Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Sudan Resmi Sözcülüğü

Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana ibadet eder ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir. [Nur 55]



 

Diğerleri Dururken Neden Sadece 1593 Sayılı Karar Reddedildi?

İktidar partisi olan Vatânî Kongre’nin Danışma Kurulu, dün 01.04.2005 Cumâ günü parti merkezinde düzenlenen bir basın açıklaması yoluyla, Dârfur’da işlenen savaşa suçlarına ilişkin ithamların Hollanda’daki Lahey Adâlet Divânı’na aktarılmasını öngören Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1593 sayılı kararını şiddetle reddederek kararı, Sudan’ın içişlerine müdâhale olarak tanımladı ve bu müdâhalenin engellenmesi için genel seferberlik çağrısı yaptı.

Soruyoruz, ülkenin birlik ve egemenliği üzerinde, savaş suçlarına ilişkin ithamların Sudan dışında yargılanmasını öngören 1593 sayılı karardan veya sözde barışı koruma bahanesiyle on binlerce asker gönderilerek ülkeyi devletlerarası vesâyet altında sokan 1590 sayılı karardan daha tehlikeli acaba ne vardır?

Bu ülkenin işlerine yapılan müdâhaleler çok uzun bir süre önce, ülkenin kendi meselelerinin tartışmaya açılmasına göz yumulup kindar kâfirlerin ellerine teslim edildiği gün başlamıştır. Bu yönetim, önce kâfir kuvvetlerin en-Nube Dağları’na girişini, sonra da Afrikalı Kâfir kuvvetlerin Dârfur’a girişini kabul ettiği gün devletin egemenliği ayaklar altına alınmıştır. Kâfirleri Sudan üzerinde güçlendiren ve Doğu, Batı, Kuzey ve Orta Sudan diye ırkçı ve fırkacı varlıklara parçalanması için çalışma zemini hazırlayan Barış Anlaşması denilen şey nedeniyle Kâfirler için tâvizler verilmeye başlandığı gün, bu ülkeye ve halkına zillet ve hezîmet damgası vurulmuştur.

Gerçek şu ki Birleşmiş Milletler Örgütü aslında İslam’a ve Müslümanlara karşı durmak üzere kurulmuştur. İlk olarak Almanya ve Osmanlı Hilâfet Devleti’ne karşı Birinci Dünya Savaşı’ndan gâlip çıkan İtilaf Devletleri arasında Cemiyet-il Akvâm adı altında oluşturuldu. Temel düşünceleri ve ilkeleri tamamen Müslümanların önceden 13 asır boyunca olduğu gibi, yeniden toparlanarak tek bir devlet olarak dönüşlerini engelleme üzerine kurulu idi. Böylece Müslümanların beldelerini parçaladı ve 1918 yılında Cemiyet-il Akvâm’ın esası olan Wilson Prensipleri’ne uygun olarak bu parçalanmış Müslüman beldeler arasındaki kopukluğu Milliyetçilik ve Vatancılık sloganları ile pekiştirmeye çalıştı.

Şimdi de Müslümanların beldelerindeki bu sözde Ulusal Egemenlik, Birleşmiş Milletler kararlarıyla temsil edilen devletlerarası meşruiyet adına çiğnenmektedir. Bu müdâhale ve kararların birçoğunu inceleyen kimse görür ki, Müslümanların beldeleri hakkındakilerin neredeyse tamamı, işâret ettiğimiz gibi, bu örgütün aslında İslam’a ve Müslümanlara karşı kurulduğu düşüncesini güçlendirmektedir.

Muhakkak ki devletin, Ümmetin, hatta dünyadaki tüm Müslümanların üzerine düşen, bu Kâfir örgütü ortadan kaldırmaktır. Çünkü onunla muhâkeme olunmaz. Çünkü onunla muhâkeme olmak tâğut ile muhâkeme olmaktır ki Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şu kavli ile bunu haram kılmıştır:

Sana indirilene ve Senden önce indirilenlere îman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Onlar tâğut ile muhâkeme olmak istiyorlar. Oysa onu inkâr etmekle emrolunmuşlardı. Zaten Şeytan da onlar derin bir sapıklık ile saptırmak istiyor. [en-Nîsa 60]

Sudan Hükümeti, -eğer ciddiyse ve gerçek bir seferberlik istiyorsa- evvelâ tevbe edip Allah’a dönsün. Sonra da “Hâin” Barış anlaşmalarından elini çeksin. Bütün bölgesel ve devletlerarası Küfür örgütlerinden çıktığını duyursun ve Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet’i îlan etsin. İşte bundan sonradır ki Hilâfet Şafağını şiddetli bir özlemle bekleyen Ümmetin yardımını ve desteğini görecektir. Bundan önce ise Allah’ın İnâyeti vardır. O Allah ki Kendisini, Kendi Dînini zafere ulaştıranı kat’iyyen zelîl etmez. O Allah ki Kendi Dînini muhakkak azîz kılar. Öyleyse konuşmalarınızda samimi olun ve yalnızca O’nun rızâsı için çalışın!

Şüphesiz ki Allah emri üzere ğâlibdir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler. [Yûsuf 21]

İbrâhim Usmân (Ebu Halîl)
 HİZB-UT TAHRİR
Sudan Resmi Sözcüsü
H. 22 Safer 1425
M. 02 Nisan 2005

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |