- Basın Açıklaması -
Servet Taksimi İttifakı'nın Hakikati
Sudan Hükümeti ile İsyancı hareket arasında,
17.01.2004 Salı günü, Servet Taksimi Anlaşması imzalandı.
Bu anlaşmanın en belirgin özellikleri, Güney Sudan'daki
petrol gelirleri ve diğer kazançların hükümet ile isyancılara
arasında eşit şekilde paylaşılması ile Sudan
televizyonunda kendisiyle yapılan röportajda Maliye Bakanı'nın
belirttiği gibi iki banka sisteminin kurulmasıdır ki, petrol
kuruluşlarının %43'ü kamu bütçesinedir -bu da yıllık bir
milyar dolardan fazla bir gelir getirmektedir- ve bunun %70'i de
Güney eyaletlerde çıkarılmaktadır.
Bu anlaşma, Güney'in koparılmasını
ve 20.07.2003'de imzalanan sınırlı Mişâkus Protokolü'nün
tatbikiyle içerisinde bir devlet kurulmasına ve intikal müddetinden
sonra self-determinasyon hakkına tahsis edilmiş 25.09.2003'de
imzalanan önceki Askerî Güvenlik anlaşmasına benzemektedir.
Güney Sudan'daki petrol ve mali kazançların
Kuzey ve Güney arasında bölünmesi ve iki banka sisteminin
kurulması yalnızca, biri Kuzey'de diğeri de Güney'de olmak
üzere iki devletin var olması demektir. Güney'i koparmaya yönelik
bu niyeti ortaya koyan ve daha önce hazırlanan şey, isyancı
Garang'ın Servet Taksimi anlaşmasının imzalanmasının ardından
düzenlediği basın toplantısında ilan ettiği şeydir: “Eğer bir bölünme gerçekleşecekse,
borçlar Sudan Hükümeti'nin üzerine olacaktır, Güney
Hükümeti'nin değil!..” [2294 sayılı el-Rai el-Amm
Gazetesi] Ayrıca eski Kültür ve Medya bakanı, Buna Milval
tarafında açıklanan şeydir [10401 sayılı İttihad el-İmaratiyye
Gazetesi]: “Barış anlaşması görünümüyle amaçlanan,
barışçıl ve üzerinde mutabık kalınmış şekilde Güney'in
koparılması için düzenleme yapılmasıdır.” Ve şöyle
dedi: “Barış anlaşmasında bizi endişelendiren şey, Güneylilerin
yaklaşan devletlerini özellikle oradaki petrolü kullanarak
geliştirmeleriyle servetlerini koruyabilmeleridir.”
Böylesi anlaşmalar, Amerika'nın plânlarına
hizmet kapsamında ülkenin küçük varlıklara parçalanmasına
yol açan tehlikeli örneklerden sayılır. İsyancıların sözcüsü
şöyle diyerek bunu ilan etti: “Servetlerin her bir parça
bölgeye verilmesi, gelecekte Sudan'ın diğer tüm bölgeleri
üzerinde uygulanabilirdir. Özellikle siyasî ve malî
ihmâlkârlığını acısını çeken Darfur ve Doğu Sudan
gibi bölgelerde...” [272 sayılı el-Hayat-us Siyasiyye]
Yine Servet Taksimi anlaşmasının alkışlandığı sırada İngiliz
Dışişleri Bakanı ve İşbirliği Bakanı tarafından yapılan
açıklamalarda beyan edildiği üzere, Darfur'daki koşulların
kötüleşmesine dair İngiltere tarafından gösterilen endişedir.
Muhakkak ki, madenî servetlere ve
bunlardan biri olan petrole şer'i ve sahih bakış, bunların
devlet mülkiyetinden olmadığıdır. Öyle ki onda serbestçe
hareket edilemesin ve çıkarıldığı toprağın sahiplerinin
mülkiyeti haline gelmesin. Şüphesiz onlar, Amr bin Kays
el-Me'rabî'nin rivayetine göre, devletin tebâsı (vatandaşları)
için kamu mülkiyetindendir:
Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve
Sellem]'den Me'reb'deki tuz madenini talep ettim ve onu bana
verdi. Dediler ki, “Ey Allah'ın Rasulü! O ancak akan bir
sudur (yani tükenmez bir madendir).” Bunun üzerine
Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] şöyle dedi: (Öyleyse
onu almana) izin yok
O [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] tuz
madenini akan suya benzetti, zira o da tükenmezdir. Buradan
anlaşılır ki, o yalnızca tuz değil, aksine madendir. Çünkü
onun tükenmez olduğunu öğrendiği an, ona verilmesini
yasakladı. Onun (sınırlı miktarda) tuzdan ibaret olduğunu
sandığında başta ona vermişti. Yasaklamanın sebebi onun tükenmez
bir maden olmasındandır. Ebu 'Ubeyde şöyle dedi: “Fakat
oranın tükenmeyen bitmeyen su hükmünde bir tuz madeni olduğunu
anlayınca orayı geri aldı. Çünkü Nebî [SallAllahu
‘Aleyhi ve Sellem]’in mera, ateş ve su gibi şeylerde
insanların ortak olduğunu belirleyen sünneti gayet açıktır.
O bunu (böylesi tükenmezleri) yalnızca bir kişiye vermekten
nefret ederdi.”
Ey Müslümanlar!
Muhakkak ki bizim şer'i vecibemiz, bu
plânın farkında olmak ve ona İslami bakış açısından
bakmaktır. İslam bizden, bu adaletsiz kimselerin bu süregelen
tavizlerini durdurarak onları cezalandırmamızı ve Nübüvvet
Minhacı (Peygamberlik Metodu) gereği Raşidi Hilafet'i
geri getirerek İslamî Hayatı yeniden başlatmak için çalışanlar
ile birlikte çalışmayı talep etmektedir.
|