Irak Ordusunun Kuruluşu Münâsebetiyle el-Hâlisi
Konferansı’nda Yapılan Konuşma
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın İsmiyle… Salât ve
Selâm, Rasullerin Efendisi Muhammed’e, Ehline ve Sahâbesinin hepsine
Olsun. Es-Selamu ‘Aleykum
ve Rahmetullahi ve Berakâtuh Ey Kerîm Kardeşler ve ba’d
Daha önceleri Arapların ve Müslümanların
yöneticileri, orduları kendi tahtlarını korumak üzere kullanırlardı.
Bu ordular da bizim ülkelerimizde, başımızdaki hâin yöneticilerin
emriyle sömürgeci kâfirlerin plânlarına hizmet ederlerdi. Her iki
Körfez savaşında da Birinci Körfez [Irak-İran Savaşı] ve İkinci
Körfez [Irak-Amerika Savaşı] sırasında böyleydi. Bu ordular hiçbir
zaman Ümmeti, Dînini, ülkesini, güvenliğini ve şerefini korumazdı.
Önceki [1956, 1967, 1973 ve 1982] savaşlarında Yahudiler,
İngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar karşısında hep böyleydi. Yine
de bu ordularda, Dînlerine ve Ümmetlerine sâdık birçok şerefli ve
hayırlı subaylar vardı. Onlar ardı ardına bu hâin yöneticileri
devirmek için birçok girişimde bulundular ama onların girişimleri
bugüne kadar başarılı olamadı. Bu bana 1970’lerdeki bir anımı hatırlatır. O
zaman Tugay komutanı rütbesindeki cesur subaylarımızdan biri ile
buluşmuştum. Elinde askerî konularla ilgili bir kitap vardı. Kitabın
sayfalarının bir çoğunu karalamıştı. Kendisine bu karalamalar
hakkında sordum. Bana Filistin’i kurtarmak üzere bir plân çizdiğini
ve bunun hazırlıklarını yaptığını söylemişti. Onun bu hassas
bakışını ve sahip olduğu güçlü îmanı görünce çok mutlu olmuştum.
Yine bazı Filistinliler bana, Yahudileri Irak Ordusu ile
korkuttuklarını ve onun Filistin’i kurtarmada öncü olacağını
söyleyerek tehdit ettiklerini anlatmışlardı. Alçak Amerikan işgâli
yüzünden bu azîz beldemizin başına gelen musîbete gelince; bu durum,
-Allah muhâfaza- Irak Ordusu’nun korkaklığından değildi. Bilakis
tâğut Saddam, Irak Ordusu’nu Amerikalılar ile gerçek çarpışmalarla
savaşa hazırlanmaktan men etti ve bu maksatla hiçbir askerî plân
tasarlamadı. Buna ilâveten Amerika Irak’ı işgâl eder etmez, Irak
Ordusu’nun bazı üst düzey komutanları teslim oldular. Böylece Irak
Ordusu çok erken çözülmüş oldu. Zîra ondan çok korkuyordu. Şu anda
ise, “Vatanî Muhâfızlar” denilen orduya alternatif olan güçsüz bir
ordu oluşturmaya çalışmaktadır. Onun işi ordularının önünde duran
bir kalkan olmaktır. Böylece kendi askerî üslerini ve ajanlarını
koruma altına alacaktır. Bugün hepimiz Dinimizi, ülkemizi, şerefimizi,
nâmusumuzu ve değerlerimizi koruyacak, Müslümanların beldelerine
uzanan her eli kesip atacak İslâmî ‘Akaîdî bir orduya muhtâcız. Bu
da ancak ilk İslâmî Devleti kuran Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in
Medînet-il Munevverâ’da yaptığı gibi, bizi izzete ve zafere
kavuşturacak Kerîm ve Muhlîs bir İslâmî Devlet kurulmadıkça olacak
bir iş değildir. Allah [Subhânehu
ve Te’alâ]’dan İslam’ı ve Müslümanları bir an
önce izzetlendirip ferahlatmasını ve sömürgeci kâfirlerin kökünü
kazımasını niyâz ediyoruz. Allah
[Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:
Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar
kuvvet ve bağlanıp beslenen savaş atları hazırlayın ki böylece
Allah'ın düşmanlarını ve kendi düşmanlarınızı korkutursunuz.
[el-Enfâl 60]