Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org

Felluce!... Felluce!...

Ey Müslümanlar!



 

Tâğut Bush, kuvvetli îman sahibi temiz ve sâkin insanların şehri olan Felluce’nin vahşi bir şekilde geniş çaplı istilasına hazırlanmaları için Irak’taki işgâl kuvvetlerine emirler gönderdi. Onlar da bir ordu, savaş uçakları, füzeler, birçok geleneksel ve modern silahlar hazırladılar. Suç ortakları olan İngiltere’yi de yardıma çağırdılar. O kadar ki Felluce onlara, âdeta kuvvetli ordulara sahip büyük bir devlet gibi göründü:

Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları sebebiyle, çok yakında kâfirlik edenlerin kalplerine korku salacağız. [Âl-i İmran 151]

Bu esnâda tâğut Bush, kendisinin hayranı olan Bağdad Mücrimi İyâd ‘Allâvî’den hava sahasını dâhilî ve bölgesel olarak hazırlamasını talep etti. Öyle ki bu istila, hem ülke içerisinde ve hem de Arap olsun veya olmasın, yakın çevre üzerinden sürdürülebilsin. Ve böylece o aşağılık korkak, hemen olağanüstü hâl îlan etti. Sonra Ürdün ve Suriye sınırlarının kapatıldığını bugün yapılan bir açıklama ile duyurdu. Ayrıca Bağdad Havaalanı’nı da iki tam gün boyunca kapattı. Son olarak Felluce ve Ramâdî’de sokağa çıkma yasağı uygulamaya başladı. Böylece çarpışmanın iç zeminini hazırlamış oldu. Daha sonra yardımcılarını çevre ülkelerdeki makamdaşları olan yöneticilere göndererek onları ne yapmaya niyetlendiği ve bunu nasıl plânladığı konusunda bilgilendirdi. Daha sonra da Irak’ın Savunma Bakanı, yeni Irak Ordusu’nun askerleri arasında dolaştı ve onları, Felluce’de kendi halklarına karşı Amerikan bayrağı altında savaşmaya teşvik etti. Kâfirleri ve münafıkları dehşete düşüren ve îmanlı halkının kuvvetiyle gurur duyan o Felluce’de!..

Ey Müslümanlar!

Felluce tâğutların, zorbaların başlarını parçalayan bir duvardır. Hangi entrikaya, hileye yahut şerirliğe başvururlarsa vursunlar, ne kadar çok ordular ve uşaklar hazırlarlarsa hazırlasınlar, bu böyledir. Kâfirler ve uşakları, askerler ve kokarcalar toparlayarak geçen yıl Felluce’ye girmeye çalıştıkları sırada uğradıkları yenilgilerini tersine çevirmeye uğraşmaktadırlar. Tüm güçlerini harcadıkları halde ve Bağdad’daki mücrimlerin Amerika hesabına casusluk yapmak için çokça yorulmalarına rağmen, yaklaşık iki yıldır girmekten men edildikleri Felluce kalesinin kapılarında uzun süre bekledikleri esnada ayaklar altına düşen kibir ve gururlarının intikâmını almaya çabalamaktadırlar. Tüm bunlara karşı bu şehir, Amerika’nın, askerlerinin ve uşaklarının ele geçirmekte çok zorlandıkları bir yer olarak kaldı.

Ey Müslümanlar!

Ey Irak Askerleri!

Silahlarınızı Müslüman kardeşlerinize çevirmeniz İslam’da büyük bir cürümdür. Hatta Allah [Subhânehu ve Te’alâ] öldürme olmadan bir Müslümanı korkutmayı bile günah saymıştır. Öyleyse bir Müslümanı kasten nasıl öldürürsünüz? Nitekim Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:

Kim bir mü’mini kasten öldürürse, onun cezası içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona ğazâb etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. [en-Nîsa 93]

ve Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

Dünyanın yok olması, Allah katında tek bir Müslüman adamın öldürülmesinden daha ehvendir.

Eğer siz silahlarınızı Amerika’ya ve işbirlikçilerine karşı çevirir, Felluce’de ve Irak’ta halkınız ile omuz omuza olursanız, sayfalarınızı Allah, Rasulü ve mü’minler nezdinde ebediyyen hatırlanacağınız ak nişanlarla ile doldurmuş olursunuz. Böylece iki hayırdan birini ulaşmış olursunuz.

Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil etsin, sizi onlara karşı muzaffer kılsın ve mü’min toplumun gönüllerine şifâ versin. [Tevbe 14]

 

Ey Müslümanlar!

Ey Müslümanların Her Yerdeki Askerleri!

Haydi, Allah’ın görmekten hoşlanacağı Cihâdı O’nun rızası ve azîz kullarının zaferi için başlatın! Felluce’deki kardeşlerinizi kurtarmaya koşun! Yolunuzu kesen yöneticileri ortadan kaldırın! Muhakkak ki Allah rızası uğrunda ölmek, bu hayattan ve içindekilerin hepsinden daha hayırlıdır.

Ey Müslümanlar!

Ey Kuvvet Sahipleri!

Amerika’nın Irak’ta işlediği cürümler, hâlâ sizi tahrik etmedi mi? Felluce’ye ve Irak’ın diğer bölgelerine karşı giriştikleri vahşi hareketleri hâlâ canınızı acıtmadı mı? Bağdad’daki mücrimlerin apaçık ve fütursuz ihânetlerine karşı nasıl harekete geçmezsiniz? Bush tâğutu ile, vahşi ormanlarda bile görülmemiş en şerir cürümleri işleyen ajanı Allâvî’nin söz ve tavırlarını sürekli duyup izlediğiniz halde, yöneticilerinizin sizi Irak’taki kardeşlerinize yardım etmekten alıkoymasına nasıl sessiz kalıyorsunuz?

Şüphesiz ki sizler canlı bir Ümmetsiniz. Ölmediniz ve Allah’ın izniyle de ölmeyeceksiniz. Tâ ki Allah [Subhânehu ve Te’alâ] vaad ettiğini size ihsan edinceye kadar!.. Düşmanlarınız maddi kuvvete sahip olsalar da, onların kalpleri darmadağınık ve korkuyla doludur. Savaş meydanlarında korkak ve zayıftırlar. Bunun delilleri ve örnekleri, Afganistan’da, Irak’ta ve bulundukları her yerde açıkça görülmektedir. Eğer onların, Müslümanlardan olmadıkları halde Müslümanların isimlerini taşıyan ve Müslümanların elbiselerini giyen ajanları ve uşakları olmasaydı, muhakkak ki girdikleri hiçbir yerde hiçbir başarı elde edemezlerdi. Bununla birlikte o düşmanlar herhangi bir yerde uzun süre de kalamadılar ve her defasında hezimete uğrayarak çekilmeye mecbur oldular.

Ey Müslümanlar!

Ey Kuvvet Sahipleri!

İslam’ı geri getirmenizin, Müslümanlara izzetlerini iade etmenizin ve Amerika, İngiltere ve onların müttefikleri ile uşaklarını Müslümanların topraklarından def etmenizin vakti artık gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir, Ümmeti, özellikle kuvvet sahiplerini yeryüzünde Allah’ın yönetimini, Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak üzere çalışmaya ve tüm gücünü harcamaya dâvet etmektedir. Böylece İslam’ın ve Müslümanların izzeti geri dönsün ve Ümmet düşmanlarına İslam’ın yüceliğini ve azametini gururla göstersin. Küfrün ve kâfirlerin zayıflık ve çürüklüğünü açığa çıkarsın. Hiçbir kâfir tek bir Müslüman beldesine dahi saldırmaya cesâret edemesin. Hatta ülkeleri fetheden ve tüm dünyaya hayrı yayan Müslümanların ordusundan, ülkesinin ismini gizlemekle meşgul olsun da bunu aklından bile geçiremesin.

Hizb-ut Tahrir, siz Müslümanları size hayat verecek şeye dâvet etmektedir. Öyleyse icâbet edecek misiniz?

Ey îman edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verecek şeye dâvet ettikleri an icâbet edin! [Enfâl 24]

 

 HİZB-UT TAHRİR H. 25 Ramazan 1425
M. 08 Kasım 2004

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |