Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Türkiye Vilâyeti / Medya Bürosu

Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana ibadet eder ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir. [Nur 55]



 

Türkiye İçin Gerçek Tehdit İslam Değil, İslam’ın Emirlerine Karşı Çıkmaktır

İslam’a olan düşmanlığı kronikleşmiş olup bunu her fırsatta dile getirmekten çekinmeyen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer; “Hüküm ancak Allah’a aittir” ayetine yüz çevirenlerin doldurduğu ve kâfirlere ülkeyi ve servetlerini peşkeş çekmeye yönelik yasaları çıkarmaktan ve İslam’ın hayata hâkimiyetini geciktirmek için çalışmalar yapmaktan başka hiçbir işe yaramayan TBMM’nin 1 Ekim 2004’teki 22. dönem 3. yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Din sömürüsünü temel araç olarak kullanan ve Türk toplumunun Cumhuriyet döneminde elde ettiği tüm çağdaş kazanımları yok etmeyi hedefleyen irticai hareket, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini öngören anayasal düzenimiz için öncelikli tehdit olma niteliğini sürdürmektedir. Din istismarcılığı, bir yandan anayasal düzenimize ve demokratik gelişimimize, diğer yandan İslam dinine büyük zarar vermektedir. Çağdaş bir ulus olmanın bilinci içinde, irticanın ülke gündeminden çıkarılması için savaşım kararlılıkla sürdürülmelidir.

Ve şöyle dedi: “İster ‘ılımlı’ ister ‘köktenci’ olsun, din devleti ile demokrasinin bağdaşması olanaksızdır.

Şimdi soruyoruz: Cumhuriyet, demokrasi ve laikliğin İslam’a tamamen muhalif ve düşman olduğu apaçık ortada iken ve Cumhurbaşkanı bu fikirlere içtenlikle sahip çıkarken, İslam’a hangi zararın verilmesinden bahsetmektedir? Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi gibi küfür fikirleri, İslam’a gerçek zararı vermek ve kökünü kazımak için Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli haline getirilmemiş midir? Türkiye halkı bunlarla hangi “çağdaş kazanımlar” elde etmiştir? Her geçen gün İslam’dan saptırılmaları, iğrenç ve hayasız Batılı yaşam tarzına hayran bırakılmaları, açlığa, sefâlete, işsizliğe mahkum edilmeleri, Avrupalı kâfirlerin kapısında dilenci konumuna düşürülmeleri, Müslüman kardeşlerimize karşı savaşan Amerikalı kâfirlerle yapılmış “stratejik işbirliği” ve kurulmuş “sıcak dostluklar”, yahudiye verilen destekler ve hediye edilen ihalelerden başka ne elde edilmiştir?

Ayrıca Sezer, irticanın ülke için en büyük tehdit olduğunu ve onunla savaşılması gerektiğini söyledi ki “irtica” ile kastettikleri, bizâtihi İslam değilse nedir? Halkın İslam’a karşı duyarlılığı olmasa, Türkçe kelimeleri kullanmaya özen gösteren Cumhurbaşkanı “irtica” gibi Arapça bir kelimeyi ne diye kullanıyor olacaktı? İrticanın kapsamına giren ve “terörizmin ilham kaynağı” olarak yansıtılan konular, Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın emrettiği ve Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in bizzat tatbik ettiği “İslam Devleti”, “Cihad”, “Cizye”, “Zekat” gibi fikirler veya recm, kısas ve benzeri gibi İslâmî cezalar veya mîrasa, evliliğe ve ticarete ilişkin hükümler değil midir?

Hâl böyle iken, Türkiye ve Türkiye halkı için gerçek tehdit, laik zorbaların “irtica” diye sayıkladıkları İslam değil, bilakis İslam’ın hükümlerinden yüz çevirmektir. Allah ve Rasulü’nün emrine karşı gelenler, İslam’dan ve İslam Devleti olan Râşidî Hilâfet Devleti’nin kurulmasından değil, bilakis İslam’a aykırı davranmaktan ve İslam Devleti’nin kurulmasını engellemekten korkmalıdırlar. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:

Öyleyse O’nun (Rasulullah’ın) emrine aykırı davrananlar, başlarına bir fitnenin (belânın) gelmesinden veya kendilerine çok acıklı bir azâbın isâbet etmesinden sakınsınlar. [Nûr 63]

 

H. 16 Şa'bân 1425
 HİZB-UT TAHRİR
Türkiye Vilâyeti / Medya Bürosu
M. 01 Ekim 2004

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |