|
Sizleri İslam’ın sıcak selamıyla selamlıyoruz, Ey Kerîm Kardeşler!
Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuhu,
Mübarek Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimizle tebrik ediyor,
Mevlâ’mızdan bu bayramı rahmete, mağfirete ve kurtuluşa ulaşmış
olarak geçirmenizi diliyoruz. Rabbimizin içinde bulunduğumuz vâhim
ve acınacak halimizi kurtaracak yardımı, nusretini ve zaferini en
kısa sürede göndermesini, dünya liderliğini gaspetmiş Amerika,
İngiltere ve diğer kâfir devletlerin tasallutundan ve onlara gönül
verip peşlerinde koşturan yöneticilerden tüm İslam Ümmetini bir an
önce kurtarmasını niyâz ediyoruz. Şu mübârek ayda bile işgâl,
saldırı ve bombardıman altında olan Müslümanların güzîde ve mukaddes
beldelerinin Hilâfet Ordusu ile kâfirlerden temizlendiği günü
yakınlaştırması için Alemlerin Rabbine yalvarıp yakarıyoruz!
Allah [Subhânehu ve Te’alâ]
başı Rahmet, ortası Mağfiret ve sonu da Kurtuluş olan mübârek
Ramazan ayını tamamlamayı bizlere nasip etti. Bu fazîletli ay
boyunca Allah için hep birlikte oruç tuttuk, nefsâni arzularımızdan
uzak durduk, sevinç ve özlem ile iftar ettik, terâvih namazlarında
topyekün bir araya geldiklerine şâhit olduk, birbirimizi evlerimize
dâvet ettik, kendimiz ve sevdiklerimiz için bolca dualar ettik,
Kur’an-ı Kerim’i sürekli okuduk ve bu aydan en güzel ve en yoğun bir
şekilde hayırlanmaya gayret gösterdik.
Allah için oruç tuttuk ama kâfirlerin vahşi saldırıları altında oruç
tutan kardeşlerimizi hiç hatırladık mı? Kendimizi yememek-içmemek
gibi nefsâni arzulardan uzak tuttuk ama, münkerlere sessiz kalmaktan
ve başımızdaki küfür sistemlerine rıza göstermekten de kendimizi
uzak tuttuk mu? En güzel ve en leziz tatlarla iftar ettik ama
zindanlarda aç bırakılan veya iğrenç yemekleri yemeye zorlanan diğer
Müslüman kardeşlerimizin ne halde oldukları gözlerimizin önüne hiç
geldi mi? Terâvih ve diğer cemaat namazlarında Türk, Kürt, Arap
farkı olmaksızın kardeşlerimizle omuz omuza Rabbimize kulluk ettik
ama hayatımızın her alanında Rabbimizin nizamlarını hâkim kılarak da
O’na kulluk etmemiz gerektiğini hiç düşündük mü?
Birbirimizi iftar sofralarına sevinç ve heyecanla dâvet ettik ama
vahşi hayvanların birbirlerini yemek sofrasına dâvet ettikleri gibi
kâfirler ile uşaklarının, diğer beldelerde kardeşlerimizin üzerine
üşüşmek için birbirlerine çağrıda bulunduklarını unuttuk mu? Evet!..
Birbirimizi yemek sofralarına dâvet ettik ama içinde bulunduğumuz bu
zillet, hezimet ve rezâlet ortamından kurtulmak üzere Allah’ın
emrine koşarak İslâmî Hayatın yeniden başlatılmasına ve Râşidî
Hilâfet Devleti’nin yeniden kurulmasına da dâvet ettik mi?
Kendimiz çokça dua ettik ama Irak'ta bilhassa Felluce ve Tel’afer’de,
Filistin'de, Keşmir'de, Çeçenistan'da, Tayland'da, Doğu Türkistan'da
ve diğer beldelerdeki kardeşlerimizi katleden, çocukları yetim,
bacılarımızı dul bırakan ve evlerini başlarına yıkan kâfirleri ve
onların tüm bu cürümlere ortak olup destek veren başımızdaki hain
yöneticilerimize hiç lânet veya beddua ettik mi? Allah’ın yalnızca
okunmak üzere değil, dahası tatbik edilmek ve uygulanmak üzere
indirdiği Kur’an-ı Kerîm’i bolca okuduk ama hayatımıza, toplumumuza
ve bizi yöneten devlete egemen olması farz kılınan hükümlerini “işittik
ve itaat ettik ”diyerek
okuduk mu?
Bu Ramazan ayını diğer aylardan fâzilet ve bereket bakımından üstün
tutan ve en kıymetli ibâdetlerden biri olan orucun bu ayda
tutulmasını bizlere emreden Allah
[Subhânehu ve Te’alâ] aynı şekilde Kendisinin indirdikleriyle
yönetecek, İslamî hayatı yeniden başlatacak, İslam’ı tüm dünyaya bir
Nur ve Hidâyet olarak Dâvet ve Cihad yoluyla taşıyarak Batı kaynaklı
küfrün karanlıklarını İslam’ın aydınlığı ile dağıtacak olan
Râşidî Hilâfet Devleti’nin yeniden kurulmasını da farz kılmamış
mıdır? Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Âlihi ve Sahbihi ve Sellem]
Efendimiz o Hâlife’yi, Müslümanların kendisiyle korunacakları ve
ardında savaşacakları bir kalkan olarak târif etmemiş midir?
Allah’ın oruç emrine icâbet ederek Mübârek Ramazan ayını ihya ettik
ama Hilâfet’in kurulması farzına koşarak Allah ve Rasulü’nün bize
hayat verecek çağrısına da icâbet ettik mi?
Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir ,
bize revâ görülen aşağılanmayı, utançları, zulümleri ve katliamları
ortadan kaldırmak üzere sizleri sürekli Râşidî Hilâfet Devleti’ni
kurmak üzere Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Âlihi ve Sahbihi ve
Sellem]’in adımlarını tâkip ederek çalışmaya dâvet ediyor ve bu
vesileyle bir kez daha sizleri çağırıyor ama artık bu çağrıya icâbet
edecek misiniz? Öyle ki kâfirlerin ve uşaklarının saldırılarını def
etmiş, diğer beldelerdeki kardeşlerimizle kucaklaşmış ve Hilâfet’in
bulunmamasından kaynaklanan günâhı üzerimizden kaldırmış olarak,
İslam’ın izzeti gölgesinde, şerefli ve azîz bir şekilde önümüzdeki
Ramazan’a kavuşabilelim.
Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır! Ayaklarımızı (Dînin) üzere
sâbit kıl!
Ve Kâfirler topluluğuna karşı bize zafer ver!
|
| |