Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Lübnan Medya Bürosu

Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana ibadet eder ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir. [Nur 55]



 

Lübnan Alenen Yol-geçen Hanı Oldu!

Temsilciler Meclisi’nin salonundaki dünkü hâdiseler ve sıcak tartışmaların ardından Başbakanın istifa etmesi büyük devletlerin, bölgedeki diğer devletler üzerinde tahakküm ettiği gibi, bu belde üzerindeki tahakkümlerini de bir kez daha açığa çıkardı. Nitekim Müslümanların yöneticileri ve Müslümanların beldelerindeki sokakları tahrik eden siyâsî hareketlerden çoğunun liderleri, Batılı istihbârat servislerinin ve sömürgeci karar mekanizmalarının güdümünde hareket eden kuklalardan başkası değildirler. Söz konusu servislerden ve mekanizmalardan büyük çıkarlar elde edecekleri ümidiyle Ümmetin evlatlarını veya onlara katılanları, -ihânet ve Batı’ya tam uşaklık hususunda uyandırmaya yönelmediğimiz takdirde- siyâsî budalalığın kurbanları haline getirmekten başka bir şey yapmayacaklardır.

Müttefiki olan Avrupalı devletler ile Fransa, el-Harirî suikastinde, sokakların silahlandırılmasında ve hatta silahlanma hızının artırılmasında görüldüğü gibi korkunç bir yöntem izlemektedir. Zîra aylardır organize bir plân dahilinde çalışmaktadır. Muhâlif elebaşlarını toplamakta, kışkırtmakta ve onlara siyâsî ve devletlerarası bir destek sağlamaktadır. 1559 sayılı karardan bî-haber değiliz! Bu Avrupacı hareketler, bölgedeki nüfuzlarını yeniden kazanmanın ve kendisine bağlı kesimleri Lübnan’da karar mekanizmalarına döndürmenin derdine düşmüştür.

et-Tâif Anlaşması’ndan beri Lübnan’da iktidara gelen Hükümetler sonra da muhâlifler, bu beldenin evlatlarının haklarını birçok kez çiğnemişlerdir. Yada yazılar ve tezâhüratlar ile hoşnut tutulmuşlardır. Yada güvenlik birimleri siyâsî dümenin idâresine müdâhale ederek büyük ihlâllere yol açmışlardır. Yada muhâlifler kendi itirazlarını yutkunmuşlardır. Yada kürsülerden bağırmakla yetinmişlerdir… Öyleyse son aylarda itiraz mekanizmasında değişen nedir?

Muhâliflerin dile getirdiği itirazlardan bazıları “Bâtıl olması istenen doğru söz” ve bazıları da “Bâtıl olması istenen bâtıl söz” şeklinde, muhâliflerin hiçbir önem vermedikleri yönetime ilişkin diğer birçokları ise hazır itirazlar şeklindedir.

Muhakkak ki yegâne doğru hareket, Lübnan’daki devletin ve bölgenin sâir devletlerinin esâsında mevcut olan her bâtılı yok etmektir. Batı’da güç arayan ve onun artıkları üzerinde yaşayan tüm çürümüş zihniyetler bâtıldır. Dolayısıyla doğru değişimin köklü değişim olması ve Ümmetin ancak sâfi ‘Akîdede mevcut bulunan kanaatlerini yansıtması kaçınılmazdır. İşte o ‘Akîde, Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet Devleti’ni ortaya çıkaracaktır, İnşâAllah…

 

 HİZB-UT TAHRİR
 Lübnan Medya Bürosu
H. 20 Muharrem 1426
M. 01 Mart 2005

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |