Ana Sayfa
Ana Sayfa
 
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email

Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!

Başörtüsünden Vazgeçmeyin!

İslam’ın; Kur’an, Sünnet ve İcma’ ile beyan edilmiş kat’iyyen tartışmasız sabit hükümlerinden; hanımların başı, boynu ve göğsü kapatan bir himar (başörtüsü) ile omuzlardan topuklara kadar tüm vücudu örten bir cilbâbdan (tek parçalık dış elbise) temsil olan günlük genel hayattaki şer’î libasının (elbisesinin) meşru olduğu açıktır. Allah [‘Azze ve Celle] şöyle buyurdu:

Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve mu’minlerin kadınlarına de ki, (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) cilbâblarını üzerlerine alsınlar. Onların tanınmaları ve incitilmemeleri için en elverişli olan budur. Allah Ğafur’dur (bağışlayandır), Rahîm’dir (rahmet edendir). [Ahzâb 59]

Ve şöyle buyurdu:

Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler ve himarlarını (başörtülerini) cuyubları (yakaları) üzerine (kadar) örtsünler. [Nur 31]

Yine Muslim, Umm Atiyye [RadiyAllahu ‘Anha]’dan onun şöyle dediğini rivayet etti:

Rasulullah SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem, Ramazan ve Kurban bayramı (salahlarına, namazlarına); ancak gerektiğinde dışarı çıkan; genç kızları, çadırda kalan genç bakireleri ve hayızlı kadınları da çıkarmamızı emretti. Hayızlıların namazgâhları ayrılarak (salahı eda etmeyecekler ama) hayra şahit olacaklar ve Müslümanların dualarında hazır bulunacaklardı. Ben; “Ey Allah’ın Rasulü! Ya içimizden birisinin cilbâbı yoksa (nasıl olur)?” dediğimde; Kardeşi kendi cilbâbı (cilbâblarından biri) ile onu giyindirsin dedi.

Fransa, Müslüman hanımlar üzerine olan bu kat’i dinî vacibi göz ardı etti. Müslümanların kendi dinleri ve kendilerine has sekafeleri (kültürleri) ile bütünleşmiş olan gerektirici haklarını güya koruyor görünen tüm demokratik değerlerini arkalarına attılar. Son zamanlarda bu, 17.12.2003’de bir başkanlık tavsiyesi ile hicâbın (başörtüsünün) resmi (devlet) kurumlarında yasaklanmasını içeren bir kanun yayınlanmasıyla, başkan olarak Chirac vasıtasıyla “hicâba karşı” dahili ve harici bir kampanyaya yol açtı. Muhtemelen yakın bir gelecekte, diğer Batı ülkeleri de, bilhassa onların amaçları bir iken ve mazeretleri hazır iken ve her bir ülkede tatbik edilmeye musait iken Fransa’nın adımlarını takip edeceklerdir. Alman Şansölyesi Schröder’in, Müslüman hanımların başörtüsü örtmelerinin yasaklanmasını destekleyen açıklaması, bizim için aşikârdır.

Nefisleri daha şiddetlice kederlendiren şey, Chirac’ın konuşması, tavsiyesi ve tartışmanın yankısından yani Batı ülkeleri çerçevesinde gerçekleşenlerde hicâb diyerek aslında İslam’a birçok kez saldırmalarından ziyade, vatandaşlık mazereti ile kararı kabul etmeye çağıran bazı menfaatçi ve iki yüzlü Müslümanların davranışları ile hicâbı yasaklamanın Fransa’nın hakkı olarak gören el-Ezher’in şeyhi el-Tantavi gibi bazı sultancı (yöneticilerin emrindeki) alimlerin tavırlarıdır. Bununla birlikte karara karşı utanç verici bir suskunluk ile zelil (alçak) bir iltimas (kayırmacılık) arasında kalan Müslümanların yöneticilerinin tutumlarıdır.

Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!

Dikkat edin! Şüphesiz hakkı söylemenin, üstün kılmanın zamanı gelmiştir. Dikkat edin! Şüphesiz Hak konusunda sessiz kalan hakikaten dilsiz bir şeytandır. Dikkat edin! Şüphesiz kendisinden korkulması gereken hakikaten ancak Allah [Subhanehu ve Te’alâ]’dır. Ebi Sa’id el-Hudri [RadiyAllahu ‘Anh]’den Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in şöyle dediği rivayet edildi:

Allah’ın emrine ilişkin bir mesele gören olursa, karşısındakinin nefsini hakir (hor) görmesin. Bunu (onunla) konuşsun. Zira Kıyamet Günü’nde ona kendisini konuşmaktan alıkoyan şeyin ne olduğu sorulacaktır. O diyecek ki, “Ya Rabbi! Ben insanlardan korktum” Allah da “Kendisinden korkulmaya hak sahibi olan Benim” diyecektir. [Ahmed bin Hanbel rivayet etti.]

Sizleri, sizi bekleyen karanlık bir gelecek hususunda uyarıyoruz ve kimilerinin umursamadığı hicâb meselesinin Batı ülkelerindeki mustakil varlığınızın geleceğinde belirleyici olan bir mukadderat konusu olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Dolayısıyla eğer bugün İslam’ın hükümlerinden biri terk edilirse yarın İslam’ın tamamı terk edilecektir. Yine eğer her dinin sahipleri için güya teminat vermelerinden kaynaklanan bir haktan ötürü Batılı yöneticilere karşı sessiz kalırsanız, kendi ayaklarınız altında çiğnenmiş olacaksınız. Heybetinizi ve kereminizi kaybedecek, kimlik bilgilerinizi sildirmiş olacaksınız. İmandan ve İslam’dan geriye kalan her neyiniz varsa yok etmiş olacaksınız.

Allah [‘Azze ve Celle] İslam’ın hükümlerinden vazgeçme fitnesinden şöyle sakındırmaktadır:

Ve onların hevalarına (arzularına) tâbi olma ve Allah'ın sana inzal ettiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! [Ma'ide 49]

Öyleyse hicâb hükmünden vazgeçmeyin! Dininizin gerektirmesi itibariyle meşru hakkınıza yapışın! Size has sekafenizi (kültürünüzü) muhafaza edin! Hanımların ve kızların başörtüsüz dışarı çıkmalarına veya zorunluluk gerekçesiyle başlarının yarısını örtmelerine cevaz veren ve hiçbir kıymeti bulunmayan bazı kimselerin fetvalarına aldanmayın! Nitekim onlar her harama cevaz vermişlerdir. Bundan dolayı bu plâna karşı durmak için birbirinizi cesaretlendirmek ve kelimelerinizi birleştirmek üzere çalışarak mevcut durumu ve zelil davranışı kabul etmenizi isteyenleri bulun. Onların bununla kâfirleri ödüllendirdiğini sanmayın. Öyleyse bu ümitsiz fetvaları dinlemeyin ve ne kadar küçük olursa olsun İslam’ın hükümlerinden vazgeçmeyin!

Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!

Saydığımız zaman ne kadar çok yöneticimiz vardır. Velâkin onlar felaketlerdeki serap gibidirler. İşte Batı ülkelerinde felaketler ardı ardına üzerimize düşmektedir ve onlardan herhangi birinden herhangi bir yardım veya destek göremiyoruz. Bilakis onlar bize karşı Kâfirin destekçisidirler. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] ise bizim yardımcımızdır ve biz O’na tevekkül ediyoruz. Dikkat edin, Ey Müslümanlar! Allah’a yaklaşın ve izzeti O’nun katında arayın. İslam topraklarında Hilafeti yeniden kurmak için çalışan kardeşlerinize yardım edin. Çünkü -Vallahi- kurtuluş gemisi, izzet yolu ve kerim hayat odur. Tüm mazlumların kendisine koşacağı ve tüm mahzunların kendisinden yardım talep edeceği yine odur. Bu nedenle, onu geri getirmek için çalışanlara yardım ederek Allah’a (O’nun Dinine) yardım edin ki, Allah [Subhanehu ve Te’alâ] da onun yeniden kuruluşunu çabuklaştırarak size nusret (zafer) versin.

Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!

Bu Dini muzaffer kılmak ve imanınızın imdadını talep eden ve haykıran Müslüman hanımlara yardım etmek üzere, bizimle birlikte çalışmanız için size yönelik davetimizi tekrarlıyoruz. Sakın Allah’ın (Müslüman hanım) kullarını hayâl kırıklığına uğratmayın, onlardan vazgeçmeyin, onları kuvvetlendirin, onların namuslarını koruyun ve onlara zarar verebilecek herkesin önünde aşılmaz bir set olun. Zira böyle yaparsanız, sizin için dünyanın ve Ahiretin izzeti vardır. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] şöyle buyurdu:

Ey İman Edenler! Eğer siz Allah’a (O’nun Dini’ne) yardım ederseniz (muzaffer kılarsanız), Allah da size nusret (zafer) verir ve ayaklarınızı Dini üzere sabit kılar. [Muhammed 7]

  

H. 03 Zilka’de 1424

Hizb-ut Tahrir

Avrupa

M. 26 Aralık 2003