İslam’ın; Kur’an, Sünnet ve İcma’
ile beyan edilmiş kat’iyyen tartışmasız sabit hükümlerinden;
hanımların başı, boynu ve göğsü kapatan bir himar (başörtüsü)
ile omuzlardan topuklara kadar tüm vücudu örten bir
cilbâbdan (tek parçalık dış elbise) temsil olan günlük
genel hayattaki şer’î libasının (elbisesinin) meşru
olduğu açıktır. Allah [‘Azze ve Celle] şöyle
buyurdu:
Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve mu’minlerin
kadınlarına de ki, (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları
zaman) cilbâblarını üzerlerine alsınlar. Onların
tanınmaları ve incitilmemeleri için en elverişli olan budur.
Allah Ğafur’dur (bağışlayandır), Rahîm’dir (rahmet
edendir). [Ahzâb 59]
Ve şöyle buyurdu:
Görünen kısımları müstesna olmak
üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler ve himarlarını (başörtülerini)
cuyubları (yakaları) üzerine (kadar) örtsünler. [Nur
31]
Yine Muslim, Umm Atiyye [RadiyAllahu ‘Anha]’dan
onun şöyle dediğini rivayet etti:
Rasulullah SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem,
Ramazan ve Kurban bayramı (salahlarına, namazlarına); ancak
gerektiğinde dışarı çıkan; genç kızları, çadırda
kalan genç bakireleri ve hayızlı kadınları da çıkarmamızı
emretti. Hayızlıların namazgâhları ayrılarak (salahı eda
etmeyecekler ama) hayra şahit olacaklar ve Müslümanların
dualarında hazır bulunacaklardı. Ben; “Ey Allah’ın Rasulü!
Ya içimizden birisinin cilbâbı yoksa (nasıl olur)?”
dediğimde; Kardeşi kendi cilbâbı (cilbâblarından biri)
ile onu giyindirsin dedi.
Fransa, Müslüman hanımlar üzerine olan bu
kat’i dinî vacibi göz ardı etti. Müslümanların kendi
dinleri ve kendilerine has sekafeleri (kültürleri) ile
bütünleşmiş olan gerektirici haklarını güya koruyor
görünen tüm demokratik değerlerini arkalarına attılar. Son
zamanlarda bu, 17.12.2003’de bir başkanlık tavsiyesi ile hicâbın
(başörtüsünün) resmi (devlet) kurumlarında
yasaklanmasını içeren bir kanun yayınlanmasıyla, başkan
olarak Chirac vasıtasıyla “hicâba karşı” dahili ve
harici bir kampanyaya yol açtı. Muhtemelen yakın bir
gelecekte, diğer Batı ülkeleri de, bilhassa onların amaçları
bir iken ve mazeretleri hazır iken ve her bir ülkede tatbik
edilmeye musait iken Fransa’nın adımlarını takip
edeceklerdir. Alman Şansölyesi Schröder’in, Müslüman hanımların
başörtüsü örtmelerinin yasaklanmasını destekleyen açıklaması,
bizim için aşikârdır.
Nefisleri daha şiddetlice kederlendiren
şey, Chirac’ın konuşması, tavsiyesi ve tartışmanın
yankısından yani Batı ülkeleri çerçevesinde gerçekleşenlerde
hicâb diyerek aslında İslam’a birçok kez saldırmalarından
ziyade, vatandaşlık mazereti ile kararı kabul etmeye çağıran
bazı menfaatçi ve iki yüzlü Müslümanların davranışları
ile hicâbı yasaklamanın Fransa’nın hakkı olarak gören
el-Ezher’in şeyhi el-Tantavi gibi bazı sultancı (yöneticilerin
emrindeki) alimlerin tavırlarıdır. Bununla birlikte karara
karşı utanç verici bir suskunluk ile zelil (alçak) bir
iltimas (kayırmacılık) arasında kalan Müslümanların yöneticilerinin
tutumlarıdır.
Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!
Dikkat edin! Şüphesiz hakkı söylemenin,
üstün kılmanın zamanı gelmiştir. Dikkat edin! Şüphesiz
Hak konusunda sessiz kalan hakikaten dilsiz bir şeytandır.
Dikkat edin! Şüphesiz kendisinden korkulması gereken
hakikaten ancak Allah [Subhanehu ve Te’alâ]’dır. Ebi Sa’id
el-Hudri [RadiyAllahu ‘Anh]’den Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi
ve Sellem]’in şöyle dediği rivayet edildi:
Allah’ın emrine ilişkin bir mesele gören
olursa, karşısındakinin nefsini hakir (hor) görmesin. Bunu
(onunla) konuşsun. Zira Kıyamet Günü’nde ona kendisini
konuşmaktan alıkoyan şeyin ne olduğu sorulacaktır. O
diyecek ki, “Ya Rabbi! Ben insanlardan korktum” Allah da “Kendisinden
korkulmaya hak sahibi olan Benim” diyecektir. [Ahmed
bin Hanbel rivayet etti.]
Sizleri, sizi bekleyen karanlık bir gelecek
hususunda uyarıyoruz ve kimilerinin umursamadığı hicâb
meselesinin Batı ülkelerindeki mustakil varlığınızın
geleceğinde belirleyici olan bir mukadderat konusu olduğuna
dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Dolayısıyla eğer bugün
İslam’ın hükümlerinden biri terk edilirse yarın İslam’ın
tamamı terk edilecektir. Yine eğer her dinin sahipleri için
güya teminat vermelerinden kaynaklanan bir haktan ötürü Batılı
yöneticilere karşı sessiz kalırsanız, kendi ayaklarınız
altında çiğnenmiş olacaksınız. Heybetinizi ve kereminizi
kaybedecek, kimlik bilgilerinizi sildirmiş olacaksınız.
İmandan ve İslam’dan geriye kalan her neyiniz varsa yok
etmiş olacaksınız.
Allah [‘Azze ve Celle] İslam’ın hükümlerinden
vazgeçme fitnesinden şöyle sakındırmaktadır:
Ve onların hevalarına (arzularına) tâbi
olma ve Allah'ın sana inzal ettiği hükümlerin bir kısmından
seni saptırmalarından sakın! [Ma'ide 49]
Öyleyse hicâb hükmünden vazgeçmeyin!
Dininizin gerektirmesi itibariyle meşru hakkınıza yapışın!
Size has sekafenizi (kültürünüzü) muhafaza edin! Hanımların
ve kızların başörtüsüz dışarı çıkmalarına veya
zorunluluk gerekçesiyle başlarının yarısını örtmelerine
cevaz veren ve hiçbir kıymeti bulunmayan bazı kimselerin
fetvalarına aldanmayın! Nitekim onlar her harama cevaz
vermişlerdir. Bundan dolayı bu plâna karşı durmak için
birbirinizi cesaretlendirmek ve kelimelerinizi birleştirmek
üzere çalışarak mevcut durumu ve zelil davranışı kabul
etmenizi isteyenleri bulun. Onların bununla kâfirleri
ödüllendirdiğini sanmayın. Öyleyse bu ümitsiz fetvaları
dinlemeyin ve ne kadar küçük olursa olsun İslam’ın hükümlerinden
vazgeçmeyin!
Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!
Saydığımız zaman ne kadar çok
yöneticimiz vardır. Velâkin onlar felaketlerdeki serap
gibidirler. İşte Batı ülkelerinde felaketler ardı ardına
üzerimize düşmektedir ve onlardan herhangi birinden herhangi
bir yardım veya destek göremiyoruz. Bilakis onlar bize karşı
Kâfirin destekçisidirler. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] ise
bizim yardımcımızdır ve biz O’na tevekkül ediyoruz.
Dikkat edin, Ey Müslümanlar! Allah’a yaklaşın ve izzeti O’nun
katında arayın. İslam topraklarında Hilafeti yeniden kurmak
için çalışan kardeşlerinize yardım edin. Çünkü
-Vallahi- kurtuluş gemisi, izzet yolu ve kerim hayat odur. Tüm
mazlumların kendisine koşacağı ve tüm mahzunların
kendisinden yardım talep edeceği yine odur. Bu nedenle, onu
geri getirmek için çalışanlara yardım ederek Allah’a (O’nun
Dinine) yardım edin ki, Allah [Subhanehu ve Te’alâ] da onun
yeniden kuruluşunu çabuklaştırarak size nusret (zafer)
versin.
Ey Batı Ülkelerindeki Müslümanlar!
Bu Dini muzaffer kılmak ve imanınızın
imdadını talep eden ve haykıran Müslüman hanımlara yardım
etmek üzere, bizimle birlikte çalışmanız için size
yönelik davetimizi tekrarlıyoruz. Sakın Allah’ın (Müslüman
hanım) kullarını hayâl kırıklığına uğratmayın,
onlardan vazgeçmeyin, onları kuvvetlendirin, onların
namuslarını koruyun ve onlara zarar verebilecek herkesin
önünde aşılmaz bir set olun. Zira böyle yaparsanız, sizin
için dünyanın ve Ahiretin izzeti vardır. Allah [Subhanehu ve
Te’alâ] şöyle buyurdu:
Ey İman Edenler! Eğer siz Allah’a (O’nun
Dini’ne) yardım ederseniz (muzaffer kılarsanız), Allah da
size nusret (zafer) verir ve ayaklarınızı Dini üzere sabit kılar.
[Muhammed 7]
|