Ana Sayfa
Ana Sayfa
 
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email

Hizb-ut Tahrir, Hain Yöneticileri Allah’ın Ğazabı ve Kullarının Nefreti Hususunda Uyarıyor

22.12.2003 akşamı Mısır Dışişleri Bakanı; İsra’ ve Mi’rac toprakları üzerinde onlarla komplolar hazırlamak, Filistin halkı üzerine Yahudi varlığını kabul etmeleri için baskı kurmak ve onlarla barış yapmak ve mubarek toprakların işgalini onaylamak üzere kasap Şaron ve onun Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmesini sona erdirdi. Daha sonra bu Bakan, el-Aksa Mescidi’ne gitti. Müslümanlar onun yüzüne doğru atıldı, hareketini ve elleri Müslümanların kanına bulaşmış Şaron ile görüşmesini lanetlediler. Bakanın suratına hak sözü haykırdılar. Böylece onun muhafızları onu götürdüler ve def oldu.

Dışişleri Bakanı Mısır’a geri döndü ve başkanı (Husni Mubarek) ile buluştu ve onu olanlar hakkında bilgilendirdi. Onunla karşılaşan ve yüz yüze gelenler, Hizb-ut Tahrir’in şebâbı (gençleri) ile yanlarındaki Müslümanlardır. Bakana hitaben söylenen o hak sözler, Mısır’ın yöneticisini uyandırmak içindi. Ta ki uyansın ve ilk Kıble toprakları üzerinde Amerika ve yahudiler ile olan komplocu ilişkisini durdursun. Ta ki yeniden Allah’a ve doğru yola dönsün ve Amerika ile yahudileri desteklemek yerine Allah’a ve Rasulü’ne tâbi olsun. Fakat tüm bunlar yerine o mücrimliği seçti, ölçtü, biçti ve tahmin etti. Ölçüp biçtiği şeyden ötürü canı çıksın! Dün 25.12.2003’de (bir ceza olarak) Mısır’da Hizb-ut Tahrir’e karşı vahşi bir saldırı yapmaya karar verdi. Çünkü Hizb-ut Tahrir’in şebâbı Müslümanlar ile birlikte onun Dışişleri Bakanı’na el-Aksa Camii’nde karşı koydular ve onun yüzüne karşı hak bir söz söylediler. Dolayısıyla sistem, Mısır’da Hizb-ut Tahrir şebâbından 80 kişinin tutuklandığını -gururla- ilan etti. Bununla yetinilmedi. Aynı gün, 25.12.2003’de Hizb’e karşı daha önce yapılan bir saldırıdan dolayı 20 aydan fazladır tutuklu bulunan 26 kişinin de aralarında bulunduğu Hizb-ut Tahrir konulu mahkemede hüküm verilmesinin ertelenmesi sinyali verildi. Daha sert hükümler alınması için mahkemeye kararın bir 3 ay daha ertelenmesi ve güvenlik yönetimine de Hizbin şebâbı üzerine daha sıkı ve şiddetli bir baskı kurulması işaret edildi.

Hizbe yönelik şiddetli saldırılar yıllardır müteakiben gelmektedir. Onlarcası Libya’da, Irak’ta, Suriye’de ve Özbekistan’da şehid edildi. Ve şimdi Mısır’da Hizbin şebâbının peşi sıra biri diğerini takip eden bir mesele olarak aceleyle hareket edilmektedir. Özbekistan da Hizbin şebâbından binlercesini tutuklamada ve şehadete varan işkencelerde, Orta Asya’nın diğer bölgelerinde olduğu kadar onunla yarışmaktadır. İşte Suriye zindanları onlarla doludur. Güvenlik organlarının zindanlarında akıbetleri bilinmez bir halde çürütülenler yanında birçokları da ceza süresini tamamladığı halde halâ serbest bırakılmamaktadırlar. Müslüman ülkelerdeki zalim yöneticilerin hapishaneleri neredeyse Hizb-ut Tahrir şebâbından boş değildir ki bu, onların Rabbimiz Allah’tır demelerinden başka bir şey için değildir:

Onlardan sırf, Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar! [Burûc 8]

Hain yöneticilerin Hizbin şebâbına karşı cesaretli olduklarının farkındayız. Zira bu yöneticiler, Hizbin öldürme, suikast, bombalama veya tahrip etme gibi maddi eylemlere başvurmadığından emindirler. Bunun içindir ki onlar kendilerini Hizbin intikamından güvende hissederek Hizbin şebâbının peşine düşmekte ve Hizbin şebâbına şiddetten ve kuvvetten mahrum zayıflar olarak bakmaktadırlar.

Bizim maddi eylemlere başvurmadığımız doğrudur. Fakat yöneticilerden korktuğumuz için değil! Bilakis Mekke’de kâfirlerin reislerini delil ve fikir ile İslam’a davet ederken Rasulullah [‘Aleyhi’s Salatu ve’s Selam]’ın yolunun bunu gerektirmesinden dolayıdır. O [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] onlarla askerî eylemlere ve silahlı şiddete başvurmaksızın fikrî çatışma ve siyasî mücadele ile uğraşıyordu. Ta ki Allah [Subhanehu ve Te’alâ] O’nu aziz kılıp zafer ile ikramda bulununcaya ve O da İslam Devleti’ni kuruncaya kadar... Böylece İslam ve Müslümanlar aziz oldu ve Kuffar zelil oldu.

Evet, biz kendimizi maddi eylemlerle silahlandırmıyoruz. Ancak bu, bu zalim yöneticilerin zihinlerini kaydırdı. Zira biz, Allah’ın izniyle zorbalara yönelecek olan iki silah ile silahlandık ki, bunlar şayet aklederlerse, onlar için hem daha şiddetli hem daha tehlikeli hem de daha etkilidir:

Birincisi: Ahiretteki elîm (acıklı) ve şedîd (şiddetli) bir azaptır ki, hiçbir zalim bundan uzak değildir.

Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah, onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. (O gün) zihinleri bomboş olarak, kendilerine bile dönüp bakamaz bir durumda ve gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar. [İbrahim 42-43]

İkincisi: Allah’ın zaferiyle ikramda bulunduğu gün Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulmasıyla, Ümmetin ellerinde Allah’ın izniyle gerçekleşmek üzere olan bu dünyadaki fecî ve hazin bir cezalandırmadır ki, onlara kendi elleriyle işledikleri bozgunculuk ve fesatlardan ve ülkeler ile halklarına yaptıkları zulümlerden ötürü hizy (rezillik) azabını tattıracaktır.

Bunun yanında biz farkındayız ki, şüphesiz tağutlar Allah’tan korkmazlar. Dolayısıyla Allah’ın azabı ile tehdit etmek onlara etki etmez. Onlar Hilafet’in kurulmak üzere olduğuna da inanmamaktadırlar. Dolayısıyla Allah’ın kullarının cezalandırması ile tehdit etmek de onlara etki etmez. Biz biliyoruz ki bu, tağutların her zamanki halidir. Onlar ne hakkı ne de ehlini hesaba katarlar ve ne Ahiret ne de cehennem onları endişelendirmez. Lâkin muhakkak ki nihayetinde onlara alçaklık ve zillet isabet edecek, yeryüzü ve gökyüzü onları reddedecektir. Allah’ın azabından ve Allah’ın kullarının cezalandırmasından kendilerini koruyacak bir sığınak da bulamayacaklardır. Sonra pişmanlığın fayda vermediği saatte ancak pişman olacaklardır. Önceki zalimlere isabet edenlerde, Müslümanların ülkelerindeki bugünün zalimlerine bir ders, bir ibret vardır. Şayet hatırlıyorlarsa?

Hizb-ut Tahrir; Hizbin şebâbının Rableriyle kuvvetli olduğunu, Dinleri ile aziz olduğunu, Raşidi Hilafet’i kurmak için gece ve gündüz boyunca çalıştığını, Allah [Subhanehu ve Te’alâ]’nın halife kılma ve başarıya ulaştırma hakkındaki va’adini ve Rasulullah [‘Aleyhi’s Salatu ve’s Selam]’in Raşidi Hilafet’in yeniden geleceğine dair müjdesini gerçekleştireceğinden tam bir mutmainlikle tereddüt etmediğini hıyanet içindeki liderlere ilan eder! Ayrıca şebâba yapılan takibatların, tutuklamaların ve işkencelerin, Şahitlik (Hesap) Günü’ne kadar Ümmetin hatırında kalacağını haber verir. Allah, zaferiyle ikramda bulunduğu günde ise, zalimler hak ettikleri ve layık oldukları cezaya uğrarlar.

Onun verdiği haberin doğruluğunu bir süre sonra çok iyi öğreneceksiniz. [Sâd 88]

  

H. 03 Zilka’de 1424

Hizb-ut Tahrir

M.26 Aralık 2003