Ana Sayfa
Ana Sayfa
 
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email

Basın Açıklaması -

Amerikan Belgesi ve Ebiyi’den Vazgeçilmesi

Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana ibadet eder ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir. [Nur 55]

20.03.2004 tarihli Hartum gazeteleri, Ebiyi meselesini çözmek için iki taraf (Hükümet ile İsyancı hareket) arasında Nifâşâ’da yapılan müzakerelere sunulan Amerikan belgesinin detaylarına yer verdiler. Bu ise isyancı hareketin daha önce sunduğu fakat hükümetin reddettiği önerilerin neredeyse aynısıdır. Bu belgedeki en tehlikeli şey, Ebiyi sakinlerinin, ya el-Ğezâl denizine bağlanmayı veya Kuzey’de kalmayı tercih edecekleri intikalî müddet (geçiş süreci) sonundan önce, Güney Sudan’daki bir diğer yoklama ile mutabık ayrı bir yoklamaya oy vermeleri gerektiğidir. (Amerika’nın Sudan özel temsilcisi) John Danforth Nifâşâ’da düzenlediği ve Ahbâr-ul Yevm gazetesinin 20.03.2004 tarihli 3387 sayılı baskısında yayınlanan basın toplantısında şöyle dedi: “Başkan Bush, Darfur’da şu sıralar meydana gelen gelişmelerden üzüntü duymakta ve barışın ancak bu ayın sonundan önce tesis edilebileceğine inanmaktadır. Amerikan yönetimi, barış sürecine engel olan herhangi bir tarafa müzakerelerin başarısızlığının sorumluluğunu yükleyecektir.” Beyan edilenler, Amerikan yönetiminin isyancı harekete meylettiğini tasdik edebilmektedir. Yine (Sudan’daki Amerikan özel temsilcisi John Danforth tarafından düzenlenen basın toplantısında söylediklerine göre) belgeyi kabul etmemesi halinde hükümeti tehdit ettiği de açıktır. Nitekim Amerikan belgesinin, Amerikan hükümetince Ebiyi meselesinin çözümünde nihaî konum olarak değerlendirildiğini tasdik etmiştir.

İsyancı hareket ise belgeyi en baştan kabul etmiştir. Bu gayet normaldir. Zira bunlar aslında kendi önerilerine benzemektedir.

Kaldı ki 21.03.2004 Pazar günkü 2882 sayılı es-Sahâfe gazetesinde belirtildiği üzere, Hükümetin belgeyi kabulü müzakereler için bir temeldir. Yine Nifâşâ’dan geri gelmiş müzakere heyetinin üç üyesine ilaveten Başkan el-Beşir ve çevresinin, hükümet partisi ileri gelenlerinin ve askeri kuvvetlerdeki birçok komutanın katıldığı büyük bir toplantı yapıldığı söylendi. Bunların tartışmaları Amerikan teklifi üzerine yoğunlaştı ve hükümetin zaafiyetini açığa çıkarırcasına bunun müzakereler için uygun bir temel olduğu sonucuna varıldı.

Amerikan teklifini uygun olarak görenlere gelince; onların durumu, Amerika’nın baskılarına teslimiyetlerine ve onu razı etme arzularına işaret etmektedir:

Allah ve Rasulünü razı etmeleri daha doğrudur. [Tevbe 62]

Ebiyi bölgesinden ve daha önce Güney Sudan’dan vazgeçilmesi Allah’a, Rasulü’ne ve tüm Müslümanlara ihanettir! Çünkü Sudan toprakları İslamî bir topraktır. Bir kısmı insanların kendiliğinde Müslüman olduğu Uşrî topraklardır ve bir diğer kısmı da Müslümanların elleriyle kurtarılan Haracî topraklardır ve bir başka kısmı ise Müslümanların savaşsız sahiplendiği topraklardır. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] şöyle buyurdu:

Allah'ın, onlardan (mallarından) Rasulü'ne verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Velâkin Allah, Rasullerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye Kâdirdir. [Haşr 6]

İşte bu, tüm Sudan toprakları üzerine intibak eder. Dolayısıyla hiç kimse bu toprağın tek bir karışından vazgeçemez. Sultan ‘AbdulHamîd’in -Hilafetin en zayıf dönemlerinden geçilirken- Filistin’in az bir kısmını Yahudilere vermeyi nasıl reddettiğini görmediniz mi? Meşhur sözünde şöyle diyordu: Müslümanların toprağından bir parçanın koparıldığını görmektense cesedimin bıçakla canlı canlı koparılması bana daha kolaydır.

Ey Kerim Ümmet!

Amerika’nın “terörizme karşı savaş” adı altında Müslümanlara karşı açtığı savaş artık gizli bir şey değildir. Sudan İslamî bir memlekettir. Dolayısıyla Amerika’nın güvenlik ve barış getirmek için uğraşacağı hayâl bile edilemez. Bilakis harap olmasını istemekte, parçalara ayrılması için çalışmakta ve servetlerini sömürmektedir. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] şöyle buyurmaktadır:

Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. [Âl-i 'İmran 118]

Bu yüzden hepimizin üzerine düşen, bu habis projeyi durdurmak ve hükümeti bu günah işte yer almamasına zorlamak için tek el (güç) olarak çalışmaktır. Rasulullah Mustafâ [SallAllahu ‘Aleyhi ve Âlihi ve Sellem] şöyle buyurdu:

Kesinlikle Hayır! Vallahi, ma’rufu (iyiliği) emredersiniz ve münkerden (kötülüğü) nehyedersiniz ve zalimin önüne geçersiniz ve onu hakka zorlarsınız ve onu hakkı yapmaya mecbur edersiniz.

Hükümet halâ, ülkeye barışın getirilmesinde Amerika’nın sözlerine güvenmektedir. Oysa Allah [Subhanehu ve Te’alâ] şöyle buyurmaktadır:

(Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir. Ne var ki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir. [Nîsa 120]

Nübüvvet Minhâcı (Peygamberlik Metodu) üzere Hilafet Devleti, İslam âleminde Amerika’ya ve plânlarına karşı durabilmenin yegâne olası yoldur. Öyleyse Allah [Subhanehu ve Te’alâ]’yı razı etmek ve hem dünyada hem de Ahirette izzet ve şeref sahibi olmak üzere hepimiz onu kurmak için elimizden geleni yapalım. Allah [Subhanehu ve Te’alâ] şöyle buyurdu:

Zulmedenlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra muzaffer de olamazsınız. [Hud 113]

 

H. 30 Muharrem 1425

Hizb-ut Tahrir

Sudan Resmi Sözcüsü

‘İbrahîm Usmân (Ebu Halîl)

 

M. 21 mart 2003