Yalnızca Hilâfet, Hindu Saldırganlığına Karşı Bangladeş’in Çıkarlarını Koruyabilir
Hizb-ut Tahrir / Bangladeş 17 Aralık 2004’te Ulusal Basın
Klübü’nde “Su saldırısı, Sınır saldırısı, TATA’nın yatırımı,
Doğalgaz Boru Hattı: Çıkarlarımızı Korumanın Tek Yolu İslâmî
Yönetim’dir” konulu halka açık bir toplantı düzenledi.
Hizb-ut Tahrir/Bangladeş Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü
Muhyiddîn Ahmed şöyle dedi: “Bangladeş’in korkak yöneticileri,
son otuz yıl boyunca, bağımsızlığından bu yana Bangladeş’e yönelik
saldırı politikasını sürdürmek üzere Hindistan tarafından uygulanan
tek taraflı saldırı yasasına karşılık vermede başarısız oldular.”
Son zamanlarda Hindu devleti, nehir birleştirme projesi ile Tipaymuh
Barajı’nın inşasının ilerlemesine yönelik plânlarını îlan ederek
yayılmacı saldırısını bir kez daha harekete geçirmiştir. Hindistan,
Bangladeş’e ve halkına karşı bu düşmanlığı beslerken, Bangladeş’in
uşak yöneticileri ise selefleri gibi Hindistan ile, onun
piyasalarımızdaki hâkimiyetini güçlendiren ve yerli sanayiyi perişan
eden bir serbest ticâret politikası geliştirmenin peşinde olmayı
sürdürmektedirler. Üstelik bu yöneticiler Hindistan’a teslimiyette o
kadar arsızdırlar ki son zamanlarda [Bangladeş Başbakanı] Hâlide
Ziya Hükümeti, ülke güvenliğine ve hâkimiyetine edeceği etkiyi
gözardı ederek Bangladeş üzerinden geçip Miyanmar’dan [diğer
adıyla Burma veya Birmanya’dan] Hindistan’a uzanan bir doğalgaz boru
hattı projesi geliştirmektedir.
Muhyiddîn Ahmed devamla, ülkenin siyâsî ve ekonomik çıkarlarının
yanında, bölgede İslâmî Kalkınma’nın gerçekleşmesine ve Hilâfet’in
geri dönüşüne engel olmak üzere Güney Asya’nın İsrail’i haline
gelmek için Hindistan’ın da Amerika ile birlikte çalıştığını ilâve
etti ve şöyle dedi: “Bu egoist yöneticiler, sırf yabancı
politilara teslimiyetleri ve korkaklıkları sebebiyle Hindistan’ın
saldırısına karşılık vermede ve çıkarlarımızı korumada hezîmete
uğradılar.” Gerçek şu ki bu yöneticilerin derdi hiçbir zaman
ülkenin ve halkın çıkarlarını korumak olmadı! Bilakis onların tek
derdi kendileri ve partileriydi. Yönetime ulaşmak ve iktidarlarını
sürdürmek isteyen bu yöneticiler, geçmişte olduğunu gibi şimdi de
kendilerini sömürgeci, yayılması kâfir güçlere satmaktadırlar.
Bilâhare Muhyiddîn Ahmed halkı, bu yöneticileri reddetmeye ve hem
Hindistan’ın üzerimizde siyâsî, ekonomik veya askerî otorite sahibi
olmasına izin vermeyecek hem de çıkarlarımızı teslim etmeyecek olan
Hilâfet’i kurmak için çalışmaya dâvet etti ve Hilâfet’in
hâkimiyetimizi ve güvenliğimizi Hindu saldırganlığına karşı
cesaretle koruyacağını, sular üzerindeki haklarımızı güvence altına
alacağını, doğal kaynaklarımızı kendi îmalat sanayimizi kurmak için
değerlendireceğini ve ekonomimizi, piyasalarımızı ve sanayimizi
koruyacağını söyledi.
Sonra konuşmasını, Hizb-ut Tahrir / Bangladeş’in mevcut
hükümetten Hindistan ile ilişkilere temel yapmasını ve 09-11 Ocak
2005’te Bangladeş’in ev sahipliğinde düzenlecek önümüzdeki SAARC
[South Asia Association for Regional Cooperation: Güney Asya
Bölgesel İşbirliği Platformu] Zirvesi’nde uymasını talep ettiği şu
altı noktayı duyurarak tamamladı:
· Hükümet, Hindistan’ın üzerimizde gerek siyâsî ve ekonomik
gerekse askerî olarak otorite, egemenlik sahibi olmasına izin
vermemelidir.
· Hükümet, serbest ticâret adı altında ekonomimiz, piyasalarımız
ve sanayimiz üzerindeki Hindistan hâkimiyetine izin vermemelidir.
· Hükümet, doğalgaz ve kömürümüzü, sadece kendi çıkarlarının
peşinde olan Hindu şirketlere vermemelidir. Bilakis doğal
kaynaklarımızı değerlendirecek ve kendi îmalat sanayimizi kuracak
bir politika geliştirmelidir.
· Hükümet, herhangi bir doğalgaz boru hattı sözleşmesine
girişmeden önce hâkimiyetimizi ve güvenliğimizi koruma altına
almalıdır.
· Hükümet, Hindistan’a nehirleri birleştirme, Tipaymuh Barajı ve
diğer benzer tüm su saldırılarına ilişkin plânlarını durdurması
için baskı yapmalıdır.
· Hükümet yalnızca, son otuz yıldan bu yana her sene yapılan sınır
kuvvetleri arasındaki bayrak törenlerini değil, Hindistan’dan tüm
sınır saldırılarını durdurmasını talep etmelidir.