Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Sudan Vilâyeti

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilâyeti’nden

Vatanî Meclis Üyelerinden Olan İhlaslı Müslümanlara Açık Mektup



 

On yıldan beri, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilâyeti olarak “Güney Sudan Meselesi” denilen şeyi takip etmekte ve daha önce Sudan’ı Mısır’dan koparırken kullandıkları self-determinasyon [Halkın kendi geleceğini tayin etmek hakkı] yoluyla Güney Sudan’ı bölmeyi ve orada bir bakıma Nasrânî [Hristiyan] bir devlet kurmayı amaçlayan Batılı Kâfirlerin -özellikle İngiltere ve ondan sonra Amerika’nın- tehdidine karşı uyarmaktayız.

Şimdi, sürekli uyardığımız şey gerçekleşmiş ve komplo son noktasına varmıştır. Nitekim Hükümet, 9 Ocak 2005 günü Nairobi’de İhanetler Anlaşması’nı imzalamış ve iktidarı ele geçirmek için onunla çatışan Muhâlefet te bu ihâneti kutlamıştır! Böylece hem Hükümet hem de Muhâlefet Allah’a, Rasulü’ne ve mü’minlere ihânet etmiştir! Üstelik halkın irâdesi bunu onaylasın da barizleşsin diye ve ona meşruiyet kazandırılsın diye, halkın temsilcileri olarak Vatanî Meclis’te bulunmanız îtibariyle onaylamanız için önünüze getirilmiştir. Nitekim anayasanın 1/73 sayılı maddesinde şöyle denilmektedir: “Vatanî Meclis; yasamada, plânlamada, uygulamaların gözetilmesinde ve muhâsebede halkın irâdesini temsil eder.” Ne var ki Hükümet kendi yasasına aykırı hareket etmiş ve sizi bu anlaşmayı soruşturma ve üzerinde olumlu yada olumsuz görüş belirtme hakkınızdan mahrum bırakmıştır. Böylece rolünüzü yalnızca oy kullanma ile sınırlandırmıştır. Nitekim 6 Ocak 2005 tarihli Hartum gazeteleri, bu konu hakkında Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı’nın şöyle dediğini haber vermişlerdir: “Vatanî Meclis’in rolü, detaylarına dalmadan ve herhangi bir olumlu yada olumsuz görüş belirtmeden sadece anlaşma maddelerini onaylamak ve yetkilendirmektir. Buna ilâveten Vatanî Meclis’in bu anlaşmayı onaylaması ona anayasal bir meşruiyet kazandıracaktır.

Ey Kardeşler!

Eğer siz gerçekten halkın irâdesini temsil ediyorsanız, bilmeniz gerekir ki bu halk bu anlaşmaya “ihanet” olarak bakmaktadır. Bundan ötürü sizin için hayırlı olan, bu anlaşmaya karşı durmak, onu reddetmek ve halka mâl olma vasfını yıkmaktır. Yine size düşen; Hükümetin, kendi kararlarını ve ihânetlerini herkesçe kabul ediliyormuş izlemini verdirmek için sizi bir araç olarak kullanabileceğini düşünmesine fırsat vermemektir. Bizim sizi bu anlaşmayı reddetmeye yöneltmemiz ancak saçtığı tehlike sebebiyledir. Çünkü bu anlaşma akîdeniz, halkınız ve beldeniz için oldukça ciddi bir tehlike saçmaktadır. Şöyle ki;

Birincisi: İslam’ı hayattan tamamen uzaklaştırmak ve onun artık kesinlikle geri dönemeyeceğinden emin olmaktır. Bu da vatandaşlığı, İslam’ın Akidesi yerine “haklar ve ödevler” temeline dayandırmak ve Şer’î Ahkâm yerine “özgürlükler”i koymaktır.

İkincisi: Sudan’ın Güneyini parçalayarak ülkeyi bölmek ve Self-determinasyon fikri yoluyla kalan eyâletleri de ayırmaktır. Bu hususun güçlü kanıtları; Güney’in kendi anayasası, eyâletlerin anayasaları, Güney Hükümeti’nin yetkileri ve isyancıların kendi orduları ve bayraklarıyla donatılmasıdır. İşte Geçiş Dönemi denilen müddet ancak Güney halkından olan ğayri-muslimleri rehabilite etmek ve devletlerinde İslam’ın ve Müslümanların aleyhine olan kurumlar oluşturmalarını sağlamak içindir.

Üçüncüsü: Daha rahat kontrol edebilsinler diye zayıf parçalara böldükten sonra sömürgeci kâfirlerin ülkenin kaynaklarını yağmalamasıdır.

Dördüncüsü: Büyük Göller Bölgesi’nde Amerika’nın nüfuzunu işbirlikçileri olan Uganda, Brundi ve Ruanda’nın yardımıyla daha da genişletmek maksadıyla Sudan’ın kalan bölgelerini Amerika’nın kurmaya uğraştığı devletin kontrolüne vermektir. Güney’deki devlet, Sudan’ın kalanını şu şekilde kontrol edebilir:

a. Nil suyunu denetim altına alarak

b. Devlette tutacağı yüksek mevkiler yoluyla ülkenin tüm sırlarını ona sağlayarak. Nitekim bu anlaşmada istihbâratın üst kademelerinin %26’sının isyancılara verileceği ve Birleşik Hükümetteki konumların %28’inin isyancılara tahsis edilmesine ilâveten 200 isyancının da orduya subay yada general olarak gireceği belirtilmiştir.

c. Güneydeki devlet, Sudan’ın kalan herhangi bir bölgesinde, ayrılmaya çağıran herkesi destekleyerek. Nitekim özellikle en-Nube Dağları, Mavi Nil, Dârfur ve Doğu Sudan bölgeleri bunun için hazırlanmaktadır.

Beşincisi: Geçiş Dönemi boyunca siyâsî kararların Kâfir Garang’ın ellerine teslim edilmesidir. Zîra Cumburbaşkanı ve iki yardımcısı şeklindeki Cumhurbaşkanlığı kurumunun kararlarını ittifakla alacağı belirtilmiş ve böylece ona herhangi bir karara itiraz hakkı verilmiştir. Meselâ, İslam’ın zirve sütunu olan Cihâd, Kâfir Garang’ın onayı olmadan îlan edilemez!

Ey Kardeşler!

İşte bunlar Kâfire karşı zillet ile, Hükümet ve destekçileri tarafından infâzı gerçekleştirilip Muhâlefet tarafından kabul edilen Amerikan plânının tehlikelerinden birkaçıdır. Zîra onlar Kâfirin saflarına sığınmadıkça ve himâyelerine girmedikçe izzetin gerçekleşmeyeceğini zannetmektedirler. Lâkin Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmaktadır:

Münâfıklara kendileri için elîm bir azâb olduğunu müjdele! Mü’minleri bırakıp ta kâfirleri dost edinirler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah’a aittir. [en-Nîsa 138-139]

Bu sözlerimiz ancak size gösterdiğimiz ve sizin, çocuklarınızın ve gelecek nesillerinizin üzerindeki vahim sonuçlarına dâir sizi uyardığımız vakıa hakkındadır. Sizler büyük bir tehlike ile karşı karşıya ve bir ateş çukurunun tam kenarındasınız. Amerika, sizin tehlikenizden kurtulmak için sizi orada yakmak istemektedir. Nitekim sizler onların güçlerini tüketmeye muktedir olan yegâne sahih akîdeyi yüklenen Müslümanlar vasfına sahipsiniz. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] sizin izzetli, yenilmez, kerîm ve kuvvetli olmanızı murad eder. Sizin insanlar üzerine şâhitler olmasınızı ister. Amerika ise sizi derin bir sapıklıkla saptırmak ister.

Öyleyse bu yöneticilerin, koltuk ve çıkar düşkünlerinin dediklerini dinlemeyiniz. Onlar size, sizin zayıf olduğunuzu ve kendilerinin ülkeyi dış müdâhaleden korumak istediklerini söyleyerek Batılı kâfirler karşısında yenilgiyi kabullenmişlerdir:

İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer mü’min iseniz onlardan korkmayın, bilakis Benden korkun! [Âl-i İmrân 175]

Öyleyse sizler Rabbiniz ile güçlüsünüz ve zaferi yalnızca Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın katından gelene has kılan Akîdeniz ile izzetlisiniz:

‘Azîz ve Hakîm olan Allah’ın katından gelen dışında hiçbir zafer yoktur. [Âl-i İmrân 126]

Allah’ın Şeriatini ve Minhâcını tatbik ederek O’na itaat edenlere, şüphesiz Allah zaferiyle karşılık verecektir:

Ey îmân edenler! Eğer Allah’a (O’nun Dînine) yardım eder, zafere ulaştırırsanız, Allah da size yardım eder, zafer verir ve ayaklarınızı (Dîni üzere) sâbit kılar. [Muhammed 7]

Yine Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:

Eğer Allah size yardım eder, zafer verirse artık size gâlip gelen hiç kimse olmaz. [Âl-i İmrân 160]

Ayrıca bilmelisiniz ki Ordu ve ardındaki Ümmet; isyancıları durdurmaya, ülkeyi ve hurumâtını, mahremlerini korumaya Allah’ın fazlı ve tevfîki ile elbette muktedirdir. Şâhit olunan vakıa bunu göstermektedir. Nitekim bu isyancılar ile onların ardındaki Amerika ve Kâfir Batı, üzerinde devlet kurmak için tek karış toprağımızı dahi alamazdı ve hatta bunu bir şekilde yapabilmiş olsalardı da bir süre sonra kovulurlardı… Şâyet hâinler toprağımızdan vazgeçmeyi imzalamamış olsalardı!.. Yine kâfir bir devlet, askerî vesilelerle ülkeyi işgâl etmiş olsaydı, 19 Aralık 1955’te parlamentoda ayrıldıklarını îlan ettikleri zaman Sudan’ı Mısır’dan kopardıkları gibi hâinlerin topraklardan vazgeçmeleri dışında, hiçbir zaman onu parçalayamazlardı!.. Amerika, Irak’ı üç ayrı varlığa parçalayan bir anayasayı onaylayacak hâinlerden oluşan bir parlamento oluşturmak maksadıyla aynı yolu şimdi Irak seçimlerinde izlemektedir.

Ey Kardeşler!

Sizler bu beldenin halkını temsil edenler olarak bu anlaşmayı aşağıdaki şekilde reddetmelisiniz:

1. Eğer siz bunu Sudan’daki Müslümanların çoğunluğunun temsilcileri olmanız vasfıyla reddederseniz, yeryüzündeki hiç kimse sizi bu anlaşmaya mecbur edemez.

2. Bu anlaşmanın anayasal meşruiyeti ve halk tarafından îtibarı yoktur.

3. Hak üzere yürüyünüz. Bâtılda haddi aşarak isyan etmektense sizin için hayırlı olan hakka dönerek fâzilet üzere olmanız gerekir.

Ey Kerim Kardeşler!

Bu korkunç cürüm yükünü omuzlarınıza almayınız. İslam’ın geri dönüşünden nefret eden ve ülkeyi parçalayıp halkını diasporaya çevirmek isteyen Kâfirlerin plânlarını icra eden bu korkak yöneticilere ve oportünist politikacılara engel olmak için sözünüzü sakınmayınız!

Muhakkak ki biz sizden, yeryüzü ve gökyüzü ehlinin hoşnut olacağı izzetli bir tavır takınmanızı istiyoruz. Siz de bu Ümmetin târihine izzetli, şerefli ve emânete sâdık olarak yazılmak istemez misiniz?

Muhakkak ki biz emâneti göklere, yeryüzüne ve dağlara arzettik te onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve (sorumluluğundan) ürperdiler. Ama insan onu yüklendi. Doğrusu o pek zâlim, çok câhildir. [el-Ahzâb 72]

Yoksa Nebîmiz [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’ın şu kavl-i şerîfine maruz kalmak mı istersiniz?

Her kim Allah’ın haramını hiçe sayan ve Allah’ın kullarına günah ve düşmanlıkla hüküm veren zâlim bir yönetici görür de onu sözüyle ve davranışıyla değiştirmez ise Allah, müdâhalesine onu da dâhil eder.

Yoksa efendilerine itaat eden, kibirlenen ve emânetlerine ihânet edenlerden olmayı mı seçersiniz?

Ey îman edenler! Sakın Allah’a ve Rasulü’ne ihânet etmeyin! Sonra bile bile kendi emânetlerinize ihânet etmiş olursunuz. [el-Enfâl 27]

Muhakkak ki siz ve Ümmetiniz gerçekten büyük bir tehlike ile karşı karşıyasınızdır. Ümmetinizin helâkı sizin helâkınızdır. Onun hezîmeti sizin hezîmetinizdir. Onun zilleti sizin zilletinizdir. Onun izzeti de sizin izzetinizdir. Şâyet sessiz kalır ve Ümmetinizi sakınmak için harekete geçmezseniz büyük bir günah işlemiş olur, dünyada ve Âhirette hüsrana uğramış olursunuz. Şâyet onu kurtarmak üzere harekete geçerseniz büyük bir ecir kazanmış, dünyada izzet ve ikrama, Âhirette de genişliği gökler ve yer kadar olan Cennete nâil olursunuz.

Ey îmân edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verecek şeye dâvet ettikleri an icâbet edin! Bilin ki muhakkak Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O’nun huzurunda toplânacaksınız. [el-Enfâl 24]

 

Tebliğ ettik mi? Allahumme şâhit ol!..

Tebliğ ettik mi? Allahumme şâhit ol!..

Tebliğ ettik mi? Allahumme şâhit ol!..

 HİZB-UT TAHRİR
 Sudan Vilâyeti
H. 01 Zilhicce 1425
M. 11 Ocak 2005

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |