Filistin,
mücrim Yahudi varlığının elleriyle yakılmaktadır. Bu tayyib
ve tahur toprağı kurtarın!
Filistin,
hayvâni Yahudi çetelerinin elleriyle doğranmaktadır. Bu tertemiz
kanları koruyun!
Filistin,
İsrâ ve Mi’râc’ın toprağıdır ve Mübârek bir topraktır.
İki Kıblenin ilkidir. Ve sizi çağırıyor, icabet edecek
misiniz?
“Ey
Mu’tasım!” demiyoruz. Zîra Müslümanların bir Hâlifesi
olmadığı gibi Mu’tasım da yok! Eğer olsaydı, bu nîda olmazdı.
Zîra Hâlife, Müslümanların askerlerini çağırır ve onlara
bizzat liderlik ederdi:
Hâlife
(sizin için) kalkandır, onun ardında savaşılır ve onunla
korunulur.
Kralları
yada devlet başkanlarını da çağırmıyoruz. Çünkü onlar ya
Amerika’nın yada Avrupa’nın uşağıdırlar.
Amerika
ve Avrupa ise yahudi varlığını Filistin için bir işgâlci
olarak görmez. Yakmalarını, yıkmalarını, doğramalarını ve
katliamlarını vâhşi saldırılar olarak değerlendirmez. Bunlara
saldırgan birer vahşet olarak değil “kendisini savunma”
olarak bakar.
Krallar
ve devlet başkanları işte onların uşaklarıdırlar. Alkış
tutsunlar, işler yoluna girsin, barış egemen olsun (!) diye
Filistin’in ne zaman son nefesini vereceğini gözlerler. Filistin’i
yahudiye teslim eden kâfir sömürgecilerin elleri işte onlardır.
Orduları yahudilerle savaşmaktan men edenler onlardır!
Yahudilerin yerleşmeleri için ortam hazırlayanlar da onlardır!
Biz
kralları ve devlet başkanlarını çağırmıyoruz. Onlardan hiçbir
hayır beklenmez. Hatta tarafsız kalmaları bile umulmaz.
Ama
orduları çağırıyoruz: Belki aralarında, Haçlılarla
işbirliği yapan Fatımîleri yok eden ve sonra o Haçlıları
harap edip Filistin’den kovan bir Salâhuddin vardır.
Orduları
çağırıyoruz: Belki aralarında, Amerika, Avrupa ve yahudiler
ile işbirliği yapan yeni Fatımîleri yok edecek, yahudi varlığını
Filistin’den kökünden söküp atacak, böylece mü’minlerin
gönüllerine şifâ olacak, böylece Allah katında sâdıklardan
olduğu yazılacak ve bu dünyada mü’minlerin gururu olacak
bir komutan vardır.
Orduları
çağırıyoruz: Belki aralarında, Filistin’e yönelik Tatar
saldırılarını yok edip oradan hepsini çok kötü bir kovma ile
kovan bir Seyfeddin Kotuz veya bir Baybars vardır. Belki
aralarında yeni Tatarların, yahudi varlığı ve destekçilerinin
saldırılarını yok edecek biri vardır.
Orduları
çağırıyoruz: Belki aralarında, zillet ve meskenet ile
damgalanmış, Allah’ın ğazabına uğramış,
Allah ve Rasulü’nün düşmanları olan saldırgan yahudilerin
elleriyle, parçalanmış çocukların cesetlerini, namuslu
kadınların elbiselerinin yırtılışını ve yaşlıların masum
kanlarının dökülüşünü gördüğünde damarlarındaki
kanları kaynayacak olan biri vardır.
Orduları
çağırıyoruz: Belki aralarında, Allah ve Rasulü’nün
kendisine yardım edeceği, Hilâfet’i iade edecek, ardında
savaşılan, kendisiyle korunulan ve Müslümanların miğferini
sakınan Hâlifeyi ortaya çıkaracak, Ümmeti yeniden İnsanlar
için çıkarılmış en hayırlı Ümmet konumuna
yükseltecek biri vardır. Böylece kendi yurtlarında boynu bükük
ve çaresizce saldırılara mâruz kalmayacak, aksine zâlimlerden
intikam alıp mazlumların hakkını teslim edecek fetihlerin fâtihleri
olacaklardır.
Biz
ordulara nîdada bulunuyoruz, öyleyse icâbet edecekler mi?
[Aranızda
hiç dosdoğru, sapasağlam bir adam yok mu?]