Seçimlerin Hakikati Nedir?
Amerikalılar Müslümanların Arasına Fitne Tohumları Saçmak İçin Bunu
Nasıl Kullanacaktır?
Gazeteler ve televizyon kanalları, seçimlerin 30 Ocak 2005’te
yapılacağını açıkladıktan sonra, Irak’taki siyâsî ortamın gündelik
tartışması bu konuya kilitlendi. Bazıları bunu Şiîlerin bir zaferi
olarak görüp on yıllardır uzak kalmalarından sonra yeniden yönetime
geleceklerini öngörürken, bazıları da bunun Sünnîler için bir
otorite kaybı ve rollerinin kısıtlanması olarak değerlendirmektedir.
Kimileri bunun işgâlin sona ermesi ve Irak’ın güvenlik ve yaşam
koşulları bakımından içinde bulunduğu krizin bitmesi için bir fırsat
oluşturduğunu ileri sürmekte iken kimileri de Güney’de bir Şiî
federasyonu kurulmasına karşılık azîz Irak topraklarımızdan Kuzeyini
de koparma amaçlarına ulaşacak olmaları bakımından Kürt liderler
için bir fırsat olarak görmektedirler. Bu görüşleri ortaya atanlar
ya sömürgecinin plânından bîhaber olup bilinçsizce bunun
propagandasını yapmaktadırlar, yada oyunu bilen ajanlardır ve Irak’a
saldırıp işgâl etmedeki gerçek gâyelerin ulaşmak için can atan
Amerikalılara yardım etmeye çalışmaktadır.
Irak’ta meydana gelenlerin siyâsî hakikatini anlamak için,
Amerika’nın Irak’ı hangi maksatla işgâl ettiğini, neden buraya
geldiğini, amaçlarının neler olduğunu ve Bush ile yönetiminin, ilk
iktidar dönemlerinde meseleyi büyük ölçüde dağınık ve başıboş
bırakıp neden ikinci dönemlerinde asıl işin peşine düştüğünü
anlamamız gerekir. Çünkü Irak’ı işgâl etmeye hazırlandıklarında ve
şu anda bu işgâli yerleştirmeye çalışmakta, devletin siyâsî, askerî,
medya ve istihbarat birimlerini harekete geçirmekte, kendi
iddialarına göre bu uğurda 130 milyar dolar harcamaktadırlar. Bundan
önce de gündelik katliam yapsınlar diye askerlerini binlerce mil
öteden Irak’a getirmiş, geldiğinde Birleşmiş Milletler’i devre-dışı
bırakmış, Fransa vetosunu salladığında amacına ulaşmak için Arap ve
Müslüman beldelerdeki hâin yöneticilere başvurmuş ve bu beldelerin
topraklarını askerî maksatlarla kullanmıştır. Yine Bağdad’da
personel sayısı 3000’i bulan dünyanın en büyük sefâretini kurmuştur.
Tüm bunlar halkın gözleri önünde ve onları, hepsi de Amerikan
uşakları olan Arap ve Müslüman beldelerin yöneticilerinden ve
zorbalıktan kurtarmak için mi yapılmıştı? Oysa bunların hepsi de
zorbaların ta kendileri değil miydiler? Tüm bunlar, işgâli reddeden
ve zorbalığa boyun eğmeyen Irak’taki Müslümanların kendi gerçek
temsilcilerini seçebilmeleri için miydi? Irak’taki Müslümanların
kendi mü’min yöneticilerini seçebilmeleri için miydi? Amerikan ve
İngiliz sefâretlerinde plânlanan askerî darbelerden sonra iktidara
gelen yöneticilere alışkın olduğumuz için, tüm bunlar Irak’taki
Müslümanların arzuladıkları İslâmî Nizamı seçebilmeleri ve İslam’ı
yeniden yönetime ulaştırmaları için miydi? Cezâyir halkı İslam için
oy verdiği zaman Cezâyir’in başına nelerin geldiğini unuttuk mu?
Muhakkak ki Irak halkının çoğunluğunun tercihi elbette İslam’dır.
Zîra kraliyet, cumhuriyet, milliyetçilik ve sosyalizm gibi Batılı
sistemlerin hepsinden bıkmış, tiksinmiştir. Gidişat hep kötüden daha
kötüye olmuştur. İslam Devleti’nin yıkılmasından bugüne kadar hep
acı fincanlardan yudumlamışlardır. Şüphesiz ki Amerika buraya
Irak’ın hayrına gelmemiştir. Nitekim İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
Ortadoğu’daki, özellikle Körfez’deki petrol kaynaklarını işgâl
etmenin plânlarını yapmaktadır. Bu plânlar geçen asrın 70’li
yıllarının başından itibaren berraklaştırılmıştır. Petrol
kaynaklarının Birleşik Devletler’in ayrılmaz bir parçası olduğunu,
bunu gerçekleştirmek üzere acil kuvvetler oluşturulması gerektiğini
sık sık dile getirmişlerdir. Ne var ki Sovyetler Birliği’nin varlığı
onların projelerini geciktirmiştir. Sovyetler Birliği yıkıldıktan
sonra, İkinci Körfez Savaşı’nın hemen ardından Umman’dan Kuveyt’e
kadar Körfez’i işgâl ederek projelerini sür’atle işleme sokmuşlar ve
2003 yılında Irak’ı işgâl ederek son aşamaya varmışlardır.
Amerika’nın Irak’ı işgâl ederek ulaşmak istediği gâye; askerî,
siyâsî, ekonomik ve fikrî nüfuzunu yaymak ve laik kapitalist sistemi
tatbik etmektir. Bu bağlamda Irak Anayasası, bu sistemin belkemiği
olacaktır. Nitekim hâin Yönetim Konseyi tarafından imzalanan Geçici
Devlet İdâresi Kanunu’nda bunun esasları belirlenmiştir.
Ey Irak’taki Müslümanlar!
Muhakkak ki “Seçimler” denilen bu dramatik oyun ile Amerika bizimle
alay etmektedir. Çünkü seçim listelerinin çoğu, işgâl ile birlikte
gelen Amerikan ve İngiliz uşaklarıyla doldurulmuştur. Onlar bu
seçimi kazanacaklar, onlar adına laik, demokratik kapitalist bir
anayasa yazılacaktır. Onlar, uşağın birini yönetici seçecekler ve
Allah’ın kalmasını dilediği sürece Amerikan varlığının kalmasını
sağlayan ve İsrail Devleti denilen Yahudi varlığını tanıyan
anlaşmalar imzalanacaktır. Amerika bu oyunu oynarken, Irak’taki
Müslümanlar arasında nefret ve kavga oluşturacaktır. Öyle ki bu,
yıkılmadan kalan her şeyi yıkan bir iç savaşta -Allah muhâfaza- aynı
Dînin evlatları arasındaki çatışmalara varan bir fitne
olabilecektir. Bu da Şiî-Sünnî kesimleri arasında fırkacı bir fitne
olarak ve Araplar, Kürtler ve Türkmenler arasında ırkçı bir
bağnazlık olarak tahrik edilecektir. İşte bunun içindir ki, Ey
Irak’taki Müslümanlar, sizden sömürgecilerin kasten ileri sürdüğü [Sünnîler
/ Şiîler] tanımlamasını reddetmeye çağırıyoruz. Zîra ister
Şiî ister Sünnî olsun, ister Arap ister Kürt isterse Türkmen olsun
hepsi de Müslümandır. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] Kitâb-il
Kerîm’inde şöyle buyurmuştur:
Allah’a dâvet eden, sâlih amel işleyen ve “Ben Müslümanlardanım”
diyenden daha güzel sözlü olan kimdir? [Fussilet 33]
Ve şöyle buyurmuştur:
Önceden sizi “Müslümanlar” olarak isimlendiren O’dur. [el-Hacc 78]
Öyleyse içinizde sinsice dolaşan Amerikalıların başarıya
ulaşmasından aman aman sakının! Öyleyse haydi işgâli, seçim
sonuçlarını ve plânlarını reddetmede birlikte el-ele çalışalım ve
ülkemizi bu necâsetten kurtaralım. Hayattaki yönetimlerin en
hayırlısı olan ve Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın tüm insanlık için
seçtiği İslam Şeraitini Nübüvvet Minhâcı üzere yürüyen âdil bir
İmâmın, Halîfenin liderliğinde tatbik edecek İslam Devleti’ni
birlikte kuralım ki Râşidî Hilâfet Devleti yeniden geri
dönsün. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:
Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve sakın parçalanmayın!
[Âl-i İmrân 103]