Dün 11.12.2004’te Fas’ta Gelecek Forumu denilen bir toplantı yapıldı
ve yaklaşık 20 ülkeden, G8 ülkelerinden ve Amerika’nın Büyük
Ortadoğu dediği bölgedeki İslâmi beldelerin çoğundan katılımcılar
hazır bulundu. Katılan ülkelerin çokluğuna rağmen Amerika,
konferansın fiilî başkanı olan Colin Powell’ın katılımıyla ancak
Dışişleri Bakanı seviyesinde temsil edildi.
Hizb-ut Tahrir / Fas, bu forum hususunda aşağıdaki noktaları
beyân eder:
1. Bu forum; Bush’un İslâmî bölgeye hâkim olmak için görünürde
“terörizm ile mücadele” bahanesiyle, hakikatte ve fiiliyatta ise
İslam’a ve Müslümanlara karşı açık mücâdeleye dayalı olarak öne
sürdüğü Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgedeki ilk semeresidir.
Terörizme karşı mücâdelesini “Haçlı Seferi” olarak gördüğünü, bu
Ortadoğu Projesinin Amerika’nın bölgedeki çıkarlarının tahakkuku
olacağını ve böylelikle Arap olsun olmasın Müslümanlara
Ortadoğu’da -sonra Fas’tan Pakistan’a kadar olan tüm bölgeyi
içerecek şekilde genişleterek “Büyük Ortadoğu” dediği bölgede-
kendi değerlerinin ve mefhumlarının yerleştirileceğini söylediği
açıklamalarıyla Amerikan başkanı Bush bu gerçeği gözler önüne
sermişti.
2. Herkesten önce düzeltilmesi, reforme edilmesi gereken
Amerika’nın kendisidir. Zîra siyâsî, toplumsal, ekonomik ve askerî
sistemlerini fesat ve çöküntü kaplamıştır. Onun siyâsî sistemi
kapitalizm üzerine kuruludur. Asıl işi ise, çıkarları için
başkalarını kullanmak, kanlarını dökmek, zenginliklerini gaspetmek
ve tüm boyutlarıyla onları fiilen sömürmektir. Hatta bu sistemde
seçim mekanizması bile, kollarının daha da uzamasını sağlamak ve
Amerikan nüfuzunun girdiği ülkelerde kapitalist sloganlarla
servetleri hortumlamak amacı taşıyan büyük Amerikan şirketleri
tarafından belirlenmektedir.
Toplumsal sisteme gelince; Amerikan toplumu arasında hızla yayılan
aile parçalanmaları, boşanmalar, fuhuş ticâreti, çete eylemleri,
kabarık suç dosyaları, ucuz cinâyetler ve yabancılara duyulan
nefret gibi özel ve genel olarak görülen, hissedilen, idrak edilen
somut gerçekler, gizlenenden çok daha ciddi boyutlara ulaşmış
durumdadır.
Ekonomiye gelince; Birleşik Devletler bütçesindeki açık, her yıl
çok muazzam oranlarda artmaktadır. Dolardaki kısmî çöküntü ve
Avrupa ile Japonya’ya yapılan ticâret hacmindeki azalma da, yine
Amerika’daki ekonomi ve finans çevrelerini uykusuz bırakan bir
sorun haline gelmiştir.
Askerîye gelince; Ebi Ğarîb’deki cürümleri, burunları pis kokuyla
dolduran skandalları, tutuklulara yaptıkları işkenceleri,
mahpuslara yönelik vahşi uygulamaları, yaralıları katletmeleri,
Felluce’de, Irak’ın diğer kentlerinde, Afganistan’da, daha önce
Kore ve Vietnam’da gerçekleştirdikleri acımasız saldırıları,
Amerikan askerî sisteminin ne kadar bozuk ve çürük olduğunu ve tüm
insanî değerlerden ne kadar mahrum bulunduğunu göstermektedir.
Yine Amerikan askerinin çarpışma meydanlarında savaşçılara meydan
okumada ne kadar korkak olduğunu, buna karşın yaşlılardan,
kadınlardan ve çocuklardan oluşan silahsız mâsumlara vahşice
saldırarak, evlerini başlarına yıkarak, mescidleri, câmileri ve
hastaneleri kasten harap ederek ve istila ettikleri her yerde tüm
yaşam olanaklarını kısıtlayarak yiğitlik tasladıklarını
göstermektedir.
Fesat, hiç çıkmamacasına Amerika Birleşik Devletleri’nin içine
işlemiştir. Reformlara asıl ihtiyacı olan odur! Böylesine vâhim
bir durumda iken, ortaya reform projeleri sürmekten âcizdir.
3. Amerika’nın, eserinin ilk semeresi olan Gelecek Forumu’nu
düzenlediği Fas’ı Büyük Ortadoğu Projesi’nin hareket noktası
olarak alması, Fas’taki Müslümanlar için bir utançtır. Buna imkân
veren de Fas’taki resmî sistemdir. Fas yönetiminin, Müslümanların
safında yer alıp Afganistan’da ve Irak’taki Müslümanlara
gece-gündüz askerî olarak ve diğer beldelerde de tüm Müslümanlara
genellikle siyâsî olarak saldıran Amerika’nın Fas’a ayak basmasına
engel olması gerekirdi. Yine İsra’ ve’l Mi’râc topraklarını işgâl
eden, Filistin’de insanları, ağaçları ve taşları ağlatan peşpeşe
katliamlar yapan işgâlci bir varlık olması itibariyle Yahudiye tüm
şekilleriyle varlık ve yaşam hakkı tanımaması gerekirdi.
Muhakkak ki Fas’taki Müslümanlar; Amerika’ya, onun bölgedeki
nüfuzuna, ölümcül projelerine ve zehirli forumlara karşı sebatla
ve kararlılıkla durmaktadır. Fas yönetimine düşen de halkının
safında yer alıp bu tür forumların yapılmasına izin vermemesi,
dahası bunları okyanusun derinliklerine gömmesiydi.
4. Müslümanların beldeleri için, hatta tüm insanlık için ıslâhın,
düzelmenin tek yolu, Akîdesi ve Şeriati ile yalnızca İslam’dır.
Buna göre gerçek sadâkat, bağlılık ve dostluk, Amerika’ya,
İngiltere’ye, Fransa’ya, diğer küfür devletlerine ve kâfirlere
değil, bilakis ancak Allah’adır, Rasulü’nedir ve mü’minleredir.
Dolayısıyla Yönetim nizâmı ancak Âlemlerin Rabbi’nin gönderdiği,
Rasulü [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in tatbik ettiği ve
Râşid Halîfelerin izinden gittiği nizâm olmalıdır. Fas’ı
Müslümanların diğer beldelerine katacak,
râyesi, bayrağı gölgesinde Fas’taki Müslümanları diğer
Müslümanlara kavuşturacak tek devletin, Râşidî Hilâfet Devleti’nin
kurulmasıyla Hilâfet Nizâmı derhal îlan edilmelidir.
Şüphesiz ki İslam, tek başına İslam düzeltmeye, Müslümanların
beldelerinde ve hatta tüm dünya ülkelerinde zulmü ve karanlığı
kaldırmaya, adâlet ve nuru getirmeye ve kötülüğü yok edip hayrı
yaymaya kâdirdir.
Ey Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir / Fas, sizi küfürden ve kâfirlerden
sakındırmaktadır. Zîra Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle
buyurmaktadır:
Her kim onları dost edinirse, o da onlardandır! [el-Mâide 51]
Yine sizi, Amerika ve müttefikleri ile suç ortakları yahudilerin
komplolarına ve entrikalarına karşı uyarmaktadır:
İşte düşman onlardır, o halde onlardan sakının! [el-Munâfikun 4]
Yine sizi, şüpheli Amerikan projelerinin sulandırılmış tatlı
söylemlerine karşı uyarmaktadır. Çünkü bu söylemler tamamen sinsi
zehirlerle doldurulmaktadır. Ayrıca sizi, İslam’ın ve Müslümanların
zâlim düşmanlarına güvenmekten, onlara bağlanmaktan da
sakındırmaktadır.
Sakın zulmedenlere meyletmeyin! Yoksa size de ateş dokunur. [Hud
113]
Aynı zamanda Hizb-ut Tahrir / Fas sizi, Allah’ın kendisiyle
sizden râzı olduğu Dîninize, Muazzam İslam Dini’ne sapasağlam
yapışmaya, Kerîm Nebî Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in
adımlarını tâkip etmeye, ciddiyet ve samimiyet ile Hizb-ut Tahrir
ile birlikte çalışmaya dâvet etmektedir ki Müslümanlar, ardında
savaşacakları ve kendisiyle korunacakları tek bir Halîfe’nin
liderliğinde tek bir devlette, Râşidî Hilâfet Devleti’nde
birleşsinler, izzetli ve kuvvetli olarak yeniden “insanlar için
çıkarılmış en hayırlı ümmet” vasfını kazansınlar. Bundan sonradır ki
artık Amerika da Amerika’dan başka kâfirler de topraklarınızı istila
etmeye, size savaş açmaya, vahşi saldırılara girişmeye, şerir
forumlar düzenlemeye, barış adı altında sizi zehirlemeye cesâret
edemeyecektir. İşte o gün karanlıkları def eden aydınlığın,
zulümleri yok eden adâletin, zâlim zorbaların boyunlarını bükecek
kuvvetin ve mazlumların haklarını doğrulukla koruyacak kalkanın
sahipleri, siz olacaksınız!
Ey îman edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verecek şeye dâvet
ettiklerinde icâbet edin! [el-Enfâl 24]