Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Türkiye Vilâyeti

İslam’ın ve Müslümanların İzzetini Geri Getirecek Yiğit Kahramanlar Nerede?



 

Amerika’nın Felluce’deki vahşeti tüm dünyayı sarsmakla kalmadı, aynı zamanda Müslümanların yüreğini dağlayıp gözlerini yaşarttı. Herkes öfkelerini ve nefretlerini açığa vurdu. Fakat hiç kimse onlara yardım edemedi, kimsenin elleri onlara yetişemedi, yöneticiler harekete geçmedi, ordular yerinden kalkmadı, âlimler seslerini çıkaramadı. Öyleyse bu zulme, vahşete, haksızlığa, ihanete dur diyecek hiç kimse yok mu?

Ey Zâlim Yöneticiler!

Kâfir Amerika, Irak’ta Müslümanları katledip şehirlerini harap ederken siz onların yanlarına koşup kanlı ellerini sıkıyordunuz. Kâfirler yaralı yatan kardeşlerimize ardarda kurşunlar yağdırıp bacılarımıza hapishanelerde tecavüz ederlerken, siz onlardan aldığınız “cesaret” ödüllerinin sevinciyle kameralara gülümsüyordunuz. Lanetlenmiş yahudiler çocukları sokak ortalarında vahşice öldürürken, siz onların buraya gelen heyetlerini dostluk ve muhabbet duygularıyla kucaklıyordunuz. Sizler İslam düşmanı Putin’i karşılamaya hazırlanırken, Çeçenistan’da yapmadıkları zulmü bırakmayan Rus kâfirler kardeşlerimize kan ağlatıyorlardı. İnsanlıktan nasibini almamış Fransız kâfirler Fildişi sahillerinde masum insanların başına bombalar yağdırırken, siz onlarla pazarlıklar yapıp dostluk mesajları saçıyordunuz. Çinli kâfirler Doğu Türkistan’daki kardeşlerimize en iğrenç zulümleri yaparken, siz o müşriklerle sarmaş dolaş poz veriyordunuz. Keşmir’de Müslümanlar evlerinde ve işyerlerinde diri diri yakılırlarken, Endonezya’da başları kesilip sokak ortalarına atılırken, Tayland’da kâfir Budistler camilerin içinde Müslümanları katlederken, Darfur’da fitne ateşi kardeşlerimizi kasıp kavururken, Amerikan ve İngiliz kâfirler Tel’afer’de, Musul’da, Bağdad’da, es-Sadr’da, Kerbela’da ve Felluce’de Müslümanların mukaddesatını çiğneyip kanlarını dökerken, cesetlerini sokak ortalarında tanklarla ezerken siz hep sustunuz!.. Sustunuz!.. Sustunuz!..

Biz sizin neden böyle davrandığınızı çok iyi biliyoruz. Size oy veren Müslümanlar ve tüm İslam Ümmeti görsün, anlasın ve şahit olsun diye bunun hakikatini açıklamak istiyoruz. Bunun sebebi şudur: Çünkü sizi ortaya çıkaran, destekleyen, partinizi kurduran, medya vasıtasıyla şişiren, para yardımlarıyla destekleyen, iktidara ulaştıran, sonra politikaları için hizmete hazır hale getiren, uçaklarla oradan oraya koşturan ve iktidarınızı ayakta tutan bizzat sömürgeci kâfir Amerika’dır. Sizler hakkın, doğrunun ve mazlumun değil, zâlimin, zulmün, bâtılın ve zorbanın yanındasınız.

Oysa size düşen Mu’tasım gibi yiğitlerin yaptığını yapmaktır: Mü’minlerin Emiri Abbasi Halîfelerinden Mu’tasım zamanında, Ankara Kalesi civarındaki köylerden birinde oturan bir kadını, sınırda bulunan bir Bizans askeri silahının süngüsüyle itiyor. Müslüman hanımlardan birine yönelik bu incitici ve aşağılayıcı tavır karşısında o kadın “Ey Mu’tasım! ” şeklinde feryat ediyor. O sırada tüccarlardan biri bunu duyup Bağdad’da bulunan Halîfe Mu’tasım’a bu feryadı ulaştırıyor. O da hemen büyük bir ordu hazırlayarak Bağdad’dan Ankara’ya kadar gelip Bizans kâfirine haddini bildiriyor. Şimdi modern dünyanın kâfir Bizansı olan Amerika ile İngiltere gibi müttefikleri Bağdad’ı talan ediyor ama Ankara’da kuvvetli ordulara sahip olduğumuz halde sizler o Bağdad’a koşmuyorsunuz! Niye? Zîra bugün Mu’tasım gibi cesur, yiğit, kahraman bir Halîfemiz yok!

Peki size soruyoruz: Allah nusretini gönderdiğinde bunların yanınıza kalacağını, hesabının sorulmayacağını mı sanıyorsunuz? Siz öldükten sonra Allah’ın sizi hesaba çekmeyeceğini mi zannediyorsunuz? O gün geldiğinde size kim yardım edecek, kimin yanına kaçacaksınız, kimin yardımını umacaksınız, bugün sıcak dostluklar kurduğunuz Batılı kâfirlerin yanına mı gideceksiniz? Zalimlerin ve hainlerin kaçacak bir kovuk dahi bulamayacakları gün siz ne yapacaksınız? Vallahi bu Ümmet bunları asla unutmayacak, Vallahi kâfirlerin korkulu rüyası Râşidî Hilâfet Devleti mutlaka kurulacak ve şüphesiz Allah [Subhânehu ve Te’alâ] sizi çetin bir hesaba çekecektir!

Biz milletvekilleriniz arasında hayırlı ve etkin kimseler bulunduğuna inanmaktayız. İçinizden birçoklarının başınızdaki bu hain yöneticilere dur demeye muktedir olduğunu bilmekteyiz. Eğer bu zalim yöneticilere karşı çıkar, onları düzeltmek için uğraşırsanız yada hiç olmazsa istifa edip onurlu bir şekilde onlardan uzaklaşırsanız, bu sizin için Allah ve Rasulü’nün hoşnut olacağı, Müslümanların gurur duyacağı bir tavırda bulunmuş olursunuz.

Ey Ordunun Aklı Selim Subayları!

Sizler Müslümanların servetleriyle kurulmuş, Müslümanların evlatlarıyla güçlenmiş, Müslümanların toprakları üzerinde bulunan bir ordusunuz. Sizin varlığınız ve gücünüz Müslümanları korumak ve yardımlarına koşmak içindir. Fakat bugün bu gâyeden uzaklaştırıldınız, kışlalara zincirlendiniz ve sesinizi çıkaramaz hale geldiniz. Varlığınız ancak 29 Ekimlerde, 30 Ağustoslarda tanklarınızı yürütüp uçaklarınızı uçurmaktan başka şekilde görülmez oldu. Sahip olduğunuz tüm donanım ve yeteneklere rağmen, kâfirin katliamlarına ve zulümlerine hep seyirci kaldınız.

Artık başınızdaki laik İslam düşmanlarına itaat etmeyin, onları sizi bağladıkları zincirleri söküp atın, sizden yardım ve medet uman kardeşlerinizin imdadına koşun. Elbette siz bunlara muktedirsiniz. Eğer böyle yaparsanız Allah ve Rasulü’nü memnun eder, mü’minlerin gönlünde taht kurarsınız. Tarihin şanlı sayfalarına Harun er-Reşidler, Tarık bin Ziyadlar, Ulubatlı Hasanlar, Fatihler gibi yazılır, hayırla yâd edilen seçkinlerden olursunuz. Sahip olduğunuz gücü ne zaman harekete geçireceksiniz? Duyduğunuz, gördüğünüz, izlediğiniz ve şâhit olduğunuz vahşetler henüz canınızı acıtmadı mı? Yüreğinizi burkmadı mı? Öfkenizi artırmadı mı? Daha ne zamana kadar bekleyeceksiniz?

Ey Emniyet Mensupları, İstihbaratçılar ve Savcılar!

Siz cebinizdeki kimliklere, belinizdeki silahlara güvenip desteksiz, yardımsız mazlum kardeşlerimize karşı yiğitlik gösteriyorsunuz, onların peşine düşüp zindanlara atıyorsunuz. Sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için Hizb-ut Tahrir’in seçkin gençlerine ve diğer temiz müslümanlara karşı kahramanlık yapıyor, onları küçümsüyorsunuz. Oysa gerçek yiğitlik, sizin ülkeyi kuşatmış kâfirlerin ajanlarını, misyonerlerini, casuslarını ve uşaklarını tutuklamak, onların peşine düşmektir. Gerçek yiğitlik elinizdeki fırsat ve imkanları, Allah’ın razı olacağı şekilde Ümmetin hayırlı evlatlarını desteklemek ve onların önünü açmak için değerlendirmektir. Başınızdaki korkakların, zorbaların emirlerine karşı çıkmaktır. Öyleyse kendinize gelin ve yaptıklarınızın nereye vardığını idrak edin. Çünkü Allah yaptığınız her şeyin hesabını görecektir.

Ey Diyanet Yetkilileri, Müftüler, İmamlar! ve Siz Ey Âlimler!

Oturduğunuz koltukların, sahip olduğunuz konumların ne anlama geldiğinin farkında mısınız? Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in, Sahabelerinin ve Halîfelerin müslümanlara hitap ettiği minberlerden halka hitap ettiğinizin farkında mısınız? Taşıdığınız sorumluluğun hesabı görülmeyecek mi sanıyorsunuz? Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] Her kim Allah’a ve Âhiret Günü’ne inanıyorsa, ya hayrı konuşsun yada sussun! buyurduğu halde, ne hakkı söylüyor ne de susuyorsunuz. Hâlâ ne diye insanları uyutan, can sıkıcı, bıktırıcı ve sürekli aynı konuşmaları tekrarlayıp duruyorsunuz. Allah’tan korkun ve hakkı konuşun. Bayram sabahı kâfirler kardeşlerimizin başına bombalar yağdırıp camilerde namaz kılan mü’minleri vahşice katlederken, evlerinden sürüp bacılarımıza tecavüz ederken, sizler minberlere çıkıp hutbeler okudunuz ama onlardan tek bir kelime dahi bahsetmediniz. Müslümanlardan onlar için dua etmelerini bile istemediniz. Ezberlediğiniz sözleri söyleyip minberden indiniz. Allah’tan korkmanızın ve hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmaksızın yalnızca hakkı konuşmanızın vakti gelmedi mi? Daha ne zamana kadar bu sorumsuzluğunuz, umursamazlığınız sürecek? Allah’tan korkun! Allah için ya hakkı konuşun yada susun!

Ey Kerim İslam Ümmeti!

Bu hain yöneticiler sizin yöneticileriniz değildir. Belki siz onlara oy verdiniz, onlar hakkında güzel düşündünüz, belki umut bağladınız ama onların dostluğu, sevgisi, muhabbeti sömürgeci kâfirlerden başkasına değildir. Tek başına iktidar olduklarında neler yapacaklarını süslü sözlerle anlatarak size çokça vaatlerde bulundular. Sizi aldatmadıkları hiçbir mesele kalmadı. Hep sizi küçümsediler, isteklerinize temennilerle karşılık verdiler. Kâfire karşı ezik ve zelil iken size karşı yiğit ve aslan kesildiler. Sakın hanımlarının başının örtülü olması, iftar çadırlarında sizinle birlikte yemek yemeleri ve diğer gösterileri sizi yanıltmasın. Onlar sizin desteğinizi, güveninizi kaybetmemek için usta aktörler gibi rol yapmaktadırlar. Eğer tavırları gerçeği yansıtsaydı, İslam’ın hükümlerini uygular, kâfirlere karşı çıkar, zulümlere sessiz kalmazlardı. Artık onların gerçek yüzünü görün ve onlara olan tepkinizi göstermekten Allah için çekinmeyin. İşte halimiz bu kadar vahimdir. Yöneticileriniz hain, ordunuz sessiz, güvenlik birimleriniz aciz, alimleriniz korkak, imamlarınız rızık endişesi içinde... Peki İslam’ın ve Müslümanların izzetini geri getirecek yiğit kahramanlar nerede? Nerede!.. Nerede!..

Ya Rabbi! Müslümanların aşağılanmasına, kızlarına-kadınlarına tecavüz edilmesine, yavrularının kundakta katledilmesine, gençlerinin esir edilmesine dayanacak gücümüz artık kalmadı. Ya Rabbi! Rasulullah’a göndermiş olduğun Ensarı, Nusreti, Devleti bize de gönder! Ya Rabbi! Artık Müslümanların Hilâfetsiz, Halîfesiz, fetihsiz, zafersiz, kuvvetsiz ve itibarsız olarak geçirdikleri günleri sona erdir! Ya Rabbi! Senin rızandan başkasını aramayan Ümmetin hayırlı evlatlarına bir an önce Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmayı nasip et!

Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını yakında bileceklerdir. [Şuara 227]

 

 HİZB-UT TAHRİR
 Türkiye Vilayeti
H. 14 Şevval 1425
M. 26 Kasım 2004

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |