Hicrî 26 Şa’bân 1425 muvâfık Milâdî 10 Ekim 2004 Pazar sabahı,
San’a’daki güvenlik güçleri, aralarında aşağıdakiler de bulunmak
üzere Hizb-ut Tahrir’in şebâbından (gençlerinden) ve
destekçilerinden bâzılarını tutukladılar:
1. Mühendis Nâsır Abduh Ahmed el-Lehbî
2. Ustâz Mu’min
3. ‘Ammâr Muhammed Kâsım ve diğerleri
Bu hâdise, yeri ve zamanı belirtilen bir talep ile İçişleri
Bakanlığı’ndan izin alındıktan sonra o günün sabahı Hizb-ut
Tahrir tarafından düzenlenen gösteriye katılmaya gittikleri
esnâda gerçekleşti.
Ne var ki güvenlik güçleri yürüyüşü engelleyip San’a’da bulunan el-Kasr
Caddesi’ndeki mahâlde bulunanların hepsini tutukladılar. Söz konusu
mahâlde bulunan insanların etrafını polislerle kuşatarak dağıttılar.
Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir devletten, bu gösteride -ve
diğerlerinde- Müslümanların Hilâfet Devleti’nde birleştirerek
hayatta İslam Nizâmı’nı benimsemesini, Allah’ın indirdikleri ile
yönetmesini ve Müslümanları, tek bir bütünlük olarak bir araya
getirecek, durumlarını düzeltecek ve Müslümanların ülkelerinden
sömürgeci kâfiri kovmalarını sağlayacak Hilâfet Devleti’nde
birleştirmesini tâlep etmektedir.
Ey Müslümanlar!
Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir’in üzerine kâim olduğu bu iş,
farzların başı olarak emredilmiştir ki o, Rabbimizin vaâd ettiği ve
Nebimiz Muhammed [SallAllahu ‘Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]’in dönüşünü
müjdelediği Hilâfet’tir. Bu iş bugün, zimmetini temize
çıkarması ve Rabbini razı etmesi için İslam Ümmeti’nin üzerindeki
vâciplerin en vâcibi, zorunlulukların en zorunlusudur. İşte bu
Hilâfet, Müslümanların başlarındaki yöneticilerin devrilmesinden
başkasıyla gerçekleşemeyecektir. Çünkü Müslümanların Hilâfet
Devleti gölgesinde birleşmesinin karşısında duranlar ve bunu
tâlep eden ihlaslı mü’minleri tutuklayanlar ancak onlardır! Bunun
içindir ki Hizb-ut Tahrir, genel olarak tüm Müslümanları ve
özel olarak onlardan güç sahibi olanları, bu kukla-karton
yönetimleri devirerek iktidarı, tek başına tüm Müslümanların gururu
olacak ve tek başına onların meselelerini çözecek olan Hilâfet
için ve İslam için çalışanlara teslim etmek üzere kendisiyle
birlikte olmaya dâvet etmektedir.
Ey Yemen’deki Müslümanlar!
Karşılamakta olduğunuz bu günler kerîm bir ayın, Ramazan ayının
mübarek günleridir. Ramazan ise Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve
Âlihi ve Sellem]’in şu kutsî hadisinde geçtiği gibi, Allah’a itaat
ve yaklaşma ayıdır:
Kulum, ona farz kıldıklarımı yapmaktan daha sevimli bir amel ile
Bana yaklaşmadı.
Şüphesiz ma’rufu (iyiliği) emretmek -ki burada Hilâfet’tir- ve
münkerden (kötülükten) sakındırmak -ki burada ona dâvet edenleri
tutuklamaktır- Allah’ın üzerimize farz kıldıklarının en zorunlu
olanıdır. Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Âlihi ve Sellem] şöyle
buyurdu:
Nefsimi elinde tutana (Allah’a) yemin olsun ki, ya ma’rufu emreder,
münkerden nehyeder, zâlimin elinden tutar ve onu sıkıca hakkı
döndürürsünüz, yada Allah katından hepinize gâlip gelecek bir azap
ile size dönecektir. Sonra O’na dua ederseniz, fakat artık size
icâbet etmez.
Ey Müslümanlar!
Ey Şûra ve Meclis Üyeleri!
Ey Yemen’in Âlimleri ve Şeyhleri!
Ey Kadılar!
Ey Avukatlar!
Sizi, Dîn Günü’nde karşılaşacağınıza îman ettiğiniz Rabbinizin hakkı
için, Hilâfet Devleti’ni varlık sahasına geri getirmek için
çalışan ihlaslı kardeşlerinizi desteklemek üzere harekete geçmeye ve
tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını tâlep etmeye dâvet
ediyoruz. Çünkü onların [Rabbimiz Allah’tır ] demekten başka
hiçbir suçları yoktur. Allahu Te’alâ şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz Allah emrine ğâliptir (dilediğine muktedirdir), velâkin
insanların çoğu bunu bilmezler. [Yûsuf 21]