Ne
Zamandan Beri Allah ve Rasulü’nün Düşmanları Fâtih Oldular?
6
Ekim tarihinde Avrupa Komisyonu’nun Türkiye Raporu’nu açıklamasından
sonra, AKP Hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gerçekleştirdikleri
reformlar ve çıkardıkları yasalar sayesinde ulaştıkları sözde
ilerleme nedeniyle âdeta kahraman gösterildi. O kadar ki, Erdoğan’ın
“Avrupa Fâtihi” olduğu bile îlan edildi. İslam’ı yok
etmeye yönelik cesaretinden ötürü, Almanya’da kâfirler için
özel bir anlamı olan “Quadriga - Yılın Avrupalısı“
ödülü ile ödüllendirildi.
İslam’ın
ve Müslümanların aleyhine yasalar çıkaran, İslamî değerleri
ve ölçüleri paramparça dağıtmak üzere reformlar yapan,
Müslüman kızların ve hanımların nâmuslarını ayaklar altına
atan, halkı açlığa ve sefâlete mahkum eden, Doğu’dan Batı’ya
kadar Müslüman kardeşlerimizi katletsinler, evlerini başlarına
yıksınlar ve cesetlerini sokaklara saçsınlar diye ülkenin
havaalanlarını, karalarını ve denizlerini Kâfir Haçlı
barbarların hizmetlerine açan, ülkenin yer altı ve yer üstü
kaynaklarını kâfirlere peşkeş çeken, sonra da Ümmeti onlara
dilendiren ve halkı kâfirlerin bu çalıntı hibeleriyle sahte rüyalara
daldıranlar bunlar değil midir?
Bunlar
mı fâtihtir?! Bunlar mı kahramandır?! Bunlar mı cesâretlidir?!
Vallahi bunlar ne fâtihtir ne kahramandır ne de cesurdur. Bunlar
olsa olsa kâfirlere yaranmak için yırtınan zelîl Haçlı
piyonlarıdırlar. Onlar ancak Allah’a ve Rasulü’ne, İslam’a
ve Müslümanlara düşmanlıkta cesurdurlar. Allah’ın bu dünyada
Râşidî Hilâfet ile ve Ahirette de acıklı azabı ile
kendilerini cezalandırmasına karşı kahramanlık etmektedirler.
Gerçek
fâtihler ancak Allah yolunda Cihad ederek İlâ-i Kelimetullah uğrunda
mallarını ve canlarını harcayarak Avrupalı kâfirleri Viyana
kapılarına kadar çöp yığınları misâli süpürüp def eden
Mu’tasım ve Harun er-Raşîd misâli Mü’minlerin Halifeleri
idi. Onların tayin ettiği Hâlid bin Velîd, Târık bin Ziyâd ve
Salahuddin el-Eyyubî misâli şerefli komutanlardı. Onların,
kefeniyle Cihada koşan Alparslan ve Ulubatlı Hasan gibi fedâkar
erleri idi. O fâtihler kâfirlerin tahtlarını başlarına geçirmemişler
miydi? Dünyayı onlara dar etmemişler miydi? Bunlar kâfirlere
yaranmak uğruna ziyaretler yapmak için uçaktan uçağa
binerlerken, o mücahidler Allah’ın Dinini yüceltmek, mazlum
kardeşlerinin imdadına yetişmek ve azgın kâfirleri mahf-u perişan
etmek için atlarından inmeksizin Cihaddan Cihada, cepheden cepheye
koşmuyorlar mıydı? Fâtih Sultan Muhammed Han’ın Bizans kâfirinden
alarak şereflendirdiği İstanbul’u onlar kâfirlerin yol geçen
hanı, fuhuş bataklığı ve uyuşturucu merkezi haline
getirmediler mi? Fâtih’in Ayasofyası’nı müze yapmadılar
mı? Eğer o Fâtih bugün bu hâin yöneticilerin Ümmeti nasıl
yalnız bıraktıklarını, kâfirlere nasıl dost olduklarını,
İslam’a nasıl saldırdıklarını, İstanbul’u ne hâle
getirdiklerini görseydi, şüphesiz onlara büyük bir lânet ile
lânet ederdi. O Fâtih’in kemiklerini sızlatanlar mı bugün
fâtih oldular ?!
Muhakkak
ki Allah’ın izni ve yardımı ile Raşidi Hilafet Devleti
çok yakın bir zamanda kurulacaktır. İşte o gün hem bu hâin
yöneticiler hem de onlara yarananlar gerçek fâtihlerin kimler
olduğunu çok iyi öğreneceklerdir. Mü’minlerin müstakbel
Hâlifesi, sadıklardan ve muhlislerden oluşacak muazzam ordusuyla
sömürgeci kâfirler olan Amerika’ya, Avrupa’ya, Rusya’ya,
Çin’e ve lânetlenmiş Yahudi varlığına fâtih neymiş göstereceklerdir,
İnşaAllah. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:
Zâlimler
nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını çok yakında
bileceklerdir. [Şuara 227]