Ana Sayfa
Ana Sayfa
 
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti, Tüm İslam Ümmeti'nin Mübarek Kurban Bayramını Buruk Bir Sevinç ile Kutlar

Peygamber Efendimiz [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Medine'ye gittiği zaman, orada iki günün bayram olarak kutlandığını görmüştü. Bunun üzerine şöyle dedi: Allah bunları sizin için daha hayırlı olanlar ile değiştirdi: (Bunlar) Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'dır.

Muhakkak ki, bu iki bayram Allah'ın müslümanlara bir ikramıdır. Bayramda müslümanlar sevinirler, birbirleriyle yardımlaşırlar, kucaklaşırlar; hastalar, akrabalar ve komşular ziyaret edilir, ikramlarda bulunulur, dargınlar barışırlar, fakirler ve muhtaçlar hatırlanarak gönülleri alınır. Bu bayramların her ikisinin de çok özel ve yüce anlamları vardır.

Kurban kesilmesi, sadece bir hayvanın kesilmesi değildir. Çünkü mezbahalarda her gün birçok hayvan kesilmektedir. Aksine kurban kesmek, Allah adına ve Allah'ın rızası için Allah'ın belirlediği günde uygun bir hayvanı kesmek demektir. Peygamber Efendimiz [ SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurdu: “ Kurban kesin! Çünkü kurban, babanız İbrahim’in sünnetidir.”

Allahu Teâlâ, İbrahim [ Aleyhi’s Selam]'a rüya yoluyla oğlu İsmail'i Allah için kesmesini emretmişti. İbrahim [ Aleyhi’s Selam] gördüğü rüyayı oğlu İsmail'e anlatınca, İsmail [ Aleyhi’s Selam] şöyle cevap verdi: Babacığım! Sana emredileni yap. InşaAllah beni sabredenlerden göreceksin. [Saffat 102]

Bunun üzerine İbrahim [ Aleyhi’s Selam] oğlu İsmail'i Allah'ın emrine itaat ederek kurban etmek üzereyken Allah, İbrahim [ Aleyhi’s Selam]'a şöyle buyurdu: Ey İbrahim! Sen rüyayı gerçekleştirdin. Biz muhsinleri (Allah'ın emrine itaat edenleri) böyle mükâfatlandırırız. [Saffat 104-105] Biz, oğluna karşılık büyük bir kurban verdik. [Saffat 107] Böylece İbrahim [ Aleyhi’s Selam] ve İsmail [ Aleyhi’s Selam]'a, bu itaat ve teslimiyetleri sebebiyle bir kurban hediye etti.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: Şimdi Rabbine kulluk et ve kurban kes. [Kevser 2]

Kurban kesmenin yüce anlamı, işte böylece ortaya çıkıyor. Görüyoruz ki, Allahu Teala kurban kesmeyi, kulluk etmeye bağlamıştır. İbrahim [Aleyhi’s Selam]'a hediye edilen kurban da Allah'a itaatinin karşılığıydı. Öyleyse kurban kesmek sadece bir hayvanı boğazlamak değil, Allah'a itaatin göstergesidir. Müslümanlar kurban keserek işlerine gelmese de, zorlarına gitse de, kendileri için kolay olmasa da Allah'ın her emrine itaat edeceklerini ilan etmiş olmaktadırlar.

Ama ne yazık ki, bugün yaşadığımız hayatta ve içerisinde bulunduğumuz toplumda ve bizi yöneten devlette, bu itaat ve teslimiyeti göremiyoruz. Müslümanların Islam'ı hakkıyla anlamadıklarını, gereklerini -hiç kimseden korkmaksızın- yerine getirmediklerini ve her durumda Allah'ın emrine teslim olmadıklarını görüyoruz. Içinde yaşadığımız toplumda, Allah'ın haram kıldığı her ne varsa yapıldığını, kadınların utançlarını kaybettiklerini, gençlerin Batılılara hayran olduklarını ve büyüklerin geçim derdine düştüklerini görüyoruz. Başımızdaki devlette Islam hükümlerinin hiçbir şekilde bulunmadığını, Müslümanların asla korunmadığını, izlenen politikaların tamamen Amerika ve Ingiltere gibi -her tarafta Müslümanları öldüren- kâfirlere göre yürütüldüğünü görüyoruz. Bizi yöneten devlet adamlarının; kâfirlerle işbirliği yaptığını, onlara köle gibi bağlandıklarını, hiçbir şekilde Allah'tan

korkmadıklarını, insanları yalan sözlerle kandırdıklarını ve halkın da onlara safça inandığını görüyoruz.

Ey Müslümanlar!

Öyleyse Allah için kendimize soralım: Nerede o Allah'a itaat? Nerede o Allah'a teslimiyet? Nerede o Allah’a kulluk? Nerede?! Neden devletten, polisten, ordudan, istihbarattan, kâfir devletlerden ve onların televizyonlardaki ajanlarından, rızkımızın kesileceğinden, eziyet göreceğimizden veya ailelerimize zarar geleceğinden korkuyoruz? Allah dilerse bizi koruyamaz mı? Bize dilediği kadar rızık gönderemez mi? Neden davranışlarımızda tamamen, eksiksizce Islam'a göre hareket etmiyoruz? Neden Allah'a tam bir teslimiyet ve itaat ile Dinimize sahip çıkmıyoruz? Hesap Günü’nün geleceğine inanmıyor muyuz yoksa? Kıyamet Günü tüm yaptıklarımızdan ve gördüklerimize karşı susmamızdan sorulmayacak mıyız? Hepimiz Allah'ın rızasını ve Cennetini istemiyor muyuz? Öyleyse neden kendi hayatımızda, içinde yaşadığımız toplumda ve başımızda bulunan devlette Islam’ı hakim kılmaya koşmuyoruz? Niçin Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması için, Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmıyoruz? Yoksa Allah ve Rasulü’nün müjdesine mi inanmıyoruz? Haşa!

Allah için kendimize soralım: Hangimiz evladımızı Allah için kurban edebiliyoruz? Hangimiz o derece ağır bir kulluğu, itaati ve teslimiyeti gösterebiliyoruz?

Hele bizler burada, kurbanlar kesip ailelerimiz, akrabalarımız, komşularımız ve ziyaretçilerimiz ile sevinç içerisinde bu mübarek bayramı kutlarken ve Allah adına kesilmiş o mübarek kurban etlerini tadarken; Irak'ta, Filistin'de, Çeçenistan'da, Doğu Türkistan'da ve diğer birçok Islam topraklarında katledilen kardeşlerimiz ve onların mazlum aileleri gözlerimizin önüne hiç gelmeyecek mi? Biz burada koyunları, koçları, inekleri, develeri Allah için kurban ederken, kâfirlerin ve zalimlerin başka yerlerde şeytan için kardeşlerimizi kurbanlık hayvan gibi kestiklerini hatırlamayacak mıyız?

Şüphesiz ki kurban, Allah'a itaatin ve teslimiyetin göstergesidir. Allah'ın emirlerine ve yasaklarına tam olarak uymazsak, başımızdaki küfür sistemlerini Allah için yok etmezsek, dünyanın birçok yerindeki kardeşlerimizin yardımına koşmazsak, bizlere ihanet eden ve Amerika’ya hizmetçilik eden yöneticilerimizi başımızdan kovmazsak, Islam'ı Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak hayatımıza hakim kılmazsak, nasıl bir itaat ve teslimiyet göstermiş oluruz? O kestiğimiz mübarek kurbanlar nasıl gerçek değerlerine kavuşabilir?

Elbette Hizb-ut Tahrir, -sürekli olarak- Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak ve Islam'ı hayata hakim kılmak suretiyle sizi, Allah'a itaat etmeye ve tam bir teslimiyetle teslim olmaya çağırıyor. Çünkü Raşidi Hilafet; Allah'ın vaadi, Rasulullah [ SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesi ve Islam'ın zirvelere yükselişidir.

Öyleyse bu davetimize cevap verecek misiniz?

Ey Iman Edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verecek şeye davet ettikleri zaman icabet edin! Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz şüphesiz O’nun huzurunda toplanacaksınız. [Enfal 24]

 

H. 11 Zilhicce 1424

Hizb-ut Tahrir

Türkiye Vilayeti 

 

M. 01 Şubat 2004