Ocak
2004’ten beri Başkan Müşerref’in hükümeti Pakistan’ın
kabilevi bölgelerine askerî operasyonlar yürütmektedir.
Hükümetin operasyonları, kabile arazilerindeki Müslümanları
taciz etmeye, evlerini yerle bir etmeye ve herhangi bir delil gösterilmeksizin
tutuklamaya yönelmektedir. Hükümet masum insanların
kanlarının akmasından sakınmamaktadır. Üstelik tüm bu
operasyon kampanyaları, Amerika’nın talimatı üzerine başlatılmıştır.
10 Ocak 2004’te ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell bunu şöyle
tasdik etmiştir: “Başkan (Pervez) Müşerref’in bizim
önerilerimize icabet etmesinden ve bu bölgede yeni askerî
operasyonlar yürütmesinden memnun oldum... Pakistanlılara açıkça
belirtiyoruz ki, biz onların bu bölgenin kontrol altına
alınması için ellerinden gelen her şeyi yapmalarını
istiyoruz.” Fakat Pakistan Dışişleri Bakanı Hurşid
Ahmed Kasuri 23 Ocak 2004’te bu operasyonların aslında
Pakistan’ın yüksek menfaatlerini korumak için başlatıldığını
iddia ederek aksinde ısrar etti. Müşerref’e gelince; Eylül
2003’te BM Genel Kurulu’ndaki konuşması sırasında şunu
iddia etti: “Pakistan, teröre karşı savaşı desteklemek
için insanlık ve ulusal çıkarlarımız ilkeleri temelinde
stratejik bir karar aldı.” Bununla birlikte Müşerref’in
son üç yıldır izlediği Afgan siyaseti hakkındaki bir çalışmasından
açıkça saptanmaktadır ki süregelen operasyonlar yalnızca
Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirmek içindir.
Bundan da öte Müşerref’in siyaseti, Pakistan’ın ulusal
çıkarlarını güvence altına almaktan ziyade Pakistan’ı
yıkıma götürecek bir siyasettir.
Pakistan’ın
kabilevi arazilerindeki operasyonlar birçok bölgesel Amerikan
hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadır. Amerika, güney-doğu
Afganistan’da Amerikan askerî personeline yönelik aralıksız
saldırılardan tedirgindir. Her ne kadar Amerika bu
saldırıların ancak bir avuç aşırı militan tarafından gerçekleştirildiğini
iddia etse de, insanların aslında sadece Amerikan
varlığını değil, bilakis aynı zamanda tek gayesi Amerikan
işgalinin çirkin yüzünü gizlemek olan Hamid Karzai’nin
kukla hükümetini de reddettiğine dair bir delil teşkil
etmektedir. Karzai ve Amerikan kuvvetlerinin günlük katliamları,
Amerikan payandalığına dayanan bir hükümet olarak Karzai
hükümetinin sınırlı otoritesini de ifşa etmektedir. Afgan
direnişi ise, tekerrür edip durduğu teminatlarına rağmen,
Afganistan’da kendi tasarladığı “barışı” tesis
edemediğini açığa vurduğu için Başkan Bush’un yaklaşan
seçimlerde başkanlığını elinde tutmasına ilişkin
çabalarına zarar vermektedir. Muhakkak ki Bush, kukla Karzai’nin
hükümetini kuvvetlendirmeyi arzulamaktadır. Bu yüzden İslam
topraklarından olan Afganistan’ın Amerika tarafından
işgaline karşı olan silahlı direnişin sürekli artmasını
ezme arayışındadır.
Bununla
beraber Amerika, Pakistan’ın işbirliği olmaksızın bölgesel
hedeflerini asla gerçekleştiremezdi. Sovyetlerin Afganistan
istilasının başarısızlığının ardından Amerika,
Afganistan topraklarıyla mahdut herhangi bir tek-yanlı
operasyon, hududun öbür tarafı yani Pakistan’ın kabilevi
arazileri üzerinde de benzer operasyonlar gerçekleştirilmedikçe
Afgan silahlı direnişinin kırılmasında hezimet meydana
geleceğini kesinlikle idrak etti. Bundan dolayı Kâbil’deki
Taliban hükümetinin düşmesinden sonra, hudud boyunca bulunan
Mücahidîn hareketini sınırlandırmak amacıyla
Pakistan-Afganistan hududu üzerindeki Pakistan silahlı
kuvvetlerinin önemli bir bölümüne Müşerref atandı. Hatta
2002’deki Pakistan-Hindistan yüksek gerilimleri sırasında
Hindistan, Pakistan hududuna devasa bir askerî yığınak
yaptığında bile, Amerikan çıkarlarını güvence altında
tutmak için Müşerref’in Pakistan-Afganistan hududundaki
askerî varlığı muhafaza edildi. Ve şimdi, yabancı dikta
üzerine Müşerref bizzat Pakistan’daki Müslümanlara karşı
acımasız operasyonlar icra etmektedir. Kezâ Müşerref,
Amerika’nın bölgedeki nüfuzunu ileriye dönük olarak pekiştirsin
diye Amerikan ajanı Karzai’nin elini güçlendirmek için de
çalışmaktadır.
Pakistan
toprakları üzerinde ve özellikle kabilevi araziler sathında
gerçekleştirilen bu vahşi operasyonlar ile Müslümanları
pasifize etmek amacıyla Müşerref, sığ vatancılık
bağını kışkırtmaya başvurdu. Müşerref, terörizm ile
savaşta Amerika’nın tarafında yer almanın ulusal bir çıkar
olduğunu ilan ederek “sab siy pehliy Pakistan” [Önce
Pakistan] şiarını yüceltti. Bu suretle Müşerref, İslam
Akidesi ile bağlanmış tek bir İslam Ümmeti şeklindeki
İslamî mefhumu sakatlamaya girişti. Hiç şüphesiz vatancılık;
toprak ve adi bencillik uğruna İslam’ı ve Müslüman
Ümmeti feda etmeye davet eden bir küfür şiarıdır. Yine
vatancılık, Müslüman Ümmetin 57 ülkeye parçalanmasına
yol açan tehlikeli bir mefhumdur. Gerçekte yöneticilerimiz,
ulusal çıkarlar nâmına yabancıların menfaatlerini gerçekleştirmek
için Ümmetin enerjisini ve kaynaklarını istismar
etmektedirler. Üstelik Amerikan işgalini pekiştirerek Amerika’nın
bölgesel menfaatlerini kuvvetlendirmek, hiçbir şekilde
Pakistan’ın en üstün çıkarlarından değildir. Amerika
uğruna Pakistan’ın kendi vatandaşlarına karşı
hareketlenmesi ile şüphesiz Müşerref, “Önce Pakistan”
şiarına bizatihi kendisi ters düşmüş ve aslında onun için
en öncelikli olanın Amerika’nın çıkarları olduğu
kanıtlanmıştır.
Müşerref
tamamen çok iyi bilmektedir ki, İslam tek başına Ümmetin
hissiyatının yegâne kaynağıdır ve Müslümanlar, Amerika’nın
Müslümanlara karşı aleni saldırganlığından ötürü
Amerika’ya karşı derin bir nefrete sahiptirler. Böylelikle
Ümmetin baş düşmanına yardım etmek için Müslümanları
pasifize etmek ve onların peşine düşmek amacıyla Müslümanların
yöneticileri fikirlere ve mefhumlara karşı bir savaş
ateşlediler. Amerikan çıkarlarını gerçekleştirmekten
başka seçeneğin olmadığını söyleyerek anti-Müslüman
politikalarını doğruladılar. Yine Amerikan çıkarları
hakkında, Pakistan’ın -her nasılsa- Amerika’nın lütfettiği
miktarda ekonomik başarı ve askerî yetenek kazanacağı
şeklinde yanlış bir izlenim oluşturdular. Oysa Amerikan çıkarları
için Müslümanların işlerini zaptetmek asla ekonomik kendi
kendine yeterlilikle veya askerî kuvvet edinmekle sonuçlanmadı.
Politik arenada bir Amerikan piyonu haline gelmekle Pakistan gerçekte
kendisini öteki dünyadan uzaklaştırmaktadır. Amerikan nüfuzundan
iğrenen bu halklar ve ülkeler Amerikan zulmüne öfkelendiler
ve onların Pakistan’a destekleriyle İslam topraklarındaki
Amerika nüfuzu yok edilebildiği halde Pakistan’a ucuz bir
Amerikan piyonu olarak bakılır oldu. Ayrıca Amerika, Pakistan’ın
Amerika’ya ekonomik bağımlılığını sağlama almak için
krediler ve yardımlar yemi vererek Pakistan’ı IMF ve Dünya
Bankası’nın tuzağına düşürdü. Amerikan lütfunu elde
etmeye gelince; Amerika, Afganistan’a karşı savaşında
Amerika’ya tam desteğini esirgemeyen Pakistan olduğu halde,
Keşmir meselesinde Pakistan’ın isteklerini göz ardı ederek
Hindistan’ın tarafında yer aldı. O kadar ki, Pakistan’ın
desteği Amerika’yı Keşmir’deki Cihadı terörizm olarak
ilan etmesinden bile caydırmadı. Tüm dünyaya hakim olma
hevesinde olan Amerika’nın hevasına göre birinin dış
politikasına şekil vermesi, ancak Amerika’dan önce onun
kendi kendisini zayıflatmasına hizmet edebilir.
Ey Müslümanlar!
Müşerref,
Amerika’nın bölgesel ihtiraslarının ve Amerika’nın terörizm
ile savaşının maksadının tamamen şuurundadır. O yine
Amerika’nın plânlarında başarılı olmasının bölge
Müslümanları için ne kadar ciddi ve tehlikeli olduğunu da
bilmektedir. O, Amerika’nın terörizm ile savaşında dünya
toplumunun desteğini kaybettiği gerçeğinin cahili değildir.
Nitekim Afganistan ve Irak’taki durumun bir sonucu olarak
Amerika şimdi yeni bir esasî saldırganlık başlatmaya yönelik
herhangi bir inisiyatif sahibi değildir. Yine de tüm bunlara
karşın Müşerref gerçeği sizden gizlemektedir. Öyle ki
Amerika’ya köleliğe razı olasınız. Hatırlayın ki kölelik
asla hakimiyet getirmez. Getirse getirse ancak daha derin bir
kölelik getirir.
Muhakkak
ki sizin yöneticileriniz, kaynaklarınızın tamamını baş düşmanınızın
çıkarlarını gerçekleştirmek için hasretmektedirler.
Amerika’nın kuvvetinin kaynağı bu yöneticilerdir! Bu
yöneticiler eliyle Amerika topraklarınızı kontrol etmektedir.
Bu yöneticiler sizin Amerika’ya yönelik tüm çabalarınızı
yok etmekte ve size karşı kâfirlerle omuz omuza durmaktadırlar.
Amerikan sömürgeciliğinden kurtuluşunuzun asıl engelini
onlar temsil etmektedirler. Sizler, Amerika’nın üzerinizdeki
hakimiyetini korumak için başınıza dikilen bu yöneticilerin
sakat mazeretlerini ve yalan vaatlerini reddetmeye mecbursunuz.
Haydi, ayağa kalkın! Bu yöneticileri kökünden söküp atın
ve Ümmetin kaynaklarını ve stratejik konumunu İslam’ı ve
Müslümanları kuvvetlendirmek için kullanacak ve Kuffarın
saldırılarına karşı size kalkan olacak olan Hilafet’i
yeniden kurun!
|