘İsa [‘Aleyhi’s Selam]’a
hakkındaki sapık ve bozuk inançlarından kaynaklanan bir
kutlamadır. Bu ise, eski Romen putperest geleneklerini taklit
etmekten karışmıştır. Bunun sapık ve çürük olarak kabul
edilmesi ve sahiplerinin kâfir olması apaçık bir gerçektir
ve Müslümanlar için bunda hiçbir şüphe yoktur. Allah
Subhanehu şöyle buyurdu:
“Allah, üçün
üçüncüsüdür” diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır. [Ma'ide
73]
Ve Allah [‘Azze ve
Celle] yine şöyle buyurdu:
“Allah, Meryem oğlu
Mesih’tir” diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır. [Ma'ide
17]
Nasraniler bu bayramda,
evlerini, dükkânlarını, okullarını ve caddelerini süslerler
ve kiliselerde ve diğer yerlerde özel ve genel partiler
düzenlerler. Bu kutlama münasebetiyle birbirleriyle hediyeleşirler
ve dinî şarkılar söylerler.
Muhakkak ki Şeri’at,
Müslümanların kâfirlerden olan Nasranileri ve Yahudileri
veya diğer kâfirleri onların dinlerinin emirleri olan
şeylerde ve hükümlerde taklit etmeyi kesinlikle yasaklamıştır.
Buhari, Ebi Sa’îd el-Hudri [RadiyAllahu ‘Anh]’den Nebi
[SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediğini rivayet
etti:
Kendinizden
öncekileri, karış karış ve adım adım takip edeceksiniz.
Onlar bir kertenkele deliğine girseler bile, (takip
edeceksiniz). Dedik ki;
“Ya Rasul Allah! (Onlar) yahudiler ve nasraniler midir?”
Dedi ki, Ya kim (olacak)?
Nebi [SallAllahu ‘Aleyhi
ve Sellem] yahudi ve nasranilere tâbi olmayı, onları takip
etmeyi, onların günlük hayatlarında onlar gibi davranmayı
ve inançlarında, geleneklerinde ve hükümlerinde onları
taklit etmeyi yasakladı. Bu ise, Müslümanların onları takip
etmekten kaçınmaları için apaçık bir delildir. Şeri’at
bu kaçınmayı, kâfirleri taklit eden herhangi bir kimseyi
onlardanmış gibi değerlendirecek derecede vurguladı.
Rasulullah [‘Aleyhi’s Salatu ve’s Selam] şöyle buyurdu:
Her kim bir kavmi
taklit ederse, onlardandır.
[Ebu Dâvud ve Ahmed rivayet ettiler.]
Dolayısıyla Müslümanların,
kâfirlere ait olan, meselâ nasranilerin Yeni Yıl ve Noel
bayramı gibi, kutlamalarını kutlaması caiz değildir. İster
bu kutlamalar özel veya genel olsun, ister kilisede veya okulda
veya başka bir yerde olsun şekillerden herhangi bir şekilde
onlarla birlikte olmak, onlara katılmak caiz değildir. Bu
kutlamalar ile ilgili, meselâ hediyeleşmek yada evlerin veya dükkânların
süslenmesi veya onların tebrik edilmesi gibi her şey de bu
kapsama dahildir.
Bazı Müslümanların
Batılıları taklit etmesinin arkasındaki asıl sebep muhakkak
ki, taklit eden kimselerde, taklit ettikleri kimselere karşı
bir aşağılık kompleksinin var olmasıdır. Bu aşağılık
kompleksinin kaynağı ise; İslam Akidesi’nin, fikirlerinin
ve hükümlerinin azametinden ve İslam’ın insanî tatmin,
adalet ve saadet anlayışının mükemmelliğinden şuursuz
olmalarının ve çürük akideleri ve hayat yolundan
kaynaklanan değerlerden ve kutladıkları kutlamalardan Batı
hadaratının fesadını henüz idrak edememiş olmalarının
bir sonucu olarak taklitçilerin entelektüel ve psikolojik
yenilgisidir. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] şöyle buyurdu:
Artık Benden size
hidayet geldiğinde, her kim benim hidayetime tâbi olursa, o
asla sapıtmaz ve bedbaht olmaz. Her kim de beni zikretmekten
(anmaktan) yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir
hayatı olacaktır. [Tâ-Hâ
123-124]
Sizin kutlamalarınız,
bayramlarınız ey Müslümanlar, şüphesiz halis değerlerden
ve yüce anlamlardan doğmuştur. ‘İyd-ul Fitrde (Ramazan
bayramında) mubarek Ramazan ayının sona ermesini
kutlamaktasınız. O Ramazan ayı ki, tek olan Allah’a ibadet
ve itaat ayıdır. O ay ki, hayır-hasenat, sadaka ve Müslümanlar
arası birlik ve samimiyet ayıdır. O ay ki, Müslümanların içerisinde
hayırlar gerçekleştirmek ve seçkin amellerde bulunmak üzere
birbirleriyle yarıştıkları takva ve fazilet ayıdır. Yine
Allah’ın yasakladığı bütün çirkin davranışlardan,
azgınlıktan, aşırılıktan ve kötülüklerden uzaklaşmakta
yarıştıkları bir aydır. Sizin bayramınızda, İslam’a
teşvik edilmeye muhtaç olan fakirlere ve yoksullara karşı
merhamet ve şefkat değerleri açığa çıkar. Mubarek ‘iyd-ul
edhaya (Kurban bayramına) gelince; bu da Müslümanların Allah
[Subhanehu ve Te’alâ]’yı ta’zim ederek, günahlardan arınmak
ve şirkten beraat etmek üzere Hacc menasiklerini (amellerini)
gerçekleştirmek için Beytullah-il Haram’a (Kâbe’ye) gidişlerini
kutlamak içindir. Bu bayramda Müslümanların, babaları
İbrahim [‘Aleyhi’s Selam]’ın gösterdiği kulluğu
örnek almalarıyla, ibadetin en yüce anlamı ve Allah yolunda,
O’nun rızası için kurban kesilmesi gerçekleşir. Her iki
bayramda da görünüşlerden bir görünüş olarak, işgalci kâfir
devletlerin bu Ümmetin vücudunu parçalayarak aralarına
setler ve sınırlar yerleştirmiş olmasına rağmen, Müslümanların
birliğinin en yakından en uzağa kadar cisimleşmesi meydana
gelir.
Ğayri-muslimlerin Noel
ve Yeni Yıl kutlamalarına gelince; bunlar kokuşmuş Batı
hadaratının değerleri ile cisimleşmiştir. Onlar için hanımlarına
ihanet etme, zina etme, içki içme, arsız partiler düzenleme
ve Allah’a şirkin sembolü olan haçı yükseltme zamanıdır.
İnsanlar rezil davranışlarda yarışmaktadırlar. İffet ve
fazilet çiğnenmekte, cinsellik çılgınlığı yaşanmakta ve
akrabalık bağları (aile içi cinsellik ile) parçalanmaktadır.
Yüksek ruhî, insanî ve ahlâkî değerler insanların
nefislerinden koparılmaktadır. Peki tüm bunlar veya bunların
bir kısmı var mıdır? Öyleyse bir şahsı, velev ki bu
taklitçi, yegane ilah olarak tek olan Allah’a, Allah’tan
gelen kitap olarak Kur’an’a ve tüm insanlar için bir
sistem ve risalet olarak İslam’a iman etmeyen bir kimse de
olsa, böylesi kimseleri taklit etmeye, bunlardan hoşlanmaya
veya hayran kalmaya iten şey nedir?
Ey Müslümanlar! Ey
İslam Risaleti’ni İnsanlara Hidayet Olarak Taşıyan Sizler!
Hiç şüphesiz Allah
[Subhanehu ve Te’alâ] hayatınızın her noktasında tatbik
edesiniz diye sizleri İslam nimeti ile nimetlendirdi ve
insanları Batı hadaratının şerrinden, kapitalist ve
demokratik sistemlerin zulmünden koruyasınız diye İslam
Risaleti’ni taşımayı üzerinize farz kıldı. Ta ki, hem dünyada
hem de Ahirette kazanasınız. Öyleyse sakın onların
hayattaki yollarını takip ederek, onların değerlerini
benimseyerek, onların inançlarını ve geleneklerini
beğenerek ve bunlara hayran kalarak, kâfirler namına bir
fitne olmayın! Tam aksine İslam’ın ve, Allah’ın izniyle
yakında gelecek olan ve sonra sizin ve tüm insanların İslam’ın
adaleti ve hidayeti altında saadetle yaşayacağı İslam
Devleti’nin, Hilafet Devleti’nin elçileri olun!
İşte böylece siz
insanlar üzerine şahitler olasınız, Rasul de sizin
üzerinize şahit olsun diye sizi vasat bir ümmet kıldık. [Bakara
143]
|