Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Türkiye Vilâyeti

Cumhuriyet Şüphesiz Yıkılacak ve Râşidî Hilâfet Mutlaka Kurulacaktır, Allah’ın İzniyle



 

Her yıl 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yapılarak 29 Ekim 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu anılmaktadır. Biz de sürekli Cumhuriyetin Batılı Kâfirlerin fikri olduğunu, İslam ile hiçbir alâkası olmadığını, İslam’ın şura ve seçim gibi hükümlerine dayalı olarak Cumhuriyetten olduğunu sananların ya büyük bir yanılgı yada ihanet içerisinde olduklarını, Müslümanların bu tür bayramları sevinçle karşılamalarının ve onu kutlamalarının haram olduğunu söylüyoruz. Tâ ki şu Cumhuriyet yıkılıncaya kadar, onun gerçeğini, çürüklüğünü, çirkefliğini, rezilliği ve en önemlisi nizam olarak Küfür nizamı olduğunu, onun bayramını kutlamanın Haram olduğunu beyân etmeye devam edeceğiz, İnşaAllah.

Cumhuriyetin Avrupalı kâfirlerden çıktığını bilmeyen kalmamıştır. Onlar bataklığında yüzdükleri Ortaçağ karanlığından kurtulmak için Demokrasi-Laiklik-Cumhuriyet Şeytânî Üçlüsü’nü icâd ettiler. Halbuki ürettikleri Modern Çağ ile Ortaçağ arasında neredeyse hiçbir fark yoktur. Bunlarla kurtuluşa erdiklerini sandıkları halde dünyayı kaosa, karmaşaya, savaşlara ve zulümlere boğdular. Hem İslam topraklarını hem de dünyanın diğer parçalarını kan ve gözyaşı gölleri haline getirdiler. Türkiye’deki Cumhuriyet ise halkı her geçen gün daha da geriye götürdü. Siyâsî, ekonomik, toplumsal, kültürel, ahlâki, manevi ve diğer tüm bakımlardan tarihinin en alçak seviyesine düşürdü.

Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana, İslam ile olan savaşını “kararlılıkla” sürdürmektedir. Yöneticilerinden ordunun başındaki laiklere, derin devletinden bürokrasisine kadar İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırı ve düşmanlık atmosferi sürdürülmektedir. Şu anki AKP yönetimine gelince; onlar da 80 yıldır gelip geçen yöneticiler gibi, ülkeyi Amerikan kâfirine satarak, melankolik Avrupa Birliği aşkıyla kâfirlerin kapısında dilenci konumuna düşürerek, dinler-arası diyalog ile İslam’ı kâfirlerin muharref dinlerine eş tutarak, çıkardığı yasalar ile Allah’ın hükümlerinden başka hükümler benimseyerek, uyum ve uzlaşma adı altında İslam’ı kâfirler lehine saptırmaya çalışarak, ülkenin servetlerini ve arazilerini önceki hâin yöneticiler gibi yahudilere peşkeş çekmeye devam ederek, Irak’taki, Filistin’deki, Çeçenistan’daki, Keşmir’deki ve diğer beldelerde feryatlar ve yalvarışlarla Müslümanlardan yardım bekleyen mazlum, mustaz’af ve Müslüman kardeşlerimize sırtlarını dönüp kâfirlerin sofralarında zıkkımlanırlarken, daha da önemlisi ajitasyon ve manipulasyon yoluyla halkı aldatmayı ve gözlerini boyamayı sürdürerek, Cumhuriyetin Türkiye yöneticilerine yüklediği târihî ve şeytânî misyonu azim ve kararlılıkla yüklenmiş bulunmaktadırlar.

Ey Müslümanlar!

İşte görüyorsunuz:

- Cumhuriyet kâfirlerin inançlarına tepki olarak ortaya attıkları bir küfür fikridir. Diyanetin hutbelerde imâmlara zorla söylettirdiği gibi fâzilet veya erdem değil, bilakis zillet ve hezîmettir, sapıklık ve ihanettir, fitne ve rezâlettir.

- Çoğunluk esasına dayandığı iddia edildiği halde, temeli hep azınlık olmuştur. Türkiye’yi yöneten yönetim yüzde kaç oy aldı da çoğunluğun yönetimi oldu? 1923’te kurulmasından sonra 1950’lere kadar, İstiklâl Mahkemeleri’nde Müslümanları kılıçtan geçiren despot tek parti yönetimi yok muydu? Cumhuriyetin beşiği olan Avrupa’nın birçok büyük ülkesinde halâ krallıklar hüküm sürüp derin devlet işlevi görmüyorlar mı?

- Cumhuriyet, insanları süslü sözler ile kandırarak ortaya atılmış bir safsata değil de nedir? Avrupa’da Ortaçağ sonrasında câhil ve kültürsüz halk yığınlarına, “artık yönetim sizin oylarınızla olacak, sizin istediğiniz yasalar uygulanacak, dilediğiniz kişiyi seçeceksiniz, dilediğinizi düşüreceksiniz” denilerek kapitalist sistemi kabul ettirebilmek için yutturulmuş bir hokkabazlık değil midir?

- Cumhuriyet, yine bu aldatmacanın bir yansıması olarak, İslam’ın kökünü kurutmak, varlığını parçalamak ve İslamî Hilâfet’i yıkmak üzere Türkiye’nin esası haline getirilmedi mi? 29 Ekim 1923’ten yaklaşık 4 ay sonra 3 Mart 1924’te Allah ve Rasulü’nün düşmanları Hilâfet’i hile ve desiseyle, zorbalık ve ihanetle yok etmediler mi? Müslümanların 80 yıllık katliamlarına, sefaletlerine, hezimetlerine yol açmadılar mı? O günden bu yana Hilâfet’in bulunmayışından kaynaklanan bütün cürümlerin ortakları olmadılar mı? Hilâfeti kaldırdıkları gün, “Cumhuriyet ile Hilâfet mündemiçtir (içiçedir). Dolayısıyla Hilâfet ilğâ olunur” denilmemiş miydi? Allah onları kahretsin, Nasıl da saptırıcı, ne kadar da yalancıydılar!

Ey Müslümanlar!

Cumhuriyet sizin sisteminiz değildir, bilakis kâfirlerin ve uşaklarının sistemidir. Allah insanların kendi arzularına uymalarını kesin olarak yasaklamış ve şöyle buyurmuştur:

Hevâsını (arzularını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona Sen mi vekîl olacaksın? [Furkan 44]

Allah ve Rasulü’nün hayatın tüm işlerinin tek kaynağı olduğunu da şöyle beyân etmiştir:

Allah ve Rasulü, bir işe hükmettikleri zaman mü’min bir erkek ve mü’min bir kadına kendi işlerinde artık seçme hakkı yoktur. Her kim Allah’a ve Rasulü’ne isyan ederse apaçık bir sapıklıkla sapıtmış olur. [Ahzâb 36]

Ve şöyle buyurmuştur:

Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem tâyin edip sonra da Senin verdiği hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar! [Nîsa 65]

İnsanların çoğunluğu hakkında ise Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

Eğer yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. [En’am 116]

Cumhuriyetin Bayram olarak kutlanmasına gelince; bayram ancak insanların sevindikleri, mutlu oldukları veya müjdelendikleri zamanlarda kutladıkları günlerdir. Bugün kutlanan bu Cumhuriyet, kurulduğu o kara günden bu yana geçirdiği tarihsel süreç boyunca bu ülke halkına veya bu halkın değerlerine ve inançlarına ne vermiştir ki bayram olarak kutlanıyor? Ne zaman bu ülkenin insanları, “İyi ki demokrasi var, iyi ki Cumhuriyet var, Laiklik olmasaydı ne yapardık?” diyebilmiştir? Hilâfet kuruldu da İslam ile yönetim gerçekleşti de zulüm ve katliam içindeki insanların ve bilhassa Müslüman kardeşlerimizin imdadına koşuldu da İslam Davâsı âleme Dâvet ve Cihad yoluyla taşınmaya başlandı da onun bayramı mı kutlanıyor? Değilse başka neyin bayramı kutlanmaktadır? Kutlanan şey ancak bu ülkede laiklik, demokrasi ve Cumhuriyet gibi küfür fikirleri ve bunların pazarlamasını yapan sömürgeci kâfirler sayesinde zenginleşen, despotlaşan, servetleri ve makamları ganîmet sayıp üzerine çöreklenen bir avuç İslam düşmanı mutlu azınlığın ve onların çevrelerinde pervane olmuş dalkavuklarının bayramıdır. Çünkü bu bayram için gereken özellikler ancak onları konumları ve değerleriyle bağdaşmaktadır. Bizimkilerle değil!...

Müslümanlar için ancak iki bayram vardır: Mübarek Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı. Müslümanların bundan başka bayramları yoktur. Medine’ye vardığında orada iki günün bayram olarak kutlandığını gören Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Âlihi ve Sahbihi ve Sellem] şöyle buyurmuştu:

Allah bunları sizin için daha hayırlı olanlar ile değiştirdi: (Bunlar) Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'dır.

Dolayısıyla Cumhuriyet Bayramı cahiliyye bayramıdır ve Müslümanların onu kutlaması haramdır. Onun aklen çürük olduğu, siyaseten sömürgeci kâfirlerin hizmetinde olduğu ve şer’an küfür nizamı olduğu açığa çıkmıştır. Mekke müşrikleri gibi inat, kibir ve taassup sahipleri olanlardan başka onu savunan artık kalmamıştır.

Ey Müslümanlar!

Hiç şüpheniz olmasın ki, şu Cumhuriyetin kara bulutları sizin üzerinizden def olacak ve üzerinize yağdırdığı gaflet, dalalet ve hatta hıyanet yağmurları kuruyup gidecektir. Hiç şüpheniz olmasın ki Allah’ın izniyle Nübüvvet Minhâcı [Peygamberlik Metodu] üzere Râşidî Hilâfet en yakın bir zamanda yeniden geri dönecektir. Çünkü O, Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın vaadi ve Rasulü [Salavatullahi ve Selâmuhu ‘Aleyh]’in müjdesidir. Şüphesiz Allah asla vaadinden caymaz ve Rasulullah asla yanılmaz.

İçerisinde bulunduğumuz şu Mübarek Ramazan ayında Hizb-ut Tahrir bir kez daha sizleri kendisiyle birlikte çalışmaya yahut kendisine destek olmaya dâvet ediyor, Ey Kerim Kardeşler! Böylece bu Ramazan, başımızda cumhuriyet gibi küfür sistemlerinin bulunduğu, dünyanın kapitalizmin pis kokusundan kırıldığı, Müslümanların beldelerinde kanların akıtıldığı, namusların ayaklar altına alındığı, çığlıkların ve haykırışların göklerde acıyla yankılandığı son Ramazan olsun. Cumhuriyet derhal yıkılsın ve tarihin çöplüğüne kara bir leke olarak karışsın ve Râşidî Hilâfet Devleti -Allah’ın izni ve yardımıyla- en kısa sürede kurulsun. Muhakkak ki bu, Allah’a zor değildir.

Önce de sonra da emir Allah’ındır. İşte o gün, mü’minler de Allah’ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, ‘Azîz’dir, Rahîm’dir. [er-Rûm 4-5]

 HİZB-UT TAHRİR
 Türkiye Vilayeti
H. 11 Ramazan 1425
M. 25 Ekim 2004

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |