Rafîk-ul Harîri Suikastine Dâir Bir Basın Açıklaması
Eski Başbakan Rafik-ul Harîri’nin dün öğleden sonra suikaste
uğraması, birkaç aydır istikrarsız olan siyâsî durumun gözlemcileri
için çarpıcı bir biçimde büyük panik meydana getirdi. Bazıları bu
suikastin güvenlik alanında, huzursuzluk kıvılcımlarını
ateşleyebilecek yansımalarından duydukları endişeyi ifade
etmişlerdir.
Bu suikasti Lübnan üzerinde aylardır süren şiddetli “diplomatik”
saldırıya bağlamamız oldukça önemlidir. Zîra bu diplomatik saldırı,
hegemonyalarını yerleştirmek ve pençelerini tutturmak maksadında
olan iki devletin çekişmesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim et-Tâif
Konferansı’ndan beri Amerika, Lübnan’daki Fransız elini
çektirebilmiş ve “perde arkasından” yönetimi eline geçirebilmiştir.
Ne var ki Fransa, Amerika’nın “Irak Bataklığı”nda debelenmesini
fırsat bilmiş, uyandırıldığı rüyalarına tekrar dalabilmiştir. Çünkü
Amerika’yı sıkıştırmak için uygun bir fırsat bulmuştur. Böylece
bölgeye özellikle eski sahası olan Lübnan’a “Avrupa nâmına”,
Birleşmiş Milletler’in 1559 sayılı kararı, bu kararın uygulamasının
sonuçları, mezkur suikast hâdisesi, sonra da güreşçilerinin,
uşaklarının araçları ile aleni olarak girebilmiştir. Hiç şüphe yok
ki sömürgeci “Böl ve Yönet” kâidesi, bu iki mücrim devleti birbirine
düşürmektedir. Yine hiç şüphe yok ki, 1860 Kara yılından beri
bölgenin tarihini okuyanlar, Batılı devletlerin ordularını karaya
çıkarmak üzere nasıl fitne toplumları saçıp yerel işbirlikçileri
kullandıkları halde bizzat fâili oldukları nice katliamlar
yaptıklarını iyi bilmektedirler.
“Himâye ve Muhâlefet” adı altında ateş ile oynayanların, izledikleri
pervâsız politikalarının tehlikeli sonuçları hususunda dikkatlerini
çekiyor, onları bölgenin ve halkının hayrını istemeyen Batılıların
plânlarında bilerek yada bilmeyerek araç olarak kullanılmaktan
sakındırıyoruz.
Bir Arap şiiri der ki: “Mâzin’de olsaydım, develerimin yolunu
kesen olmazdı…” Biz de diyoruz ki: Eğer Ümmetin muhlis bir
hâkimi, yöneticisi olsaydı sömürgeci kâfirler topraklarımıza zarar
vermeye cesâret edemezlerdi. Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’dan bu
gözü dönmüş azgınların gözünü çıkarsın ve şerir Batı’nın
entrikalarıyla parçalara ayrılmış Ümmeti yeniden birleştirsin diye
bizi Hilâfet Devleti ile izzetlendirmesini niyâz ederiz.