Geçiş Anayasası ve İslam’ın Sesinin Susturulması
Şu anda Anayasa Komisyonu’nda tartışılmakta olan Geçiş Anayasası
Taslağı’nın, “Toplantı ve Örgütlenme Özgürlüğü” başlıklı 40.
maddesinin 3. bendinde şöyle denilmiştir: “Ulusal düzlemde siyâsî
bir parti olarak çalışan herhangi bir örgütün -aşağıdaki hususları
barındırması hariç- hiçbir çalışma hakkı yoktur:
a. Üyeliği, herhangi bir din, etkin köken veya doğum yeri farkı
gözetmeksizin tüm Sudan vatandaşlarına açık olmalıdır.
b. Kapsamlı barış anlaşmasını destekleyen ve anayasa ile uyumlu
olan bir programa sahip olmalıdır.”
1. A fıkrasında bahsedilen husus, İslâmî ‘Akîde’ye dayanan ve
siyâsî çalışma yoluyla İslam’a dâvet eden herhangi bir partiyi
açıkça yasaklamaktadır. Çünkü İslam’a dâvet eden ve yeryüzünde
İslâmî hayatı yeniden başlatmaya uğraşan bir partiye, bir kâfirin
üye olması düşünülemez.
2. B fıkrasında bahsedilen hususa gelince; bu da fikrinde ve
metodunda İslâmî ideolojiye dayanan partiler ile alâkalıdır. Çünkü
barış anlaşmasına ve anayasaya uyumluluğu şart koşmaktadır. Oysa
bunlar, İslam’ı toplumdan ve devletten tamamen koparmak için
hazırlanmış, ülkeyi ve halkını parçalamaya adanmış, Sudan’ı Kâfir
Batı’nın, nizamlarının ve fikirlerinin güdümüne sokmayı öngörmüş
şeylerdir. Dolayısıyla bu, Batı’nın yöneticilerden ve
politikacılardan olan araçlarını rahatsız edecek şekilde, bu
plânların ve komploların gerçeğinin İslam’a dayalı partiler
tarafından ortaya çıkarılmasına engel olmak anlamına gelmektedir.
Böylece onlar bu şerir belgelere karşı hakkın haykırışını ve
İslam’ın sesini susturmak istemişlerdir!
İslam ‘Akîdesi’ne ve esâsına dayalı siyâsî çalışma; konumu ne
olursa olsun, makamı ne kadar yüksek olursa olsun, kim olursa
olsun herhangi bir kimsenin iznine muhtaç değildir. Çünkü bu izin,
bu çalışmayı emreden Allah [Subhânehu ve Te’alâ] tarafından
verilmiştir:
Aranızda, hayra [İslam’a] dâvet eden, ma’rufu emreden ve
münkerden neyheden bir ümmet [siyâsî kitle] bulunsun! İşte
onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [Âl-i ‘İmrân 104]
Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmaktadır:
Allah’a dâvet eden, sâlih amel işleyen ve “Ben Müslümanlardanım”
diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? [Fussilet 33]
Ey Kerîm İslam Ümmeti!
Sizler, ‘Akîdenizle ve kimliğinizle Kâfir Batı ile uşaklarının hedef
tahtasına yerleştirildiniz. Onlar sizi, dinsiz ve kimliksiz bir
Ümmet halinde getirmek, Kâfir Batı’nın dinine yapıştırıp onun
kimliğine büründürmek istemektedirler. Peki siz, buna râzı olur
musunuz?
Öyleyse üzerinizdeki gaflet tozlarından silkinin! Amerika’nın ve
Batı’nın Sudan’daki ve tüm İslâmî beldelerdeki plânlarını durdurmak
üzere harekete geçin! Bilin ki bu ancak Nübüvvet Minhâcı üzere
Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurarak İslam Sulta’sını geri getirmek
için çalışanlar ile birlikte harekete geçmek ve ciddiyetle çalışmak
yoluyla olur.
Şüphesiz ki Allah emri üzere ğâlibdir, muktedirdir. Velâkin
insanların çoğu bunu bilmezler. [Yûsuf 21]