Hizb-ut Tahrir’e Karşı Provakasyon
İngilizce yayın yapan Khartum Monitor Gazetesi,
16.01.2005 Pazartesi günü Michael Kuma’nın “Diplomasi-dışı Konuşma”
köşesinde, Hizb-ut Tahrir’e karşı provakasyon ve birçok
safsatalar içeren “Kurtuluş” başlıklı makalesini yayınladı. Bu
makalede geçen hususlara şöyle cevap veririz:
1. Makalenin yazarı şöyle demiştir: “Hizb-ut Tahrir’in
yabancı olduğunu biliyoruz. Türkiye’de ortaya çıktı ve
aşırılıklarından ötürü faaliyetlerini sürdürmesi sakıncalı
bulundu. Fakat soruyoruz: Onun burada, Sudan’da çalışmasına neden
izin verilmektedir?” Buradaki saptırma ve safsata şuradadır:
Hizb-ut Tahrir 1953 yılında Kudüs’te kurulmuştur,
Türkiye’de değil! Şimdi biz soruyoruz: Sudan’da çalışmaya kimin
hakkı vardır? Ümmetin diliyle konuşan ve Ümmetin Akîdesini
devletinin ve toplumunun esası haline getirmeye çalışanların mı?
Yoksa ülkeyi parçalamak için çalışan ve Batı kültürünün,
fikirlerinin ve nizamlarının propagandasını yapanların mı? Acaba
bunlardan hangisi yabancıdır?
2. Yine yazar şöyle demiştir: “Hizbin
üyeleri, beyin yıkama operasyonları yapan radikal mücâhidlerdir.
Çocukluklarından beri “ğayri-muslimleri” öldürme ve Sudan gibi bir
ülkeden onlarını silme sevgisiyle dolmuşlardır.” Hizb-ut
Tahrir’in üyeleri İslam’ı taşırlar. Ümmet içinde ve Ümmet ile
birlikte, Ümmetin meselesini yalnızca İslam haline getirmek ve
İslâmî Devleti, Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için
çalışırlar. Nitekim İslam’ın Râyesi altında İslam’ın adaletinden
başka ne Müslümanlar için ne de ğayri-muslimler için adâlet
vardır. Anlaşılan yazarın, ğayri-muslimlerin İslâmî Devletin
gölgesi dışında hiçbir yerde hiçbir adâlet ve insaf bulmadığını
anlamak için biraz İslam’ın ve İslam Devleti’nin tarihini
araştırması gerekmektedir. Yazarın, kâfirleri -ğayri-muslimleri-
öldürmeyi sevdiğimiz kuruntusuna gelince; bu söz yazarın İslam’dan
ne kadar câhil olduğunu ifşa eden bir sözdür. Zîra Kerîm Rasulümüz
[SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
Her kim bir zımmîye [Dar-ul İslam’da
yaşayan ğayri-muslime] eziyet ederse, onun hasmı benim ve ben
her kime hasım olursam Kıyamet Günü’nde de ona hasımlık ederim.
Öyleyse onu kim katleder? Fakat, kim devlete karşı çıkar,
onunla savaşır, arkadan onu parçalamak için entrikalar çevirirse,
işte onunla savaşılır ve devlete boyun bükünceye kadar yakası
bırakılmaz. İslam’da Cihâd maddî engelleri kaldırmak içindir.
Böylece insanlar Küfür ile İman arasında tercih yapmaya terk
edilirler. Çünkü;
Dinde zorlama yoktur. [el-Bakara 256]
İslâmî Devlet, yönetim bakımından Müslüman ile Kâfir arasında
ayırım yapmaksızın haklar ve ödevler ile muamele eder: “Bizim
sahip olduğumuz insaf onlar için vardır ve bizim aradığımız insaf
da onlar için vardır.”
3. Ve şöyle demiştir: “Hizb-ut Tahrir’in beyannamesi, barış
anlaşmasına yönelik bir komplodur.” Soruyoruz: Gerçek komplo
hangisidir? Ülkeyi parçalamaya gedik ve Kâfir Batı’ya yağma kapısı
açan o anlaşma mı? Yoksa bu tehlikeye dikkatleri çeken ve ülkenin
parçalanmasına ve beldemizin Kâfir Batı’nın güdümünde bölünmesine
karşı uyaran o beyanname mi?
Yazara şunu söylüyoruz: Hizb-ut Tahrir, vakti gelmiş olan
Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurarak İslâmî Hayatı yeniden
başlatmak üzere hedefini gerçekleştirmek için yol almaya devam
edecektir. Ne şerlilerin şerri, ne provakatörlerin provakasyonu, ne
de Kâfir Batı’nın kuklaları ve kuyrukları ona zarar verecektir.
Size, geçici hükümetinize ve ardınızda olan Amerika ile Kâfir
Batı’ya şunu söylüyoruz: Eğer hapishaneleri açıp darağaçlarını
dikmeyi aklınızdan geçiriyorsanız, bilin ki bu bizi ancak Allah
[Subhânehu ve Te’alâ]’ya daha fazla yaklaştıracaktır.
Ve zulmedenler, nasıl bir yıkılış ile
yıkılacaklarını çok yakında bileceklerdir. [eş-Şûra 227]