Siyâsî Çürüme İşte Bu!
Siyâsi ve kimi zaman güvenlik kaosun yayılımını kabul etme veya
reddetme hususundaki çatışma, Lübnan’a egemen olduğundan beri
muhâlefetten desteğe geçen taraflar ve destekten muhâlefete dönen
diğerleri… Dağılan konfederasyonlar ve garip şartlarda ortaya çıkan
diğerleri… Fikrî ve siyâsî “ideolojilerine” yakın olanlar -ki bunlar
arzularına göredir- ve onları reddeden veya onlara uzak olan
diğerleri!.. Bu politik dalgalanmanın anlamı şudur: yönetim
koridorlarında ve parti kulislerinde siyâsî dümeni çevirenler ile
siyâsî güçlerin birçoğu menfaate dayalı dar gruplardır ve açığa
çıkan bu çirkef durum, yaklaşan milletvekili seçimleri “mevsimi”nden
dolayıdır.
“Canlı” paradoks şu ki, yönetim sahipleri sarhoşluktan ayılmış veya
ayıldıklarını zannetmişlerdir. Dolayısıyla “dışarı” ile
güçlenenlerin -yani siyonizm araçlarıyla işbirliği yapanların-
tarafına kendilerini kimlerin getirebileceğini tespit etmeye
çalışmaktadırlar ki “aralarında anlaşmazlık olsa dahi” itibar ve
makam sahibi olabilsinler, “kantonik veya tâifî projeleri olmayan
devletin evlatları” olabilsinler!
Yönetim sahipleri ile muhâliflerinin takınması gereken tavrın ele
alınmasıyla açığa çıkan odak noktası şudur: Lübnan’da otorite net
bir politika benimsemiş değildir. Tek başına bu bile çürüklüğünün
boyutunu, siyâsî ufkunun darlığını, “huzur ve istikrar” dedikleri
gerçek maslahatlara etki eden büyük meselelerde ne kadar da
ciddiyetsiz olduklarını göstermektedir. Böyle bir yolda olan
devletin âkıbeti kaostur! Bünyesinde yıkıcı dinamitler barındıran ve
tavırlarında net tedbirlerden mahrum siyâsî güçleri bulunan bir
devlet sâfiyetini koruyamayacağı gibi pazarlıklar ve operasyonlar
ocağına düşmekten de kurtulamayacaktır. İnsanlara verilen sözler
artık tükenmiş durumdadır. Bu nedenle hayâl kırıklığına uğramışlar
ve hüsran, keder ve hezîmet sillesini tatmışlardır.
Herkesi İslam’ın şer’î siyâseti üzerinde derinden çalışmaya ve onu
benimseye dâvet ediyoruz. Zîra tüm dünya ve içerisindeki Lübnan için
zulmün karanlıklarından, içine düştüğü çukurdan ve çılgın alevlere
atılmaktan tek kurtuluş İslam’dır. İnsanlığın ümidi işte odur. O
vaadedilmiş gelecektir. Allah’ın izniyle önümüzdeki günlerin ve
atılacak sür’atli adımların siyâseti odur. Çünkü adâlet ve nur
sahibi bir devlet, Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet Devleti
tarafından tatbik edilecektir.
Şüphesiz Allah emri üzere ğâlibdir. Velâkin insanları çoğu
bilmezler. [Yûsuf 21]