22.12.2004’te Ürdün Hükümeti, kabul edilmek üzere tartışılması için
2005 Yılı Genel Bütçe tasarısını Temsilciler Meclisi’ne sundu.
Mâliye Bakanı tarafından Hükümet adına iletilen bütçe mektubunda
şöyle denildi: “2005 Yılı Genel Bütçe tasarısı; Hükümeti kısa
süre önce benimsediği ve şeffaflık ilkesini derinleştirmeye doğru
kararlılıkla sürdürülen, finans yönetimine yönelik reform projesi
temelinde şekillendirilmiştir…” Ne var ki bir taraftan Hükümet
reform ve şeffaflıktan çokça bahsedip dururken diğer taraftan
aldatma, yalanlama ve karalama batağındadır. Kaldı ki bu bütçe de
hileleri ve yalanları çeşitlendirmek, genel servetlerin
yağmalanmasını, hortumlanmasını ve heder edilmesini daha da
derinleştirmek için konulmuştur. Aşağıdaki hususlar bunu
netleştirmektedir:
1. Bütçe mektubunda şöyle denilmiştir: “Ekim 2004 sonu
itibariyle toplam borç miktarı yaklaşık 7 milyar Ürdün dinarına
veya 2004 yılı Gayri sâfi milli hâsılasının %91.3’üne ulaşmıştır.
Dolayısıyla 96 milyon Ürdün dinarlık bir düşüş kaydedilmiş, oranı
da 2003 yılı sonu itibariyle 7.1 milyar dinarlık düzeye
oranla %1.4 kadar veya gayri sâfi milli hasılanın %100.6’sı kadar
olmuştur.” Bunu okuyan bir kimse, borçlarda esasen 96 milyon
dinarlık bir düşüş olduğunu zanneder ki bu doğru değildir. Zîra
karşılaştırma 2003 sonu ile Ekim 2004 arasında yapılmıştır. Oysa
bu iki yıl arasındaki artış düzeyini bilmek için Ekim 2003 ile
Ekim 2004 arasında bir karşılaştırma yapılmalıydı. Bu şekilde bir
karşılaştırma yapıldığında, 2004 yılı bütçe mektubundaki düzeye
göre 2003 Ekim ayı itibariyle toplam borç miktarı 6.924 milyar
Ürdün dinarına ulaşmıştır. Buna göre 2004 yılında borç düzeyinde
yıl sonundan önce 75 milyon Ürdün dinarına denk bir artış
olmuştur. Ne var ki Hükümet bu artışı “düşüş” saymıştır.
2. Hükümetin açıklamalarına göre 2000 yılı toplam borç miktarı
5.987 milyar dinar iken, Ekim 2004’te 6.999 milyar dinara
ulaşmıştır. Dolayısıyla toplam borç miktarı 1.012 milyar
dinarlık yani sadece dört yıldan az bir sürede %17’lik bir
artış göstermiştir. Açık gerçek işte budur. Hükümetin toplam borç
miktarı için gayri sâfi milli hasılayla kıyaslayarak belirttiği
oranlar ancak gözleri perdelemek için ortaya atılmıştır. Borcun
azalması değil, dahası büyük oranda artması söz konusudur.
Borçtaki bu milyarlık artış, doğru ekonomik tasarılara dayalı
sistemin bir sonucu değildir. Sistem, bu Hükümet tasarılarını
“Özelleştirme Programı” adı altında pazarlamaktadır ki artık
stratejik ortaklık uğruna satılacak bir şey kalmasın! Öyleyse
bu para nereye gitmektedir? Kral ve maiyetinin cebine değil mi?
3. Hükümetin rakamlar ve oranlar ile oynadığı şu ifadesinden
anlaşılmaktadır: “2005 yılında her bir Ürdünlü için kişi başına
yıllık ortalama yaklaşık 1500 Ürdün dinarı gelir düşecek şekilde
gayri sâfi milli hasılanın artmasını umuyoruz… ” Hükümete göre
kişi başına gelir ortalaması, gayri sâfi milli hâsılanın kişi
sayısına bölünmesinin sonucudur. Bu da fakir insanların cebine
1500 dinar bile girmediği anlamına geldiği gibi, hâlihazırdaki
bu artışın somut bir vakıa olarak zengini daha zengin, fakiri de
daha fakir haline getirdiği anlamına da gelebilmektedir.
4. Câri harcamalara gelince; Hükümet, Kraliyet Dîvanı’na 25.479
milyon dinarlık bir meblağ ayırmıştır. Bu meblağ, şu dört
bakanlığa ayrılan toplam meblağa yakındır: [Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı + Şirketleri Denetleme Dâiresi = 3.353 milyon dinar;
Enerji ve Mâdeni Servetler Bakanlığı + Tabii Kaynaklar Otoritesi =
2.879 milyon dinar; Bayındırlık ve İskân Bakanlığı + Hibeler
Dâiresi = 9.466 milyon dinar; Tarım Bakanlığı = 11.437 milyon
dinar + Ürdün Vâdisi Otoritesi = 6.678 milyon dinar : Toplam
33.813 milyon dinar] Bu paylaştırılmış miktar, bir divan olan
Kraliyet Divanı’nın harçlığına yakındır ve Kral ile
mâiyetindekilerin harcamalarını temsil etmemektedir. Çünkü onların
harcamaları için hiçbir sınır yoktur. Para onlara hesapsız olarak
akıtılmaktadır. Sonra Hükümet, toplam harcamaları kısmak üzere
çıkıp kemer sıkmaktan bahsetmekte, bir de çıkıp yeni vergiler
koymamakla övünmektedir. Petrol türevlerinden desteğin
kaldırılması da insanların geneli üzerine bindirilmiş yükü tek
başına artırmaktadır ki bu durum, halkın gündelik olarak ihtiyaç
duyduğu mal ve hizmetlerin fiyatlarını artıracaktır.
İşte bunlar, şeklî farklılıklar hariç önceki diğer tüm bütçelerden
hiçbir farkı olmayan bu bütçenin çürüklüğüne ilişkin örneklerden
bazılarıdır. Nitekim bu da hükümetin başarısız tasarılarını geçirmek
ve önceki ekonomik bozgunlarının üzerini örtmek üzere parlak bir
tablo çizmek için başvurduğu üsluplardan birini temsil etmektedir.
Ne var ki bu üsluplar artık ifşa olmuştur ve bunlara inanan hiç
kimse kalmamıştır.
Ey Ürdün’deki Müslümanları!
Ürdün’deki mesele, borçların kabarıklığı meselesi değildir. Zîra
mesele köken itibariyle ekonomik değildir. Esâsî mesele, Ürdün’deki
sistemce temsil edilmektedir. Nitekim bu sistem ile yönetim gösteren
siyâsî bir varlığın bizzat problemin kaynağı olması kaçınılmazdır.
Aksi takdirde Ürdün, siyâsî olarak hiçbir varlık gösteremezdi.
Kâfirler Ürdün’ü diğer Müslüman beldelerden koparmış, başına da
kendi ajanlarını yerleştirmiştir. Onların sadâkati, fikrî ve siyâsî
olarak tamamen Kâfir Batı’yadır. Böylece politik ve ekonomik olarak
onlara bağlanmışlardır. Bu böyle kalmaya devam ettiği müddetçe
Ürdün’ün hiçbir problemi çözülmeyecektir. Batılı Küfür sistemleri
ile kâfirlerin ajanları tarafından yönetilen bir devlet ancak
kökünden kopuk bir devlet olabilir. Herhangi bir çözüm veya herhangi
bir “Beş Yıllık Kalkınma Plânı” veya herhangi bir “Asrın Projesi”,
herhangi bir fayda vermeyecektir. Çünkü bunların hepsi de hastalığın
teşhisinden, musibetin kaynağından ve fesadın bataklığından uzaktır.
Ey Ürdün’deki Müslümanlar!
Ey Milletvekilleri!
Muhakkak ki çözüm ancak Ürdün’ün çevresine dahil olması yani önceden
olduğu gibi Râşidî Hilâfet Devleti’nin bir parçası olmasıdır.
Çünkü kurtuluş, Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için ciddiyetle
çalışmaktan başka bir şekilde olmayacaktır. İşte siz ve en büyük
bayramınız bu! Böylece Rabbinize hakkıyla itaat edersiniz, yalnızca
Allah’ın kulları olduğunuzu böylece îlan edersiniz ve
[Buyur, emret Ya Rabbi buyur, emrine âmâdeyiz] diye
sadece tek bir haykırış ile haykırırsınız. Sözlerinizde ve
fiillerinizde sâdık olduğunuzu işte böylece doğrularsınız ve
Hizb-ut Tahrir’in Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için
yaptığı çağrıya icâbet edersiniz. Muhakkak ki bunda, dünyanızın
izzeti ve Rabbinizin rızâsı vardır.
Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasulü’ne dâvet edildikleri
zaman mü’minleri sözü ancak “İşittik ve İtaat ettik” demeleridir.
İşte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [en-Nûr
51]