Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Irak Vilâyeti

Demokrasiyi Onaylama Birliği…
Hayrın mı Yoksa Belânın mı Başlangıcı?



 

Ulusal Birlik, seçimlerin sona ermesinden bir buçuk ay geçtikten sonra ilk toplantısını dün, 16.03.2005 Çarşamba sabahı düzenledi. Toplantı, Geçici Devlet Başkanı Ğâzî el-Yâver, Başbakan ‘İyâd ‘Allâvî, Kurdistan Birliği’nden Celâl Talebânî ve Koalisyon listesinden ‘Abdul’Azîz el-Hakîm tarafından yapılan konuşmalar ile sınırlandırılmış tam bir protokol buluşmasıydı. Sonra da Ulusal Birlik’in üyelik yemini tekrarlandı. Oturum, Ulusal Birlik’in başkanını seçmeden sona erdi ve başkanlık makâmı sembolik olarak “en yaşlı üye” sıfatında kaldı. Üstelik sonraki oturum için de hiçbir târih duyurulmadı.

Muhakkak ki Ulusal Birlik’in bu toplantısı, tehlikeli bir işi bârizleştirmiştir. Bu da demokrasi ve federalizm çağrılarında bulunup yönetim şeklinin “federal demokrasi” olduğunu belirterek koydukları yemini vurgulayanların konuşmalarıdır.

Esâsı, insanların Allah’ın kanunlarını bırakıp da kendi kanunlarını koymaları olan demokrasiden bahsedilmesi ve bunun yeminle bağlayıcı kılınması; bu birliğin tüm üyelerinin Irak’taki devletin laik olması, yani dînin devletten ayrılması, yani Müslümanların diğer beldelerinin anayasalarında da “Devletin dîni İslam’dır” veya “Yasamanın tek kaynağı İslam’dır” şeklinde varolan sadece geleneksel ifadeler dışında İslam’ın anayasada ve çıkarılacak kanunlarda hiçbir etkisinin bulunmaması hususunda ittifak ettiklerini göstermektedir. Çünkü demokratik sistem; yasamanın halka ait olduğu, dolayısıyla ister Şeriate uygun isterse aykırı olsun tüm kanunları ve nizamları Ulusal Birlik’in yasayacağı, İslâmî Şeriate hiçbir şekilde itibar edilmeyeceği ve yasamada onun hiçbir dahlinin olmayacağı anlamına gelmektedir.

Ey Müslümanlar!

Şüphesiz ki Batı’nın bizim ülkemizde uygulamak için tüm gücünü harcadığı Küfür İdeolojisi; Kâfir Batı’nın üzerimizde uygulanması için çırpındığı tüm fikirleri ve kanunları içeren bir anayasa çıkartmak üzere, Batı’nın tanklar arkasından getirtip Meclis’e gönderdiği ajanlardan oluşan bir taban bulabilmiştir. İşte o uşaklar, çalışmalarını ucuz bir teşekkür fiyatına yapmaktadırlar ve kendilerini yönetim koltuğuna taşıyan efendilerine oldukça minnettârdırlar. Ayrıca onların düzmece seçimlerinden önce halkı aldatmak için İslâmî şiarlardan bazılarını vurgulamaları da bir seçim propagandasından başka bir şey değildir. Şüphe yok ki onların gerçek dostlukları ancak o sömürgeci kâfirleredir. O kadar ki önceleri siyâsî olarak başladı, şimdi de fikrî bir inanca dönüştü. O zamanlar kâfir devletler ile işbirliği yaparlarken Saddam yönetiminin yıkılması için çıkar birlikteliğini bahane ediyorlardı. Küfrün demokratik mefhumlarına bağlılık yemini etmelerinden sonra şimdi artık tüm bu maskeler düştü. Onlar bununla da yetinmediler. Sanki Irak; İsviçre Federasyonu, Yugoslavya Federasyonu veya Amerika Birleşik Devletleri gibi birleştirilmiş devletçikler toplamıymış gibi, konuşmalarında federalizm çağrıları yaparak ve devlet yönetiminin şeklini beyân eden yeminlerine “federal” ibâresini koyarak ülkenin parçalanması düşüncesini onayladılar.

Birlik başkanının seçilmemesine gelince; bunun sebebi, aralarında egemenlik dedikleri şeyin paylaşımı hususundaki anlaşmazlıkların halen sürüyor olması ve efendilerinin de onlara Yönetim Konseyi’nde veya ‘Iyâd ‘Allâvî Hükümeti’nde yaptığı şekilde seçmeleri için herhangi birini göstermemiş olmasıdır.

Ey Müslümanlar!

Küfür İdeolojisinin empoze edilmesinden ve küfür kanunlarının uygulanarak ona çağrıda bulunulmasından dolayı üzerinde bulunduğumuz durum; sömürgeci kâfirin ülkeye ve halkına tahakküm ettiği, otoritenin onların ajanlarının hâkimiyeti altında bulunduğu, ülkemizde kâfir sömürgecinin plânlarının infâz edildiği, ülkenin, servetlerinin ve yönetim kademelerinin, birinin “kapsamlı ticâret” diye tanımladığı bir kek gibi ğânimet olarak ajanlar arasında paylaşıldığı zillet ve mihnet durumudur.

Bu durumun sebebi, Ümmetin İslam’ı benimsemekten ve hayat vâkıasında onunla amel etmekten uzak olmasıdır. Yine insanların, İslam ile alâkası bulunan bazılarının yalancılık ve iftira ile saptırmasından dolayı Allah’ın Şeriat Ahkâmı’nın hakikatinden câhil olmasıdır.

Ey Müslümanlar!

Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir sizi dâvet ediyor ki, zihinleriniz cehâletin pasından temizlensin de Allah’ın sizin için râzı olduğu Dîni sizin kurtuluşunuz olsun:

İşte bugün sizin için Dîninizi kemâle erdirdim. Üzerinize olan nîmetimi tamamladım ve sizin için dîn olarak İslam’a râzı oldum. [el-Mâide 3]

Ona tâbi olarak İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı Ümmet. [Âl-i ‘İmrân 110] hâline gelebilesiniz.

Kaldı ki şiarlarından, ibâdetlerinden bir kısmını yerine getirip de diğer kısmını terk ederek Dîninizin tatbikinden ve onu zafere ulaştırmaktan ğâfil olmanız da câiz değildir. Öyleyse sakın İzzetin Rabbi olan Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimseler gibi olmayın!

Yoksa siz, Kitâbın bir kısmına îman edip bir kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? [Bakara 85]

Nitekim Allah [Subhânehu ve Te’alâ] sizlere salâtı, namazı, siyâmı, orucu ve haccı emrettiği gibi hududlarını, cezâ hükümlerini uygulamanızı ve yine buna göre muâmelâtınızı, hayat işlerinizi düzenlemenizi de emretmiştir. Zîra bizim ‘Akîdemiz, dîni hayattan koparmamaktadır. Zîra dini hayattan ayırmak demokratiktir, yani Âlemlerin Rabbinin yerine yasamada bulunan laikliktir ki bu, herhangi bir Müslümanın onu taşıması veya ona çağrıda bulunması kesinlikle haram olan bir küfür ideolojisidir.

Ey Müslümanlar!

Onlar sizin üzerinize nasıl cehâlet tozlarını saçmışlarsa sizin de bir küfür anayasası koymak ve seçimlerde sizin oylarınızı alırken yaptıkları gibi aldatarak ve sahtekârlıkla bunun için sizin onayınızı almak isteyen bu saptırıcı sapık ele başlarını öylece devirmeniz gerekir.

Muhakkak ki sizi Cehennem ateşine doğru sürüklemek isteyenlerin peşinde sürüklenmeyip Âlemlerin Rabbinin indirdiği şekilde İslam’a kâmilen dâvet edenler etrafında toplanılarak İslâmî Şeriat Ahkâmını tastamam ve eksiksizce tatbik etmektir, bizim size olan dâvetimiz… Çünkü Allah, İslam’ın dışında herhangi bir şey ile hükmetmekten bizleri men etmiştir:

Hayır! Rabbine yemin olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Sana muhâkeme edip sonra da Senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça îman etmiş olmazlar. [en-Nîsa 65]

Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:

Muhakkak ki hüküm (yönetim) ancak Allah’a aittir. [Yûsuf 40]

Ve şöyle buyurmuştur:

Her kim Allah’ın indirdikleri ile hükmetmezse (yönetmezse) işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. [el-Mâide 44]

Şeriat Ahkâmının tatbiki ise ancak Nübüvvet Minhâcı, Peygamberlik Metodu üzere İslâmî Devletin kurulması ile olur. O öyle bir devlettir ki İslam ve ehli onunla azîz olur, Küfür ve ehli de onunla zelîl olur. İşte bizim size dâvetimiz budur, Ey Müslümanlar!..

Ey îman edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat veren şeye dâvet ettiği an icâbet edin! Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O’nun huzurunda toplanacaksınız. [el-Enfâl 24]

 

 HİZB-UT TAHRİR
 Irak Vilâyeti
H. 06 Safer 1425
M. 17 Mart 2005

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |